“Baronlar Savaşı” yazarı Timur Soykan ile baronlar ve yargıda bakan savaşlarını konuştuk.

HANDE KARACASU: Baronlar Savaşı kitabı çok ses getirdi. Afganistan’dan Avrupa’ya uzanan bir uyuşturucu ağını deşifre ettiniz. Bu kitabı yazmak nereden aklınıza geldi?

TİMUR SOYKAN: Zindaşti’nin tahliye edilmesiyle oluştu fikir. Bir gazeteci olarak zaten takip ediyordum Zindaşti haberlerini. Zindaşti Nisan 2018’de tutuklanmıştı ve sadece 6 ay sonra serbest bırakıldı. Bu büyük bir skandaldı. Yıllardır gazetecilik yaptığım için geçmiş haberlere de vakıftım, hemen araştırmaya başladım.

İlhan Ünğan Nisan 2019’da Bağdat Caddesi’nde öldürüldü. İlhan Ünğan’ın 2 ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapisten arandığını biliyordum. Ayrıca birçok suçtan dolayı hakkında yakalama kararı vardı.

2014’te başlamış ve süregelen bir Baronlar Savaşı vardı.

Uyuşturucu ticareti, yeraltı dünyasının en çok paranın olduğu en karanlık noktası.  En ketum insanların olduğu bu nokta ile ilgili bu kadar belgeye ulaşmayı beklemiyordum. Tam bir polisiye roman gibi bulduklarımın hepsi gerçekti. Devlet belgelerinde olan roman gibi ama gerçek bir hikaye. Tamamen bu belgelere dayanarak yeraltı dünyasının en karanlık noktasının aydınlatılabileceğini gördüm.

TÜRKİYE, AVRUPA’NIN MEKSİKASI

HANDE KARACASU: Siz bu uyuşturucu ağını kitabınızda güzergahlarıyla anlattınız. Bizimle paylaşır mısınız?

TİMUR SOYKAN: ABD için Meksika ne ise Avrupa için de Türkiye onu ifade ediyor.

Eroinin %90’ı Afganistan’da üretiliyor. En önemli güzergah da Afganistan- İran- Türkiye- Balkan ülkeleri ve oradan Avrupa’ya sevkiyatların yapıldığı güzergah.

Afganistan’da yaklaşık 1 milyar dolar kalıyor bu zehir işinden. Ve Afganistan’da eroinden ölümler inanılmaz yüksek. İran’da da aynı şekilde. Afganistan’da Taliban’ın kontrolünde olan yerde yaklaşık 1 milyar dolar kalıyor, İran’da 5 milyar dolar kalıyor. Bunlar uluslararası polis teşkilatlarının tahmini raporları. Avrupa’da 30 milyar euro gibi bir meblağ ortaya çıkıyor.

Tabii bu çift yönlü bir ağ, Afganistan’da hammaddenin işlenmesi için Avrupa’dan da bu yöne Afganistan’a kimyasal sevkiyatı var.

Tüm sistemi kirletecek kadar büyük paralarla farklı bir motivasyon. Türkiye de bu kirliliği fazlasıyla yaşıyor. Balkanlar güzergahı denen Afganistan-İran-Türkiye-Balkanlar hattından Hollanda, Belçika, İngiltere’ye gidiyor uyuşturucu.

Karadeniz güzergahı var, Kuzey güzergahı var: Ukrayna ve Türki cumhuriyetler üzerinden, Körfez güzergahı var, Akdeniz güzergahı var.

HANDE KARACASU: Noor-1 gemisi bu hikayenin neresinde, neden önemli?

TİMUR SOYKAN: Noor -1 gemisi aslında Türkiye merkezli uyuşturucu baronlarının kullandığı güzergahı kullanmıyor. Basra Körfezi’nden iniyor, Kızıldeniz’den geçiyor orada hayalet oluyor ve  Akdeniz’e çıkıyor oradan da Yunanistan’a gidiyor.

Noor-1 gemisindeki 2.1 ton saf uyuşturucunun Yunanistan’da yakalanmasıyla başlıyor her şey.

2014 Haziran’da uyuşturucunun yakalanmasına kadar bu baronlar milyarlarca dolar kazanıyor. Kitabın hikayesi de böyle başlıyor.

