Araştırmacı yazar, Anka Türk Birliği Genel Başkanı ve Zafer Partisi GİK üyesi, Dr. Derya Akdemir’le Türk dünyası ve Türklük üzerine konuştuk.
2020 yılından sonra yıllardır hayalini kurduğumuz Turan ülküsü gerçekleşmeye çok yakın bu durumun gerçekleşmesi bölgenin konektörü açısından nasıl bir öneme sahip?
Dr. Derya Akdemir: Birinci Karabağ savaşından sonra bölgede hakimiyetini ilan ettiğini zanneden bazı güçler Azerbaycan’ın güçsüz olduğunu düşünerek fevri davranışlarıyla bölge barışına gölge düşürdükleri gerçeğiyle yıllarca gerek siyaset, gerekse de devlet adabına yakışmayan tutumlar sergilemişlerdir. Bu durum, Yeni Azerbaycan profiliyle ikinci Karabağ savaşında Tovuz saldırılarıyla başlaması sırasında 30 yıllık bekleyişin aslında askeri, sosyolojik ve jeopolitik dengelerin nasıl değiştiğine ve bu bekleyişin yeni bir süreci başlattığına tüm dünya tanık olmuştu. Artık karşılarında yumruğunu masa vuran bir Türk yurdu vardı. Bu savaş aslında yeni bazı sayfalar açmıştır tarihte.
Yeni nesil teknolojileriyle yürütülen savaş niteliklerini ortaya koymuş, stratejik hamle üstünlüğünde hem askeri sahada, hem de diplomasi masasında kazanılan bir savaşla adını tarihe yazdırmıştır.
Yeni dünya düzeninde Türkün gücünü bir kez daha göz ardı edemeyeceklerini anladılar. Yıllarca Kafkasya’dan monoetnik temizliğe maruz kalan Türk Milleti, hem işgal altındaki topraklarını kurtarmış, hem de jeopolitik gücünü yeniden geri kazanmıştır. Bu zafer Tüm Türk yurtlarının ortak zaferidir.Türk birliğinin tapusudur.
Bölgede Zengezur koridoru(Türk yolu)nun açılması Türk birliğini kesin kılmıştır. Türkiye’nin bu konudaki dış siyaseti oldukça nettir ve kardeşine desteği ile dünyaya muazzam bir görüntü vermiştir. Bu koridorun varlığı Türk yurtlarının ekonomik, siyasi, askeri, stratejik ve üretim yönleriyle güçlenmesiyle doğru orantılıdır.
Tam da bu yüzden bölgede çıkarları olan güçler çıkarlarının zarar göreceği endişesiyle bu yolu engellenmeye çalışıyorlar. Ama eninde sonunda bu yol Tüm Türk yurtlarını birleştirecek. Korkuları gerçek olacak.
Türk tarihinde ve Türk Milli kimliğinde kadına verilen önemden bahsediysunuz. Türk Aile ve toplum hayatında kadının yeri sizce nedir?
Dr. Derya Akdemir: Türk tarihi kadınların kahramanlıklarıyla doludur. Diğer toplumlarda kadın köle, itilip kalkılan insanken Türkler kadına değer veren ilk toplumdur. Kadın han olarak görülür, küçük yaşlarda savaş becerileriyle donatılırdı. At biner, ok atar, savaş stratejileriyle eğitilirlerdi. Saka Türkleri bunun en güzel örnekleridir. Sonrasında bir çok Türk yurtlar ve Anadolu’da da bunlara rastlamak mümkündür.
Türklerin sosyal hayatına İslam’ın girmesiyle dengeler değişmeye baslamış, değerler çeşitli özentilerin baskısıyla kadın ötekileştirilmiştir. Türk aile yapısı öz olarak anaerkil bir ailedir. Bugün Anadolu’da hala bunun etkilerini görebiliriz. Kadın dünyadır. Unutulmasın ki, erkeği de bir kadın dünyaya getirdi. Hak ettiği değer bir an önce verilmelidir. Çünkü Kadın her anlamda güçtür.
Küreselleşen dünyada tek tip insan modeli üzerinde çok duruluyor. Bu duruma karşıtı niteliğinde nasıl bir model oluşturulabilir?
Dr. Derya Akdemir: İdeal bir hayat, ideal bir devlet, ideal bir düzen hepimizin arzuladığı kavramlardır. Bu kavramların işlediği durumlarda mutluluk ve huzur kendiliğinden doğar. Devletler bu modeli tam olarak asla uygulayamaz. Devletlerin bunu yaratmak istemesi tamda bu nedenledir.itaat et huzur olsun. Askeri eğitimlerde bu çok net uygulanır. Emre itaat…
Tek tip insan modeli üretmeye çalışılan dünyada demokrasiden söz edilemez. Bu tıpkı 4+4+4 eğitim sisteminin başarısızlığına eşdeğerde olan bir durumdur. Eğitim siyasi bir nitelik değil, aksine uzmanlarla başarı sağlanacak bir doktrindir. Siyaset ise sadece eğitimi destekleyebilir besleyebilir.
Milli gelenek ve göreneklerimize sahip çıkarak bu sorunun da üstesinden gelebiliriz. Bu dünyanın başına gelebilecek en büyük sorun renginin tek düze gri olmasıdır. Oysa ki, her renk bir mucize ve değerdir. Nasıl kı, çeşitli reenkler varken kimse griyi benimsemez, işte aynen öyle dünyada tek düze insan modelinin kabul görmesi imkansızdır.
