İstanbul Sözleşmesi, laiklik ve ekonomi ile ilgili tepki çeken açıklamalar yapan Ayasofya’nın baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın ,bugün bir başka açıklama yaparak görevden ayrıldığını duyurdu.
Boynukalın açıklamasında amirallere de ateş püskürdü;
“…….. Aldığım kararın bir diğer sebebi ise, milli iradeye karşı pervasızca yayınlanan malum bildiriyle ilgili yorumlarda yalan yanlış kıyaslamalara gidilerek, ‘Ayasofya İmamı konuşuyor da biz niye konuşmayalım’ gibi hezeyanlara meydan vermemektir…..”
Boynukalın’ın amiraller ile ilgili açıklamasını okuyunca insanın aklına Atatürk’ün öldürülmesinin dinen caiz olduğunu salık veren ve Kuvayi Milliye’ye yeteri kadar sert davranmadığı gerekçesiyle Damat Ferit’i eleştiren şeyhülislam Mustafa Sabri geliyor.
Amirallere 4 Nisan’da yaptıkları açıklama nedeniyle “zevzeklik” ve “darbe çığırtkanlığı” yakıştırmaları yapılırken Ayasofya imamının el çektirme sonrası görevinden ayrılırken bile amiraller hakkında kullandığı sert ifadeler iktidarın uyguladığı çifte standardı ortaya koyuyor.
Ayasofya’nın baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın, Cumhur İttifakı’nın gündeme getirdiği “yeni anayasa” hakkında “1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam’dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün” ifadelerini kullanmıştı.
Boynukalın bu açıklama ile Anayasa’nın değiştirilmez hükümdeki 2. Maddesi olan “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” ibaresini değiştirilmesini teklif etmişti.
Ancak hakkında herhangi bir işlem başlatılmadı. Üstelik Boynukalın, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyeliği görevine de devam edeceğini duyurdu.
Görevde olmayan bir amiralin Türkiye’nin Boğazlar kilidi ve Akdeniz’e bend olan Montrö Sözleşmesi ile ilgili hassasiyetini dile getirmesi suç, faal devlet memurluğu görevini yürüten bir imamın devletin yapı taşı Anayasa maddesini değiştirme talebini iletmesi suç değil!
Son olarak, kurulmuş iktidarların kendilerini kuran sert anayasaların değiştirilemez niteliğini gidermeye kalkışmaları, hukuken ya yeni bir kurucu iktidara, ya da sert anayasaya sahip her ülke mevzuatında yer alan “anayasayı cebren değiştirmeye kalkışmak suçuna” vücut verir. Bugün anayasayı anayasanın gösterdiği usuller ve esaslar dışında değiştirmeye kalkışmak “cebir” olarak nitelendirilmektedir.
Cumhuriyet düşmanları var oldukça Türk toprakları üzerinde Mustafa Sabriler, İskilipli Atıflar bitmeyecek.
Tanrı Türk’ü korusun!
Ne mutlu Türküm diyene!