HANDE KARACASU: Bu baronlar milyarlarca dolarlık işler yapıp o güne kadar nasıl yakalanmıyor ?

TİMUR SOYKAN: Riski bölmek için ve ortaya konan paranın güvenliği için baronlar paydaş oluyorlar. Sonra da uyuşturucuyu Avrupa’daki kendi adamlarına dağıttırıyorlar. Böylece herkes daha az risk alıyor.

Noor-1 yakalandığında Avrupa polisi ve ABD’nin uyuşturucu ile mücadele birimi DEA bu uyuşturucunun sahipleri hakkında raporlar hazırlıyor.

Birinci isim İranlı Zindaşti, ikinci isim bir Türk Orhan Ünğan. Orhan Ünğan 5 farklı kimlikle geziyor hiçbir şekilde yakalanmıyor. DEA kimliğini tespit edemiyor. Hollanda polisi uzun bir inceleme sonucu gerçek kimliğe ulaşamayınca Ünğan’ın Hollanda’da bir kafede kullandığı bardağı DNA incelemesi için Türkiye’ye gönderiyor.

Üçüncü isim Çetin Koç. Asıl adı Hacı Parviz ama Türk vatandaşı olmuş ve Çetin Koç ismini almış.

Dördüncü isim ise Çetin Koç ve Zindaşti’nin çocukluk arkadaşı Esfandiar Rigi; sevkiyatlarda önemli bir isim.

Noor-1 gemisi davasında 30 kişi yargılanıyor.

Esfandiar Rigi, Noor-1 gemisi yakalanınca Zindaşti’den yardım istemek için Türkiye’ye geliyor ve daha sonra onu gören olmuyor.

Zindaşti, Rigi’nin İran’a kaçmak için kendisinden yardım istediğini ancak isteğini kabul etmediğini belirtiyor.

Orhan Ünğan ise Zindaşti’nin Esfandiar Rigi’ye işkence yaptığını Rigi’nin bu sırada öldüğünü ve Zindaşti’nin adamlarının Rigi’nin cesedine demir bağlayıp Marmara Denizi’ne attıklarını iddia ediyor.

Zindaşti iddiaları reddediyor hatta Esfandiar Rigi’yi Orhan Ünğan’ın öldürdüğünü söylüyor.

Baronlar Savaşı’nda ilk cinayet bu.

HANDE KARACASU: Böylece Baronlar Savaşı başlıyor. Ama sonrasında bir dizi cinayet oldu.

TİMUR SOYKAN: Noor-1 gemisinin yakalanması ve Esfandiar Rigi’nin ölümünden 3 ay sonra Zindaşti’nin aracı taranıyor. Araçta bulunan kızı ve şoförü ölüyor.

SAHTE KİMLİKLE SERBEST KALMAK… DÜNYA TARİHİNE GEÇER

HANDE KARACASU: Zindaşti 2007’de de yakalanıp 3 yıl hapiste kaldıktan sonra serbest kalıyor, nasıl oluyor?

TİMUR SOYKAN: Zindaşti, Büyükçekmece’de 75 kilo uyuşturucu ile yakalanıyor, tutuklanıyor ve 3 yıl sonra serbest kalıyor. O sırada Türkiye’de Kemal Sharifi Seydani ismiyle yaşıyor.

Mahkemede Zindaşti olduğu ortaya çıkıyor, kendisi de itiraf ediyor. Ancak 3 yıl sonra Seydani ismiyle serbest kalıyor ve yurtdışı çıkış yasağı da bu isme getiriliyor.

ZİNDAŞTİ’NİN TANIKLIĞI İLE ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINA FETÖCÜ HAKİMLERİN YERLEŞTİRİLMESİ

HANDE KARACASU: İtiraf etmiş olmasına rağmen sahte kimlikle ilgili bir işlem yapılmıyor üstelik bu isimle de serbest bırakılıyor. Bunun bir sebebi olması lazım.

TİMUR SOYKAN: Zindaşti kendisini yargılayan hakimler hakkında rüşvet aldıkları iddiasında bulunuyor. O sırada Zekeriya Öz, Balyoz ve Ergenekon davalarına FETÖ’cü hakimleri yerleştirme çabasında. Bu iddialar ışığında hakimler görevden alınınca onların yerine şimdi FETÖ’den firari olan ya da hapiste olan hakimler getiriliyor. Zindaşti gizli tanık olduğu yönündeki iddiaları kabul etmiyor.

