Samimiyet 12 burcumuzun birincisidir.
Zira onun yokluğunda diğerlerinin hiçbir anlamı yoktur.
Samimiyet burcumuzu Akif’in Safahat’ındaki başlangıç ilkelerinde de görüyoruz.
Bir insan samimî değilse allame olsa ne kendine, ne ülkesine bir fayda var…
Samimiyet burcunun alt kaidesi derinden derine diğer burçların alt kaidelerine yaslanır; onları besler, onlara destek olur.
Samimiyet burcunun hemen yanı başındaki burç mesuliyet burcudur.
Samimî insan zaten büyük sorumluluk hissi yaşar her daim…
İkinci burcumuz böylece mesuliyet burcu olarak tebellür eder.
“Dünyanın neresinde bir çocuk ağlıyorsa ondan mesulüm ben” diyordu Dostoyevski…
Bizim de tasavvuf kültürümüzde buna benzer sorumluluk bilinci vazeden çok davranış kodu ve kişilik geliştirme metodu ve hal ilmi mevcuttur.
Ama son zamanlarda tasavvuf erbabı belki mayamızı teşkil eden bu burçlardan belki de en alamet-i farikamız olan davranış kodunu ihmal etmiş gibidir.
Nurettin Topçu’da Mesuliyet Kavramı
Mesuliyet burcumuzu en güzel tarif eden kalemlerimizin başında Nurettin Topçu gelir.
Topçu’nun mesuliyet hissi ile alakalı fikirlerini bütün eserlerinden süzüp çıkarabiliriz; ancak daha ziyadesiyle İsyan Ahlâkı’ndaki o hürriyet kavramı ve Allah’ın içimizdeki hareketi manasındaki derin vicdan hamulesi olarak hareket felsefesi mesuliyet çizgisinin mimarıdır.
İnsan, özgürlüğünü içindeki Hakkın tecellisi ve damarlarında akan kan gibi özgür dolaşmasıyla açıklayabilir. İçindeki Allah’ı zincire vuran davranışlar mesuliyet çizgisinin de katledilmesidir.
Allah’ın içimizde özgür olabilmesi için Hakkın emirlerini tamı tamına uygulayan bir ruh ve beden uyumu gerekir. Ruh ve beden dikotomisi yaşayanlar Hakkın kendi içindeki özgürlüğünü de kısıtlamış olurlar. Bu ise bir zulümdür. Tanrı’ya karşı işlenmiş en büyük suç…
Gerek insan bir fert olarak gerekse bir devlet nizamı olarak toplum mesuliyet kavramı ile mimarisini örer. Kendini yeniden yaratır.
Devleti inşa edecek ve taşıyacak temel kavramların ilki devlet varlığının esaslı unsuru olan otoritedir. Bu otorite yüce Allah’tan insan şahsiyetine doğru inen hâkimiyet ve irade kavramlarıyla irtibatlıdır (Büyük Fetih, s. 13-15; İradenin Davası, s. 46, 48).
Mesuliyet iradesi ile kul hakkının temerküz edilmiş devlet iradesi haline gelmiş biçimi, devlet ile kişinin ve elbette ki milletin siyasi iradelerinin bütünlüklü bir yapı teşkil etmesini sağlar.
“Mesuliyet iradesini Allah’tan almayan ve halkın karşısında sorumluluk tanımayan bir idare haklı ve âdil bir milliyetçilik rejimi olamaz. Millet fertlerini Allah iradesine bağlayıp yaşatacak iktidar Hakk’ın hâkimiyeti ve halkın hükümetidir.”
Mesuliyet burcu Topçu’da hareket haline gelmiş ve abideleşmiş bir merhamet hissine dayanır.
‘Merhaba’sı Olan o Eski Sokaklara Karşı da Sorumluyuz
Merhamet, sadakat, hürmet, hikmet, cesaret, samimiyet, fedakârlık, kanaatkârlık, tevekkül ve aşk burçları temelinde mesuliyet burcunun mütemmimleridirler.
Birbirlerini besler, birbirlerine yaslanırlar. Bir burç yıkılınca diğeri tehlikeye girer
.
O yüzden kardeşimizden, ana babamızdan, ailemizden, daha evvel yaşamış büyüklerimizden, onların bıraktıkları değerlerden, arkadaşlıklardan, borçlardan, vazifelerden ve bizden sonra gelecek nesillerden kendimizi sorumlu hissederiz.
Dedemizin merhaba dediği adama merhaba demek de bir sorumluluk gereğidir.
Sokağımıza, mahallemize, şehrimize, ülkemize karşı sorumluyuz.
Çağımıza…
Zamana…
Tarihe, oradan intikal eden değerlere…
Devletimize…
Bugünün insanı mesuliyet kavramından biraz uzaklaşmış gibidir.
Hiçbir sorumluluk duymuyor çevresine karşı…
Çevresi tahrip ediliyor, şehrin namusu elden gidiyor fakat bu tecavüzlere, cinayetlere sesini çıkarmıyor.
Şehrin silueti bozuluyor, nefes alacak damarları tıkanıyor, şehir öldürülüyor. Kalkıp da bu cinayeti durdurun demiyor.
Durdurun bu cinayeti, bu gün ortasında işlenen diyemiyor.
Şehirler cami mihverli medeniyetler olmaktan çıkarılıp AVM mihverli medeniyetler haline getiriliyor ve insanımız sesini çıkarmıyor.
Katliama seyirci kalıyor.
Özgecanlar her bakımdan katlediliyor ve buna vicdanı elverebiliyor ne hazindir…
Devleti elden gidiyor, seyirci…
Şehir tarumar ediliyor, seyirci…
Değerleri hiçe sayılıyor, seyirci…
Tarihi yok edilmiyor, seyirci…
Aile ve millet kavramı içten içe çürütülüyor, seyirci…
Mahalle, komşu, kul hakkı, sokak, bakkal amca, şehrin kimliği, hemşehrilik, milliyetimiz bütün bütün taarruz altında, seyirci…
Mesuliyet burcunu yeniden ikmal etmeliyiz.
Aksi takdirde yok olup gideceğiz.