‘Dünya Beşten’ Türkiye Erdoğan’dan Büyüktür

 

Türkiye’de her şeye bir kişi karar veriyor. ‘Dokunulmazlıklar kaldırılmalı’ diyor öyle oluyor. Ülkede Başbakanlık yapan “Davutoğlu gitsin’ diyor, %49.5 halktan oy almış bir başbakan iki hafta içinde gidiyor. Şimdi de ‘Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz’ diyor. Hükümet derhal bu konuda çalışmaları başlattığını açıklıyor.

Her şeyin bir kişinin iki dudağı arasında olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten ve katılımcılıktan söz edilemez. Nitekim PKK ile “çözüm süreci”ni tek kişilik bir irade başlattı,  “Ergenekon ve Balyoz Davası”nda da aynı irade hem savcılık yaptı hem de bu davaları “kumpas” ilan etti. Esat rejimiyle hem ortak bakanlar kurulu topladı hem de bu rejimi şeytan ilan etti ve halkına karşı katliam yapmakla suçladı.

Ülkenin ve milletin hayati çıkarları tek kişilik iradenin uygulamalarından büyük zararlar gördü. Tek kişilik irade yaşananları ‘paralel bizi aldattı, PKK istismar etti, Esat yanılttı’ diyerek geçiştirdi. Bu yaklaşımın adalet sisteminde, milli güvenlikte ve ekonomik yapıda meydana getirdiği yıkımın bedelini millet hala ödemeye devam ediyor.

Gelinen aşamada tek kişilik irade Suriyeli mültecilere yönelik olarak şunları söylüyor: “Kardeşlerimizin içinde inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak isteyenler var…(Onlara) vatandaşlık imkânını vereceğiz.”

 

Esat’ın, YPG’nin ve DAEŞ’in emellerine hizmet etmek!

Suriyeliler Türkiye’ye bölgede hâkimiyet kurmaya çalışan güçler tarafından sürülmüştür. YPG ilan ettiği kantonlardan ve bölgede kendisinden olmayan Arap, Türkmen, Ezidi ve muhalif Kürtleri Türkiye’ye sürdü. Ele geçirdikleri bölgelerde hâkimiyeti kurabilmek için YPG ile birlikte hem DAEŞ hem de Suriye rejimi büyük bir etnik ve mezhepsel temizlik yaptı.

Esat rejimi, DAEŞ ve YPG büyük bir etnik temizlik yaparak üç milyon nüfusu Türkiye’ye sürmüşken mültecilere vatandaşlık vermek Esat’ın, YPG’nin ve DAEŞ’in amacına hizmet etmektir.

Kimse mültecileri yerlerinden, yurtlarından edenlerin amaçlarına hizmet ederek mültecilere hizmet etmiş olmaz. Mültecilerin güvenlikli bir şekilde vatanlarına kavuşturulması gerekirken vatandaşlık verilmesi AKP’nin yaptığı tarihi yanlışlara yenilerini ilave etmesi anlamına gelmektedir.

İktidar yetkilileri milyonlarca mültecinin yarın Türkiye için ortaya çıkaracağı sorunları görememektedir. Mülteciler dolaysıyla bugün yaşanan aile, iş, sosyal ve ahlaki sorunlardan da habersiz gibiler. Kendi maddi, manevi sorunlarını halledememiş, açlık sınırında yaşayan on binlerce mülteci Türkiye için yeterince ağır bir sorumluluktur.

 

Suriye’den sorun ithal etmek!

Şu anda 3 milyon olan mültecilerin beş ya da on yıl içinde nüfuslarının artacağı ciddiye alınması gereken bir konudur. Nüfusu beş ya da on yıl sonra beş ya da on milyona çıkacak mültecilerin gurup hakları talep etmesi yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır. Güneydoğu’da bugün yaşananlar (özerklik ya da öz savunma gücü, ana dilde eğitim vb) bir başka biçimde bu defa Suriyeli mültecilerle ilgili olarak gündeme gelecektir.

Diğer yandan vatandaşlık hakkı kazanmış bazı mültecilerin milli güvenlik sorunu haline gelme ihtimalleri de yüksektir. Savaş ve kaos ortamında Türkiye’ye sığınmış olanların yanlarında kimlik getiremediği, Suriye’deki kayıtları temin edilemediği ve geçmişlerinin araştırılamadığı durumlar söz konusudur.

Mültecilerin vatandaş yapılmasıyla birlikte asayişsizlik ve terör olayları keskin bir yükseliş gösterme ihtimali vardır.

Mülteciler arasına sızmış adi suçlular, El Muhaberat ajanları, DAEŞ militanları, YPG-PKK unsurları ve diğer ülkelerin istihbarat mensupları olmadığını kimse iddia edemez. Durum naziktir.

Mevcut anayasada Cumhurbaşkanlarının milyonlarca insana vatandaşlık vermek ya da vatandaşlıktan atmak gibi bir görevi yoktur. Türk Milleti, ‘Dünya beşten, Türkiye de Tayip Erdoğan’dan büyüktür’ diyebilecek bir Allah’ın kulunu arıyor!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!