Arıcılık ve Arı Ürünlerinin Önemi

Arıcılık ve Arı Ürünlerinin Önemi

Türk ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuz koşullar, hepimizde bir yarın endişesi yaratmaktadır. Ancak ümitsiz olmamalıyız. Çünkü ülkemizin coğrafi konumu, zengin bitki örtüsü ve bölgelere göre farklılaşan iklim koşulları bize sonsuz imkanlar sunmaktadır. Yeter ki biz bu kaynaklarımızın farkına varalım ve nasıl yararlanacağımızı bilelim. Öncelikle unutulmaya yüz tutmuş ve yeterince önem vermediğimiz tiftik üretimi, ipekböcekçiliği ve arıcılık gibi kadim uğraşların farkına varalım ve ekonomimize kazandırmanın yollarını arayalım. Ülkemizin hiçbir köşesinde hiçbir varlığımız âtıl kalmamalıdır. Yeterince yararlanamadığımız ve yöneticilerin pek de umursamadığı, birçok insana geçim kaynağı olabilecek arıcılık konusunu ele almak istiyorum.

Arıcılık birçok ilimizde geleneksel olarak yapılagelen bir faaliyettir. Farklı uygarlıklara beşiklik etmiş olan Anadolu topraklarında, çok eski çağlardan beri arıcılık yapıldığı bilinmektedir. Balarısı özgün varlığı ile değerli ürünler üreten ve bitkilerde tozlaşmayı sağlayan, kovanlarda toplu halde yaşayan, ara sıra bizi sokan muhteşem bir canlıdır. Bu muhteşem canlıyı ve becerilerini gelin kısaca tanıyalım. Balarısının başında, basit ve bileşik olmak üzere iki tip göz bulunur. Nokta göz adı da verilen basit gözler, üç tanedir. Bunlar başın üst kısmında, eşkenar bir üçgen şeklinde dizilidir. Bu gözler, şekilleri olmasa da güneş ışığını algılar, güneşin konumuna göre yön bulmayı sağlar ve balarısını yaklaşan avcılar için uyarır. Gün doğumu ve günbatımında faal olan arılarda basit gözler daha iridir ve ışık yoğunluğundaki küçük farklılıkları dahi algılayarak, arının karanlıkta yön bulmasını sağlar. Başın iki yanında ise, bileşik göz ya da petek göz adı verilen iki göz daha bulunur. Binlerce gözcükten oluşan bileşik gözler, çevrenin mozaik görüntüsünü oluşturduğu gibi renk, desen ve şekilleri algılayarak balarısının çiçekleri ve diğer arıları tanımasını sağlar. Morötesi (ultraviyole) ışığı da algılayan bileşik gözler, çiçeklerin morötesi işaretlerini tanır ve balarısını balözü (nektar) kaynaklarına yönlendirir. Arıların, üç çift bacağı vardır. Bunun yanında iki çift kanatları, arka bacaklarında birer çiçektozu (polen) sepetçiği, tarlacı arıların kovana balözü ve su taşımada ve yanı sıra uçuş kasları için gerekli enerjiyi sağlamak üzere karbonhidrat depolamada kullandığı, genişleyebilen yapıda bir bal midesi ve bir de çiçektozu taneleri gibi katı maddelerin sindirimi ve emiliminin gerçekleştiği mideleri mevcuttur. Balarıları, hayvanlar âleminin böcekler sınıfının zar kanatlılar takımında yer alan apis cinsi altında sınıflandırılır. Apis cinsi altında bilinen 11 tür bulunmaktadır.

Biz yokken arılar vardı. Bilinen ilk arı fosili 100 milyon yıl, ilk insan fosili ise 300 bin yıl öncesine ait. Bir kovanda bir anaarı, birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin arasında değişen işçi arı bulunur. Görünüşleri birbirinden farklı olan bu üç arıdan anaarı (kraliçe arı) ve işçi arılar dişidirler. Anaarının ömrü 3-6 yıl, erkek arıların ise 2-3 aydır. İşçi arılar ilkbahar ve yaz mevsimlerinde 4-6 hafta, kışlatmaya girdiklerinde birkaç ay yaşayabilir. İşçi arılar, yaşamlarının ilk 21 gününde kovan içinde iç hizmet arısı olarak petekgözlerinin temizliği, arı larvalarının ve anaarının bakımı ve beslenmesi, arısütü salgılama, balın olgunlaştırılması, balözü ve çiçektozunun depolanması, kovanın havalandırılması ve balmumu salgılayarak petek örme gibi görevleri üstlenirler. İkinci 21 günde ise dış hizmet arısı olarak kovan girişinde bekçilik yapar, ölü arıları kovandan uzaklaştırır ve tarlacı arı olarak balözü, salgı, çiçektozu, su ve propolis (arı tutkalı/arı reçinesi) toplarlar.

