Rahmetli Arif Nihat Asya’nın, "Bayrak" şiiri şöyle başlıyordu; "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, / Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, / Işık ışık, dalga dalga bayrağım! / Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım."
Türk Milleti için Bayrak, gölgesine sığınılan, renginde ısınılan, aşık olunan, onun altında doğulan ve onun altında ölünen bir semboldür.
Elimize aldığımızda heyecanlandığımız, o geçerken gözyaşlarımızı zaptedemediğimizdir.
Bayrağımızla oynayan ateşle oynar!
Bayrağımıza uzanan eli hoş görmemiz, olmuş artık, bu seferlik olsun varsın dememiz mümkün değildir!
Bayrak bizim için mukaddestir!
Namustur, şereftir, haysiyettir!
Bayrağa uzanan eller bulunmalı, sebep olanlar, seyredenler, seyirci kalanlar adalet tarafından cezalandırılmalıdır.
Ayyıldızlı Bayrağımıza karşı yapılan saldırılar ve hakaretler Türk Milleti için daima bir kırılma noktası oluşturmuştur.
Bu kırılmaya engel olamadığınız takdirde, kırılma gittikçe derinleşen boyutlarda ve derinleşerek devam eder gider ki, elinizde ne dizgin kalır, ne söz, ne güç, ne de kudret!
Bugüne kadar susanların, susma hakkını kullananların, buraya kadar dedikleri andır bu kırılma noktası.
Çünkü, Bayrakla şaka olmaz!
Çünkü, Bayrak şaka kaldırmaz!
Çünkü, Bayrak üzerinden taviz verilemez!
Verilmeye kalkılırsa, şimdiye kadar susanlar, susma yeminlerini kaldırıp bir kenara atar, ayranlar kabarır, tuzun kokuyor olmasını engelleyen esanslar kifayetsiz kalır!…
***
Diyarbakır Lice’deki 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nın arka kapısının olduğu bölgedeki duvardan atlanarak kışla içinde direkteki Türk Bayrağı’nın indirilmesi infial yaratmaya devam ediyor.
Gösterilen infialler sonucunda bayrağa saygı yürüyüşleri başladı Türkiye’nin her tarafında.
Öte yandan bayrağımızı indirenin 14-15 yaşlarında bir çocuk olması nedeniyle, askerimizin hassasiyet gösterdiği, iki el uyarı ateşi ile yetindiği de haberlere yansımıştı.
Olay duyulduktan sonra ise soru yağmurları başladı;
Askeri birliğin arka duvarı yol geçen hanı mı?
Duvarı atlayan çocuk, bayrak direğinin oraya kadar nasıl gelebildi?
Kimse görmedi mi?
Göndere tırmanırken de, Bayrağımızı gönderden indirirken de, alıp götürürken de mi gören olmadı?
Cevap yok!..
İnfialler artınca da…
Belli ki, etekler tutuşmuş!..
Belli ki, paçalar tutuşmuş!…
Hemen bir kalem-kağıt mı bulmuşlar, klavyenin başına mı geçmişler bilmiyoruz.
Nefretle kınanmış!…
Hiddetle kınanmış!..
Şiddetle kınanmış!…
Kınamayan kalmamış!…
Kınayınca ne oluyor? Kınamış oluyorsunuz, kınama görevini yerine getirmiş oluyorsunuz. Bunu yapanlar da, madem ki kınandık, bir daha kınanalım diye daha bir cesaretleniyorlar!
***
Bir milletin bayrağını gönderinden indirmek, yırtmak, yakmak, parçalamak, çiğnemek, bu hakareti yapanların seciyesini ortaya koyar ki, affı, hoşgörüsü, anlayış gösterilmesi diye bir şey yoktur.
Kahramanmaraşlı olan rahmetli Tarih Hocam Lütfü Ernur’un anlattığı, bir Sütçü İmam hikayesini, onun anlattığı şekilde sizlerle paylaşıyorum;
"Fransız işgali altındaki Maraş’ta günlerden bir Perşembe akşamıdır. Fransızlar bir Balo tertip etmişler, eğlenmeye başlamışlardır. Fransız Garnizon Komutanı salonun en güzel hanımını dansa davet eder. Güzel hanım evet ama der bir şartım olacak. Komutan, emredin matmazel deyince, kadın, bulundukları yerin penceresinden Maraş kalesinde dalgalanan Türk Bayrağını işaret ederek, o bayrağın indirilmesini istiyorum der, o bayrağın indiğini görmeden sizinle dans etmeyeceğim. Maraş kalesindeki Türk bayrağı indirilir.
Ertesi gün Cuma namazı öncesi hutbeye çıkan Sütçü İmam, şöyle der;
Maraşlılar! Esir olanlar, Cuma namazı kılamazlar. Cuma namazı kılınması için hür olunması şarttır. Maraş kalesinden indirilen Türk bayrağı göndere takılmadıkça Cuma namazı kılmayacağız.
Camideki Maraşlılar, Maraş kalesine doğru koşmaya başlarlar. Osman isimli genç bir Maraşlı, gönderdeki Fransız Bayrağını indirir ve Türk Bayrağını asar. Maraşlılar, Maraş kalesinde dalgalanan bayrağımızın gölgesinde Sütçü İmamla birlikte gelip Cuma namazlarını kılarlar."
***
Sevgili okurlar, Bayrağımız bizim gözbebeğimiz, en hassas olduğumuz konuların başında. Ayyıldızlı Bayrağımızın gönderinden indirilmesi ile ilgili faillerin, sebep olanların, teşvik edenlerin, seyirci kalanların cezasız kalmamasını bekliyoruz!..
Merhum şair Mithat Cemal Kuntay, " On beş yılı karşılarken" adlı şiirinin son beyitinde bakın ne diyor; " Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."