HANDE KARACASU: Burada parantez açalım bilmeyenler için HSYK, Balyoz Davası’na bakan 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hâkim Zafer Başkurt ile Dink davasının yanı sıra Ergenekon itirazlarını da karara bağlayan 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ı başka göreve atamıştı. ‘Uyuşturucu sanıkları ve avukatlarıyla ilişki’ iddiası vardı, tarih 2010 Aralık.

HANDE KARACASU: Zindaşti 2018’de de tutuklanıyor. Bu kez neden?

TİMUR SOYKAN: Büyükçekmece’de kızı ve şoförü öldürülünce o da harekete geçiyor. Orhan Ünğan’a yakın iki isim var. Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar. Küçükçekmece’de bir balıkçıda yemek yerken öldürülüyorlar. Tetikçilerin tanıdık olduğu öne sürülüyor çünkü öldürülenler silahlarına davranmamış.

Zindaşti kızının öldürülmesiyle ilgili açıklama yaparken, “Çetin Koç ve Orhan Ünğan Noor-1 gemisindeki uyuşturucuyu benim ihbar ettiğimi düşünüyorlar, beni öldürmek istediler ama araçta kızım vardı” dedi ve davacı oldu.

Orhan Ünğan bu dava ile ilgili Belçika’da yakalanıp Türkiye’ye iade edildi. Bu dava ile ilgili 4 yıl yargılandı ve beraat etti.

Sonra Çetin Koç… Dubai’de çok lüks bir hayat sürüyor, yüksek güvenlikli bir sitede oturuyordu. Mayıs 2016’da bu yüksek güvenlikli sitede iki tetikçi susturucu takılmış silahlar ile Çetin Koç’u öldürdü.

Öldürenler Kanada vatandaşı; biri Hint biri Kolombiya asıllı. Kolombiya asıllı olan 5 gün sonra bir tarlada vurulmuş ve ölü olarak bulunuyor. 15 gün sonra Hint asıllı olanın cesedi de yanmış bir araçta bulunuyor.

Çetin Koç’un kardeşi de Tahran’da kaçırılıp öldürülüyor.

Orhan Ünğan’ın avukatı Kudbedin Kaya, uyuşturucu davalarının bir numaralı avukatı. Kudbedin Kaya sürekli öldürüleceğinden bahsediyor. Bundan 8 ay sonra 1 Kasım 2017’de de bir balık lokantasında öldürülüyor.

İlhan Ünğan; Orhan Ünğan’ın kardeşi. 2 farklı suçtan ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandığını ve her yerde arandığını söylemiştim; O da öldürülüyor.

Zindaşti’nin İran rejimi muhaliflerinin Türkiye’de öldürülmesi olaylarıyla da bağlantısı olduğu iddia ediliyor ve dosyalar birikiyor. Hatta tüm dosyalar bir dosyada toplanıyor. Ama davalar açılmıyor; dipsiz kuyu.

Orhan Ünğan, Zindaşti’nin kızını öldürmekten yargılanırken mahkeme Zindaşti ile ilgili bu kabarık dosyayı talep ediyor ancak savcılık dosyayı gizli olduğu gerekçesiyle göndermiyor.

Bu kez Orhan Ünğan son çıktığı duruşmalarından birinde bu dosyayı mahkemeye gösteriyor. 7 bin sayfalık dosya… Devlette öyle bir sızıntı var ki hapiste uyuşturucu baronu olduğu iddia edilen bir sanık gizli dosyaya erişebiliyor. Birileri dosyayı uyuşturucu baronuna satmış.

Belgeler ortaya dökülünce Nisan 2018’de Zindaşti’nin Büyükçekmece’deki evine baskın düzenleniyor ve yakalanıyor.

Zindaşti, 2 cinayet ve bir de suç örgütü kurmaktan tutuklandı. Ben o sırada Posta gazetesinde haber müdürüydüm. Herkes “Artık dışarı çıkamaz” diyordu ki Zindaşti 6 ay sonra tahliye oldu. Üstelik tahliye mesai bitiminden sonra 20.00’ye bırakıldı ki itiraz edilemesin.

