Hafta başında Diyarbakır’daydık. Sur içi ve Bağlar başta olmak üzere terörün yoğun biçimde yaşandığı mekânları gezerek yöre insanlarıyla görüştük. Üç Mehmetçiği şehit verdiğimiz Mermer Jandarma karakolunda gazi Mehmetçiklerle kucaklaştık. Nusaybin’deki saldırılarda yaralanan askerleri hastanede ziyaret ettik.
Diyarbakır Valisi, Emniyet Müdürü, Jandarma Özel Harekâttaki kahramanlar, Şırnak, Cizre, Diyarbakır ve Mardin’den gelen korucularla bir araya geldik. Diyarbakır Ulu Camii de incelemelerde bulunduk ve Camii İmamı Mehmet Emin Mülayim’i ziyaret ettik.
Sizi daha çok burada görmek istiyoruz!
Çok kısa zaman diliminde çok sayıda Diyarbakır’lıyla görüştük. Rastladığımız hemen her Diyarbakırlı bizi kentte görmekten mutlu olduklarını ifade ettiler. Özellikle Suriçi’nde attığımız her on adımda bir insanların önümüzü keserek “hoş geldiniz” dedikten sonra bizimle sorunlarını paylaştılar. Sokakta halktan aldığımız sayısız daveti geri çevirmek zorunda kaldığımız için de üzüldük.
Vatandaşların “daha çok buraya gelmelisiniz… sizin yokluğunuzu birileri fırsata çeviriyor” vb. türden sözleri hala kulaklarımızda çınlıyor. Halktan ciddi ve beklenmedik bir sempati gördük. Bize gösterilen bu sempati ve ilgiye ne kadar teşekkür etsek azdır.
Suriçi “Dört Ayaklı Minare”nin devamı olan sokaklarda teröristlerin neden olduğu yıkımın büyüklüğünü gözümüzle gördük. PKK, gerçekleştirdiği insani yıkımın yanında ciddi bir biçimde Suriçi’nde tarihi bir soykırım da gerçekleştirmiş. Teröristlerin yaptığı tahribat sanılan ve düşünülenden de fazladır. PKK, çok sayıda okul ve cami yakmış. Dindar halkı, dinsiz örgüt camilerini yakarak cezalandırmış!
Henüz yıkıntılar arasından bulunan patlayıcılar tam anlamıyla temizlenemediği için halkın çatışma yaşanan sokaklara girmesine izin verilmiyor. İnsanlar dört aydır giremedikleri evlerinin başına ne geldiğini doğal olarak merak ediyor. Çok sayıda insan, harabeye çevrilen bölgedeki evlerine -belki de yıkıntılarına- ulaşmak için “ne zaman izin verileceği” sorusunu daha çok bize sordular.
Bölgede evleri olanlar kamulaştırma konusunda çıkarılan söylentilerden rahatsızlık duyduklarını ifade ettiler. Ne, niçin, nasıl ve ne zaman kelimeleriyle başlayan sayısız sorulara muhatap olduk. İnsanlar, gelecekleriyle ilgili duydukları belirsizlikten ciddi biçimde rahatsızlar.
Bölgede yetkililer halka ellerinden gelen her türlü yardımı yaptıklarını ve yapmaya da devam ettiklerini söylüyorlar. Ancak evlerinden kovulan, devlet tarafından otellere yerleştirilen insanlar bir an evvel normal hayata dönmek için sabırsızlanıyorlar.
Suriçinde görüştüğümüz insanlar teröristlerin meydana getirdiği yıkımdan ciddi rahatsızlık duyduklarını dile getirdiler. Terör yüzünden bölgede ticaret ve ekonomik hayat adeta felç olmuş.
Çözüm değil hendek kazma süreci!
Bugün ortaya çıkan tarihi ve insanı maliyet “Çözüm Süreci” sırasında halkın uzun süre PKK’nın umuduna terk edilmesinin sonucudur.
Suriçinde bir vatandaş “bu devleti yönetenler terörist başının nevruz bildirilerini bu şehirde halka okuttular. Birçok insan devletin muhatap aldığı bu kişiyi dinleyerek PKK-HDP’ye sempatiyle bakmaya başladılar. Yani teröristlerin önünü devlet yetkilileri açtı. Olanlar bunun sonucudur. Bu sonuç neden yadırganıyor” deyiverdi. Bir başkası ‘çözüm süreci hendek kazma sürecini başlattı’ diye ilave etti.
Çözüm sürecinde adeta PKK’nın insafına terk edilen insanlar, Suriçi’inde teröristlerin yaptığı yıkımı görünce PKK ile aralarına ciddi bir mesafe koymuşlar. Suriçi olaylarının bitmesinin ardından teröristler Bağlar’da gerçekleştirmeye kalkışınca, teröristleri ihbar etmek için halk birbirleriyle yarışmış. Bu sayede teröristlerin Bağlar’dan kısa sürede kazınması sağlanmıştır.
Teröristlerin yaptığı bütün provokasyona rağmen halk devletinin yanında durmuştur. Terörist uzantılarının çağrılarına halk rağbet etmemiştir. Terör bölgede halkla birlikte yenilmiştir. Durum normalleştikten sonra da bölge halkının yaşamını kolaylaştıran ne gerekiyorsa o yapılmalıdır. Halkın kazan(ıl)ması terörün kaybetmesi demektir!