Arılar çalışkan varlıklardır. Balözü ve çiçektozu toplamak için milyonlarca çiçeği ziyaret ederler. Arazide besin kaynağı bulan tarlacı arılar, bu besinin yerini, çeşidini ve miktarını koloninin diğer bireylerine petek üzerinde dans ederek bildirir. Kovandan 100 metre uzaklığa kadar olan besin kaynakları için dairesel dans yaparlar. Bu dansta besin kaynağının yönüne dair bilgi ya hiç yoktur ya da çok azdır. Kovana 100 m’den daha fazla uzaklıktaki besin kaynakları içinse kuyruk sallama dansı yaparlar. Bu dansta güneşin konumu önemli olup, çıkarılan sesin frekansı ve dansa ayrılan zaman, kaynağın uzaklığı ve özelliği hakkında bilgi verir. Ayrıca, dans eden arı, tarif ettiği kaynaktan getirdiği besin örneğini kendisini izleyen arılara paylaştırarak dansını daha etkin hale getirir. Balarıları uzak mesafelere hızlı kanat çırparak uçarlar. Bir balarısı saniyede 230 defa kanat çırpıyor ve saatte 25 km’ye varan bir hızla uçabiliyor. Duyduğunuz “vızzz” sesi de işte bu hızla çırpılan kanatlardan çıkıyor. Balarıları kendilerini tehlikede hissettikleri anda kuyruklarındaki iğne ile sokarlar. Yalnızca dişi arıların iğnesi vardır; anaarıyla çiftleşmek dışında bir görevi olmayan erkek arıların iğneleri de yoktur. Çentikli yapısı nedeniyle, işçi arıların iğnesi, sokulan canlının deri kalınlığına göre deriye saplanır. İşçi arının iğneyi saplandığı yerden çıkarmaya zorlaması, iç organlarının dışarı çıkmasına neden olarak ölümle sonuçlanır. İğnesi çentikli değil düz olan anaarı ise yaşamı boyunca defalarca sokabilir. Bal arılarının koku duyuları çok gelişmiştir. Bu sayede bin bir çeşit çiçekten o lezzetli balları üretirler. Bizim gibi parmak izleri olmasa da her balarısı kolonisinin kendine has bir kokusu vardır. İşçi arılar, kovan girişinde kanat çırparak karın altındaki Nasonov bezinden salgıladıkları feromonla gerek toplama işine çıkan tarlacı arıların gerek çiftleşme uçuşuna çıkan anaarının kovanı bulmasını sağlar. Balarılarının insan dostu bir böcek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü insanların yiyebileceği bal gibi şifa kaynağı bir gıdayı üreten başka bir böcek bilmiyoruz. Planlı yaşarlar. Yazın çalışırlar, çevre sıcaklığının düştüğü ve bitki örtüsünün uykuya yattığı kış aylarında ise kovanlarından çıkmaz ve yaz boyunca ürettikleri balı ve çiçektozunu tüketerek yaşamlarını devam ettirirler. Balarılarının kışı geçirme dönemine kışlatma adı verilir. Kış aylarında, arılar, kovan içerisinde çerçevelerin orta yerinde bir küme halinde toplanır. Bu kümeye kış salkımı denir. Kış salkımı oluşumu, kovan içi sıcaklığın 14˚C’nin altına düşmesiyle başlar ve soğukluk arttıkça salkım da büyür. Arılar, başları ortaya doğru birbirine sokularak kas hareketleriyle ısı üretir. Kışın sıcaklık ne kadar düşerse düşsün, anaarının yer aldığı salkımının merkezinde sıcaklık 29˚C civarında sabit tutulur.