UYUŞTURUCU BARONLARI VE ORTAKLARI YARGI ÇETESİ

HANDE KARACASU: Burada bir isim ortaya çıkıyor. Hatta Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın “Cendere” adlı kitabında da adı geçiyor.

TİMUR SOYKAN: Zindaşti’yi serbest bırakan İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimi Cevdet Özcan.

HANDE KARACASU: Ve bu Cevdet Özcan daha sonra Erzurum’da en büyük uyuşturucu operasyonlarından birinin de hakimi olacak. Bir uyuşturucu baronunu serbest bırakmış olmasına rağmen!

TİMUR SOYKAN: Cevdet Özcan, Zindaşti davasında Burhan Kuzu’nun kendisine baskı yaptığını söylüyor. Hatta bunu ilk Fatih Altaylı yazdı.

Burhan Kuzu önce yalanladı, sonra Zindaşti ile fotoğrafları çıkınca “Bir kez görüştük.” dedi.

Ardından HTS kayıtlarında birçok kez görüştükleri ortaya çıktı. Hatta Whatsapp kayıtlarında Adnan Menderes Havalimanı’nda bir ihaleyle ilgili Zindaşti ve adamlarının Burhan Kuzu’dan yardım istedikleri, “Yanımızda bal var, ilaç var” gibi rüşvet iması içeren konuşmaları ortaya çıktı.

Cevdet Özcan’ın da 3.5 milyon dolar rüşvet aldığı iddia ediliyor bu dava ile ilgili. Hatta Zindaşti’nin adamlarının Cevdet Özcan’a 10 lira verdiği o paranın üzerindeki seri numarasının aslında ödenecek rüşvetin şifresi olduğu ve Kapalıçarşı’da bir kuyumcuya Cevdet Özcan’ın bu 10 lirayı götürüp karşılığında 3.5 milyon dolar aldığı belirtiliyor. Cevdet Özcan bunu kabul etmiyor, asla rüşvet almadığını söylüyor.

HANDE KARACASU: Peki ya Burhan Kuzu?

TİMUR SOYKAN: Burhan Kuzu, “Ben Cevdet Özcan’a baskı yapmadım, görüş bildirmek için aradım” diyordu.

Aslında Burhan Kuzu sadece Cevdet Özcan’ı aramıyor, tahliye kararına itirazı inceleyecek hakimi de arıyordu. Burhan Kuzu’nun Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni en çok savunan kişi olmasını anlamak zor değil. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak yargı mensuplarına telefon açtığında istediğini yaptırabiliyor.

HANDE KARACASU: Rahmetli Burhan Kuzu’ya da dava açılmıştı.

TİMUR SOYKAN: Burhan Kuzu’ya dava açıldı. Sadece “Nüfuz ticareti” suçundan 5 yıla kadar hapsi isteniyordu. Ancak bence Zindaşti’nin serbest kalmasında Burhan Kuzu ve Cevdet Özcan yalnız değildi.

HANDE KARACASU: Bu bir yapı mı ? Burhan Kuzu ve Cevdet Özcan sadece birer halkası mıydı?

TİMUR SOYKAN: Burhan Kuzu;” Benim ismim ön plana çıkarılarak gerçekler gizleniyor.” imasında bulunmuştu.

Cevdet Özcan da “ Benim bu adamı bırakacağımı biliyorlardı, yine de dosyayı bana verdiler. Ben dosyaya bakmayı istememiştim.” dedi.

Burada çarpıcı olan ise aslında Zindaşti’nin serbest kalmasının taşlarının önceden döşenmiş olması.

HANDE KARACASU: Tutuklamada gerekçe buna göre düzenlenmişti yani…

TİMUR SOYKAN: Zindaşti, avukat Kudbedin Kaya cinayetinin bir numaralı şüphelisi; 6 ay hapis yatıyor ama kimse bu dava ile ilgili kendisine bir şey sormuyor, bu soruşturma ile ilgili hiçbir şey yapılmıyor. Oysa Zindaşti bu cinayetten de tutuklansa tahliye olamazdı. Bu bile bu işin sadece Burhan Kuzu ve Cevdet Özcan’dan ibaret olmadığını ortaya koyuyor.

