Bayrak ve Milli Mücadele

Bugün 12 haziran 2014….
 
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Amasya’ya Milli Mücadele ateşini yakmak için gelişlerinin 95. Yıldönümü…
 
Her ne kadar ardana geçen bunca yıl sonra aynı acılara namzet günler yaşıyor olsak da bu topraklar devlet kuran bir mazinin birikimini taşımaktadır. Davamıza ve kendimize olan inancımızla bu süreci de aşacağız…
 
Artık meydanlardayız…
 
Milli Mücadele’nin ateşinin yakıldığı Amasya’nın meydanlarında…
 
Kömürünün karası da, ağacındaki yeşili de, bayrağındaki şehit kanı kırmızısı da bizimdir…
 
Milletimizin her derdi derdimiz ve kavgamızdır…
 
Yine bir kurtuluş destanının kıvılcımı olacak bu topraklar…
 
Diyarbakır Lice’de Bayrağımıza yapılan çirkin saldırının ertesi günü sağlık sebebi ile Ankara yolundayız…
 
Gönlümüz Ülkü Ocaklarının düzenlediği Amasya Bayrağına sahip çık mitinginde.
 
Niyetimiz Kırıkkale ya da Ankara Ocağın bayrak mitingine katılmak…
 
Yoğun yağmur altında Ankara’ya gelirken Bayrak mitingi saatinde Kırıkkale’ye ancak yetiştik…
 
Meydana vardığımızda yağmur altında kurt yalnızlığında Ülkücüler bayrağa sahip çıkışının duruşunu sergiliyordu…
 
Ancak aracı park etmeye yer ararken dükkânlarının kapısından 50-100 adım ötede slogan atan ülkücülere boş gözlerle bakan esnafı gördüm…
 
Onları yüz adım öteye bayrağına sahip çıkmaya göndermeyen psikolojiyi çözmek zorundayız…
 
Yoksa biz onlara kızarız hatta hakaret edenimiz bile çıkar bayrağına bile sahip çıkmıyor diye…
 
Onlar da bize boş boş bakar, hatta toplum mühendisliği başarısı olarak hadi canım yine siyaset yapmayın bile der…
 
Vatanın, milletin canına okuyan da zaten bu arada işini görmüş olur…
 
 
Bizim her türlü haklı tepkilerimizde yanımızda olmayanlar üç türlüdür;
 
Bir grubu zaten ideolojik olarak Türk Devletine düşmandır… Bunlar hiçbir zaman bizimle olmaz ve olmayacaktır, olmasın da zaten…
 
İkinci grubu güç odaklarının menfaat sarmalına girmiş, doğrudan veya dolaylı olarak nemalanıyordur… Bunlar menfaat durumuna uygun yerlerde bizimle olurlar birinci gruptan daha tehlikelidirler…
 
Üçüncü gruptakiler ise toplumun algı yönlendirmesine açık kesimidir. Hâkim psikolojinin yönlendirdiği gibi hareket ederler… İşte sayıca en büyük kitle olan bu grubun üzerinde etkili olacak siyaseti psikoloji, sosyoloji ve siyaset bilimini kullanarak geliştirmeli ve bu geliştirdiğimiz yöntemlerle Türk Milliyetçiliğinin gereklerini yaparak bu milleti bu iktidardan kurtarmalıyız…
 
Düne dair söylenecek ve yapılacak her şey dünde kaldı, oysa bugün yarından erkendir…
 
Bu yaşanılanlar bize ağır gelse de henüz kaybetmedik ama bu gidiş onu gösteriyor. Bugünün şartları ile sonucun ne olacağını tahmin ediyoruz. Öyleyse yapılması gereken şey bugünü değiştirmektir…
 
Yoksa yarın çok geç olacak…
 
 
Atatürk’ün havzadan Amasya ya gelirken köylü ile geçen bir konuşması vardır[1]
 
O psikolojideki toplumda kurtuluş savaşının ateşini yakmak için bir Müftü Tevfik ve Abdurrahman Kamil birde Mustafa Kemal gerek…
 
Çünkü Müftü Tevfik ve Abdurrahman Kamil yetiştiremeyen toplumlar M. Kemal’lerini ATATÜRK yapamazlar…
 
Yarın arkasında şehadete gidemeyeceğimiz kadrolar tarafından yönetilmeye razı olursak sonumuz hüsran olacaktır.
 
İnanmak ve koşulsuz hesapsız iman etmek sonra yaşamak ve yaşatmak gerek inandığın değerleri…
 
Yutkunarak hakikat mücadelesi verilemez…
 
İkircikli davranarak hiçbir dava muvaffak olamaz…
 
Hak bildiğin yolda İnandığın doğruları hesapsızca yapacaksın… Sonunda zafer kazanamayabilirsin üzülme çünkü sen yaptıklarını Allah rızası için yapmıştın, O razı olsun yeter ki…
 
Her şeye rağmen inanıyorum ki biz hâlâ nefes alıyorsak bu kavga henüz bitmemiş demektir…
 
Mücadelemiz kutlu olsun…
 
 
 
 



[1] http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi79760-Kurtulus_Mitingi_Muftu_Tevfik_ve_Abdurrahman_Kamil_Olmak.html

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!