Balarıları, balın yanı sıra bize çiçektozu, propolis, arısütü, balmumu ve arı zehri de sunar. Bu ürünlerin hepsi şifa kaynağıdır. Binlerce yıldır bal sadece bir tatlandırıcı olarak görülüyordu, oysa bugün balın insanlar için faydalı birçok başka madde içerdiğini biliyoruz. Bal mükemmel bir besindir ve sakinleştiricidir. Anti bakteriyel ve antioksidan özelliklerinden dolayı halk hekimliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Çiçektozu (polen), protein açısından son derece zengindir. Tüm esansiyel amino asitleri, çeşitli yağ asitlerini, B, C, D, E ve K vitaminlerini ve provitamin A’yı içerir. Arılar, bitkilerden balözü toplarken çiçektozuyla kaplanır. Böylece, aynı türden bitkiler arasında çiçektozu aktarımını gerçekleştirerek tozlaşmayı, daha açık bir ifadeyle bitkilerde döllenmeyi ve bitkisel üretimin sürekliliğini sağlarlar. Tarlacı işçi arılar, çiçektozunu balözü ile nemlendirerek arka bacaklarındaki polen sepetçilerinde koloniye taşır. Kovan içerisinde daha fazla balözü ve tükürük salgısı eklenen çiçektozu, genellikle yavru alanına yakın petekgözlerde depolanır ve besin değeri daha yüksek olan arı ekmeği şeklinde tüketilir. Arısütü (kraliyet jeli) yaşlılar için mükemmel bir besin takviyesidir. Arısütü, genç işçi arıların yutak üstü bezlerinden salgılanan, süt renginde, yoğun kıvamlı ve çok zengin içerikli bir besindir. Kendine özgü kokusu ve ekşi-acı bir tadı vardır. Üçte ikisi sudan oluşan arısütünün içeriğinde doğal şekerler, yüksek oranda protein, aminoasitler, esansiyel yağlar ve birçok vitamin ile mineral bulunuyor. Bal arılarının farklılaşmasında genetik yapıları yanında beslenmeleri ve aldıkları arısütü miktarı da etkilidir. Gelişimleri boyunca kaliteli ve bol arısütü ile beslenen dişi larvalardan anaarı oluşurken, larva döneminde ilk 3 gün daha düşük kalite ve miktarda arısütü ile beslenen dişi larvalar ise işçi arı olarak gelişir. İlk 3 günde erkek arı larvaları, ana ve işçi arılara göre en düşük kalitede arısütü ile beslenirler. İşçi ve erkek arı larvaları, ilk 3 günden sonra pupa dönemine kadar bal ve polen ile beslenir.

Balmumu, işçi arıların 12-18 günlük yaş dönemlerinde, karın halkalarındaki mum salgı bezlerinden salgılanan bir maddedir. Rengi, salgılandığı an beyazdır, sonra koyulaşır. Balarılarının balmumu üretmelerinin sebebi, petekgözlerini örmek içindir. Balmumu, arıcılık sektöründe temel petek yapımında ve kozmetik sanayinde kullanılmaktadır. Marangozculukta ağaçtan yapılmış eşyaların parlatılmasında, parke verniği yapımında ve boya endüstrisinde çeşitli amaçlarla kullanılır. Ayrıca ışık kaynağı olan mum üretiminde, parfümeri endüstrisinde, kozmetikte dudak boyası yapımında kullanılır. Ayakkabıcılıkta, suya dayanıklı iplik üretiminde, su geçirmez çadır ve diğer malzemelerin yapımında, tıbbın bazı dallarında ve daha pek çok alanda geniş bir biçimde kullanılan çok değerli bir üründür.

Arı zehri, arı sokmalarına karşı vücudu bağışık kılmak için kullanılan vazgeçilmez bir bileşendir. Arılar ancak kendilerini tehlikede hissettiklerinde sokarlar. Ancak bir arı kovanının önündeyseniz farklı bir hikâye geçerlidir. Orada, bekçi arılar, yalnızca larvaları değil, aynı zamanda bol miktarda bal ve çiçektozu rezervlerini de barındıran evlerinin girişini özenle koruma görevlerini yerine getirirler. Bu nedenle, arı kovanlarına asla çok yaklaşmamalı veya kovanların önünde durmamalıyız. Son zamanlarda arı zehri kozmetik endüstrisinde giderek daha popüler hale gelmektedir. Botoksun doğal bir ikamesi olarak kremlere ve serumlara eklenmektedir.

Apiterapi; bal, çiçektozu, propolis, arısütü ve arı zehri gibi ürünlerle yapılan tedavidir. Çin, Kore ve Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerinde, apiterapi arı zehri tedavisini ifade eder. Arı zehri akupunktur noktalarına enjekte edilerek çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Arı zehri çok sayıda farmakolojik madde içerir. Arı zehrinde bulunan melittin ve apamin güçlü yangı gidericilerdir. Ülkemiz için henüz yeni bir alan olan apiterapinin gelişim potansiyeli yüksektir ve tıp turizmine önemli katkılar sağlayacaktır.

Balarıları bitkiler için en önemli tozlayıcılardan biridir. Çok çeşitli kültür bitkilerini tozlaştırdıkları için balarıları tarımın vazgeçilmezidir. Tozlaşma, bitkilerin yumurtalıklarını döllemek için erkek üreme hücrelerini içeren çiçektozu tanelerinin bir bitkiden diğerine aktarılmasıdır. Bazı bitkiler tozlaşma sağlamak için rüzgâra güvenir ve diğerleri kendi kendine tozlaşır, ancak çoğu çiçekli bitki tozlaşma için balarıları gibi tozlayıcılara ihtiyaç duyar. İyi bir tozlaşma sistemi, sağlıklı bir eko-sistemin parçasıdır. Çiçekler olmadan arıların olmayacağını biliyoruz. Peki arılar olmadan çiçekler olabilir mi? Elbette hayır. Ne var ki, kimyasallar ve zirai ilaçlar arıların yaşamını tehdit etmektedir. Birçok ülkede görülen toplu arı ölümleri bizleri korkutmaktadır.