YARGIDA İSTANBUL GRUBU ÇETESİ

HANDE KARACASU: Tam bu noktada sorayım o zaman. Siz yargıda İstanbul Grubu diye bir gruptan bahsediyorsunuz Baronlar Savaşı kitabınızda. Nedir bu yargıda İstanbul Grubu?

TİMUR SOYKAN: Orhan Ünğan yargılanırken Burhan Kuzu’nun sadece Zindaşti’nin serbest kalmasında değil, kendisinin tutuklu bırakılmasında da etkisi olduğunu söylüyor. Bakırköy Adliyesi’nde yargılanan Orhan Ünğan, buradaki hakimlere Burhan Kuzu’nun baskı yaptığını öne sürüyor.

HANDE KARACASU: Hatta bununla ilgili Orhan Ünğan’ın bir cümlesi var değil mi?

TİMUR SOYKAN: Evet; “Burhan Kuzu’nun ellerinde benim kardeşimin kanı var.”diyor. Çünkü kendisinin serbest bırakılmasına Burhan Kuzu’nun engel olduğunu, eğer Orhan Ünğan dışarıda olsa kardeşinin öldürülmesini önleyebileceğini söylüyor.

Orhan Ünğan, hakimlere baskı yaptığı iddiasıyla Burhan Kuzu hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Ünğan, kardeşi öldürüldükten sonra çıkarıldığı duruşmada çok sert sözler sarf ediyor ve “önemli şeyler söyleyeceğim.” diyerek bu ifadelerin de SEGBİS sistemiyle kayıt edilmesini istiyor.

Orhan Ünğan bu duruşmada iddiaya göre; “Eski Adalet Komisyonu Başkanı avukatlarımı aradı ve görüşmek istedi. Yıllarca komisyon başkanlığı yapmış R.K avukatlarıma; ‘Burada bir İstanbul Grubu var. FETÖ gibi bir çete ve bunlar senin dışarı çıkmaman için rüşvet aldılar.’ dedi.” şeklinde bir ifade kullanıyor.

Bakırköy Adliyesi hakim ve savcılarını ve HSK üyelerini rüşvet almakla suçluyor. Hatta mahkeme “suç duyurusunda bulunulsun.” diyerek bunu kayda geçiyor.

Sonra nasıl oluyorsa SEGBİS ‘de Orhan Ünğan’ın bu ifadeleri kayıt altına alınamıyor. SEGBİS’te “arıza oldu” diye açıklama yapılıyor.

Orhan Ünğan bir sonraki duruşmaya bilirkişi raporu ile geliyor ve SEGBİS kayıtlarının üzerine başka bir program yüklenerek silindiğini iddia ediyor.

YARGIDA BAKAN SAVAŞLARI

HANDE KARACASU: İSTANBUL GRUBU kendi başına mı yapıyor tüm bunları?

TİMUR SOYKAN: Bu ifade sırasında biz gazeteciler yargıda Pelikancıları biliyorduk ama İstanbul Grubu’nu duymamıştım. Düşünün uyuşturucu baronu biliyor İstanbul Grubu’nu biz gazeteciler bilmiyoruz.

Yargının içerisinde ve ayrıca eski Hazine Bakanı Berat Albayrak ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül arasında başka konulardan birbirlerine ithamlar da bulundukları bir gerginlik oldu. Orhan Ünğan’ın silinen duruşmasından aylar sonra yargı içinde Adalet Bakanı Gül’e yakın isimler, diğer Pelikancı gruba “İstanbul Grubu” dendiğini basına sızdırdılar.

Özetle İstanbul Grubu, ‘Berat Albayrak’a yakın Pelikan grubunun yargı içindeki örgütlenmesi’ diye tanımlanıyor.  Büyük rüşvetler alan, FETÖ borsası oluşturan bundan milyonlarca dolarlar haksız kazanç sağlayan, Cumhurbaşkanı’nın avukatlarının içinde olduğu bir grup iddiaları var.

Adalet Bakanı’na Cüneyt Özdemir sordu bu İstanbul Grubu’nu. Adalet Bakanı; “yok” diyemedi ve “ Yargı içinde hiçbir örgüt, yapı ve çeteye izin vermeyeceğiz.” demekle yetindi.