Türk dünyası ve Türk Birliğiyle alakalı yazılarınızda Türkün kahramanlıklarının yanında bir de acı veren bir tarih yatıyor. Gelecekte daha hangi Türk yurtlarının sorunlarına dile getireceksiniz?
Dr. Derya Akdemir: Bizim davamız Türk Birliği davasıdır. Özellikle, esir olan Türk yurtlarının mücadelesini vermekteyim. Musul,Kerkük, Selanik, Doğu Türkistan ,Güney Azerbaycan,İrevan, Kıbrıs … nerde bir Türk’ün parmağı kanıyorsa, orası bize şah damarımızdan daha yakın olmalıdır. Nerde bir Türk’ün yüreği acıyorsa, biz oraya ilaç olmalıyız. Kimliğinin bilincinde olan her Türk böyle düşünmelidir zaten. Bu durumları gelecek kuşaklarımıza aktarmanın bir yolu da kitaplardır. Ben tüm kitaplarımda Türk’ü ve Türk dünyasını konu alıyorum. Kalemim nerde bir dertli, tasalı bir Türk varsa, onu derdini, tasasını anlatır.
Toplum sizi Türk dünyasıyla alakalı çalışmalarınızla tanıyor. Arastırmacı Yazar Derya Akdemir olarak Türk dünyasına neler kazandırdınız?
Dr. Derya Akdemir: Ben ilkokuldan bu yana yazmaktayım. İlk deneme ve makale türü yazılarımı lise yıllarında yazdım ve yerel medyada yayınlandı. İlgiyle de okundu. İlk olarak ‘‘Sustum’’ adında şiir kitabım basıldı. Aynı isimli kitap 2019 yılında yeniden basıldı. Ardından GAGAGAÇ hikayeleri isimli öykü kitabım yayınlandı. Bu kitap Doğu Anadolu’da Ermeniler tarafından vahşice katledilen Türklerin hayat hikayelerini konu almaktaydı. Ayrıca Alagöz Asena isimli romanımdaysa bir Türk hatununun kahramanlıklarını anlattım.
Kayıp Hayatlar İrevan adlı öykü kitabındaysa Batı Azerbaycan’da(İrevan) soykırıma uğrayan Türklerin öykülerini yazdım.
Şuan Türk çocuk ve gençleri için Göğün kızı ALAGÖZ adlı masal kitabına, Ateşin ruhu Anka çizgi romanına devam ediyorum. Bunların yanında 200’ün üzerinde makale ve sayısını bilmediğim çok fazla sayıda köşe yazılarım yayınlandı.
Türk Dünyasıyla alakalı organizasyon, kültür eğitim ve bilgilendirme programları oluşturdum. Çok sayıda ögrencilerin eğitimleriyle ilgili sorunlarının çözümünü üstlendim. Yaptığım çalışmalardan dolayı bir çok Türk yurdundan ödüllere layik görüldüm. Türk dünyası Bilim Akademisi’nin Altın yıldız madalyasına ve Azerbaycan Milli Meclisi Kültür Komisyonu’nda taktir belgesine layık görüldüm. 2020 yılında Vektör Uluslararası Bilimler Akademisi’nden Fahri doktora, Kırgızistan devletince Turan Madalyası, Estonya’daki Bilim ve Kültür Bilimler Akademisince Fahri profesörlükle ödüllendirildim. 2021 yılında Azerbaycan’dayken Uluslararası Mahmut Kaşgari Vakfı tarafından Mahmut Kaşgari 1000 madalyası Rauf Denktaş,Süleyman Demirel, Oljas Süleymanov gibi önemli kişilerden sonra şahsıma takdim edildi. Hala Anka Türk Birliği Genel Başkanı ve Zafer Partisi GİK üyesi, aynı zamanda Türk dünyasından sorumlu genel başkan yardımcısının danışmanı olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
Çok teşekkürler Derya hanım, önemli konuyu gündeme taşıdığınız için, var olasiniz
deyerli Derya hanim ve bu önemli konuya zaman ve yer ayıran mediyya mensublarina çok teşekkür ediriik. Kocaman Türk’ün deyerlerini gündem etdiniz, milletimize deyerlerini bir daha hatırlarsınız, sorunları göz önüne getirdiniz, elletlrinuze, yüreğinize sagliq. Çağımızda çeşitli kocmenlerin topladığı Turkiyyede bu konuları gündem etmek çok önemlidir. Derya hanımın son 30 yılda sovet imperiyasindan özgürlük kazanan Türk yurdlarinin problemlerini, ugurlarini da gündeme tasimaginiz , bu çok çok önemlidir. Xususen de karabagda toplumun qeyri beraber rus-ermeni herbi mudaxilesinden ( tepeden tırnağa silahlanmis rus ermeni birleşmesinin herbi mudaxilesinden) olkeni kutlevi terk etmeden öz vatanını azad etmek için hazırlanan xalqimizin adalet savaşı bölge xalqlarina örnek olmalıdır. Xususen de elini qolunu sallayib Turkiyyeni kendilerine vatan etmek niyyetinde olan suriyalilara da bir örnek olmalıdır. Topraqlar öyle böyle vatan olmur, uğrunda savaşılır, can verilir. Ulularimuzin bize emanet etdiyi vatanımızın her karısı kutsaldır. Derya hanım bu kutsal deyerlerimizi gündeme taşıdığınız için size bir daha teşekkür edirem, var olasınız, iyi ki, milletimizin sizin kimi aydın, teessufkes ovladi vardır..