Buraya kadar pek minik balarısından ve arı ürünlerinden kısaca bahsettim. Şimdi de ülkemiz arıcılığı hakkında bazı bilgiler sunmak istiyorum. Arıcılık, ekonomik getirisi yüksek bir faaliyettir. Ancak her yerde arıcılık yapılamaz. Zengin bitki örtüsüne ve iklim koşullarına ihtiyaç vardır. Ülkemiz bu bakımdan avantajlı konumdadır.

Arılar öncelikle kendi yaşamları için bal ve diğer arı ürünlerini üretirler, kendi kolonilerinin ihtiyacından fazlasını ise kovanda depolarlar.

Türkiye, 9 milyon civarında kovan varlığı ve 95-100 bin ton bal üretimi ile dünyada ikinci sıradadır. Ama biz bu üretimle yetinmemeliyiz. Çünkü coğrafyamız daha fazla üretim yapmaya müsaittir. Tabi önceliğimiz arıcılığın mevcut sorunlarını çözmek olmalıdır. Arıcılığın sorunları yıllardır devam edegelmekle birlikte, çözümü kolaydır. Çünkü çözümler için büyük parasal kaynaklara ihtiyaç yoktur. Yeter ki yönetenler arıcılığın önemini kavrayıp bakışlarını değiştirsinler.

Birçok tarımsal üründe olduğu gibi, pazarlama, arıcılığın da en önemli sorunlarından biridir. Üreticiler pazarlamada zorluk yaşarken, şeker ile üretilen ve sınır ticareti kapsamında ülkeye giren ucuz ve kalitesiz bal hem fiyatların düşmesine sebep olmakta hem de tüketicinin bala olan güvenini sarsmaktadır.

Arıcılar arılarını genelde sabit bir yerde konaklatmazlar. Mevsimsel olarak zengin bitki örtüsünün bulunduğu yörelere götürerek daha çok verim elde etmek isterler. Gezginci arıcılığa ilişkin yasal bir düzenleme olmadığı için, her il farklı kurallar koymakta ve yüksek konaklama ücreti alınmaktadır. Arıcılıkta, her kolonide bir anaarı bulunur. Koloninin performansı büyük ölçüde anaarının performansına bağlıdır. Ne var ki, damızlık vasıflı anaarı üretimi yetersizdir. Arıcılığın yaygın yapıldığı alanlar hastalıklar ve parazitler ile bulaşıktır. Bilinçsiz ve ruhsatsız ilaç kullanımı yaygındır. Bu da balda kalıntı sorunlarına neden olmaktadır. Bir başka sorun ise arıcılık eğitimlerinin yetersizliğidir. Eğitimler genelde belge almaya yönelik olmakta ve yetersiz kalmaktadır.

Yukarıda kısaca özetlediğimiz sorunlar arıcılığın konuşulduğu her zeminde dile getirilmiş olmasına rağmen henüz çözümlenmiş değildir.

Bu sorunların sürüncemede kalmaması için öncelikle; arıcılık kanunu ve gerekli yönetmelikler çıkarılmalı, Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin ihtiyaç duyduğu yetkiler verilmeli, tüm bölgelere hitap eden güçlü bir araştırma enstitüsü kurulmalıdır.

Arı hastalıkları ile etkin mücadele edilmeli ve ruhsatsız ilaç kullanımı engellenmelidir. Arı ürünlerinin tanıtımı yapılmalı, apiterapi merkezlerinin kurulması teşvik edilmelidir. Bal, balmumu, arısütü ve çiçektozu gibi arı ürünleri sınır ticareti kapsamından çıkarılmalı ve kaçak girişleri önlenmelidir. Ülkemizin havza bazlı flora haritası hazırlanmalı, gezginci arıcılığın planlanması ve ballı bitkiler tarımının geliştirilmesine çalışılmalıdır. Ballı kültür bitkilerinin üretimi teşvik edilerek hem yem bitkisi ihtiyacı giderilmeli hem de bal üretimine katkı sağlanmalıdır.

Tarımsal faaliyetler içinde görece iyi durumda olduğumuz arıcılığın küçük dokunuşlar ile çok daha iyi duruma getirilmesi mümkündür. Kırsal kesimde yaşayan ve yeterli tarım arazisine sahip olmayan çiftçilerin, verilecek arıcılık eğitimleri ve küçük çaplı krediler ile bu faaliyete yönlendirilmesi faydalı olacaktır.

Bal tutan parmakların çoğalması dileklerimle.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!