HANDE KARACASU: Bu sorumu da halk arasında bu şüphe çok konuşulduğu için soruyorum. Burhan Kuzu koronavirüs sebebiyle vefat etti. Ancak insanlar Zindaşti olayı sebebiyle öldürülmüş olabileceğini düşünüyor.  Siz ne düşünüyorsunuz ?

TİMUR SOYKAN: Her adımı medyada olay olan bir isimden bahsediyoruz. Haklı bir şüphe yaratıyor tabii. Tam yargılanıyordu, hakim karşısına çıkacaktı, böyle kritik bir dönemde vefat etti. Ayrıca konuşacağı yönünde de iddialar vardı. Ancak Burhan Kuzu’ya yakın güvenilir kaynaklardan öğrendim ki kendisi gerçekten koronavirüs olmuş.

YARGI-SİYASET-EMNİYET ÜÇGENİ

HANDE KARACASU: Bu olaylar polis-yargı-siyasetçi üçgeninde gerçekleşiyor. Emniyet yani polis ayağı nedir?

TİMUR SOYKAN: İlhan ve Orhan Ünğan’a yakın polisler var. İddiaya göre; İlhan Ünğan birini öldürmeyi düşünüyor; bir polis, emniyetin kapalı sorgu sistemlerinden öldürülecek kişinin konum bilgileri, adres ve plaka bilgilerini alıp suç örgütü liderine satıyor.

HANDE KARACASU: Geçtiğimiz hafta İran rejim muhalifi lideri Habib Farajollah Chaab’ın kaçırılması olayına ilişkin Zindaşti’nin 11 adamı yakalandı MİT operasyonu ile. Zindaşti’nin İran rejimi muhaliflerinin öldürülmesiyle bağlantısı olduğunu söylediniz. Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sakınılan Zindaşti’ye dokunuluyor artık.

MİT’İN ZİNDAŞTİ OPERASYONU DİPLOMATİK BİR HAMLE

TİMUR SOYKAN: İran’ın Zindaşti bağlantılı Türkiye‘de operasyon yaptığına dair bilgiler var. En son İranlı muhalif Chaab’ın İsveç’ten Türkiye’ye getirilip bir tuzak kurularak Zindaşti’nin adamları tarafından Van’a götürülüp oradan İran’a kaçırılması söz konusu.

Başka ülkelerin istihbarat örgütleri sizin ülkenizde operasyon yapıyor. Bu, ajanlar cenneti haline gelmiş Türkiye içinde ciddi bir sorun.

Türkiye- İran arasında Astana mutabakatının bozulması, Azerbaycan’daki törende Erdoğan’ın okuduğu şiir nedeniyle yaşanan gerilim, bunlar MİT’in bu operasyonu duyurma şeklini etkilemiştir.

MİT, operasyonu uluslararası bir boyutta duyuruyor. Hatta iktidara yakın medya, “Ajanlar yakalandı” şeklinde verdi haberi. Zindaşti tabii inkar ediyor.

İstanbul Maslak’ta GEM TV’nin sahibi, İranlı muhalif Saeed Karamian Nisan 2017’de öldürülüyor. Zindaşti bu cinayetin sanığı. İran rejiminin motivasyonu ile bu cinayetin işlendiği iddia ediliyor.

Diğer cinayet, Şişli’de Kasım 2019’da İran’ın dahi çocuğu denilen İHA teknolojileri konusunda uzman Mesut Mevlevi Vardanjani’nin ölümü. İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu hedef alan bir muhalif. Bu cinayetinde Zindaşti ile bağlantılı olduğu iddiası var.

Ne oldu da Zindaşti’ye dokunuluyor. Burhan Kuzu yok artık, belki güç dengeleri değişti veya Zindaşti deşifre olduğu için yapılıyor.

Sonuçta Zindaşti kaçtı, İran’da olduğunu biliyoruz.

Ama bu olay, bir suç örgütünün başka ülkelerin istihbarat birimlerince nasıl kullanıldığını da ortaya koyuyor.

MİT’in bunu duyurması aslında diplomatik ve uluslararası bir krizi ve hamleyi de işaret ediyor.

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!