10 Nisan 2013’de Ahmet Taşgetiren, Bugün gazetesinde bir değerlendirme yaptı. Değerlendirmenin tamamını aşağıda vereceğim. Lütfen dikkatle okuyun ve cebinizde dolaştırın. Sizin, Türkiye’nin geleceği ile ilgili endişelerinize komplo teorisi diyenlere, bu makaleyi verin okutun. Makale şöyle başlıyor:
[Birisi Başbakan Erdoğan’ın, “Eyalet”e ilişkin sözleri, diğeri Öcalan’ın “Kürt Demokratik Konfederalizmi” dediği şey. Son olarak buna, BDP’nin anayasa teklifindeki “âdemimerkeziyet” önerisi eklenmiş bulunuyor. Bunların tamamı birbiriyle bağlantılı olarak okunabilir.
Haber yine Milliyet’te yayınlandı. “Öcalan’dan ‘devletsiz’ formül” başlığı taşıyordu. Öcalan’ın Kandil’e gönderdiği “siyaset stratejisi belgesi” nden söz ediliyordu. Öcalan buna göre “Demokratik özerklik” tezini güncellemişti. Misak-ı Millî sınırlarına dokunulmuyor, devlet kurma amacı taşınmıyor ama devlet, Kürtler’in siyasi varlıklarını tanıyordu. Bundan sonra “Dört ayrı ülkede yaşayan Kürtler arasında devletsiz yerel yönetimler oluşturuluyor, kendi aralarında siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkiler geliştiriliyor, Türkiye Kürtleri ise buna önderlik ediyordu.”
Öcalan “Gelen devlet heyetiyle bu konuda mutabakata vardık. Şimdi bu mutabakatın AKP tarafından sindirilmesi ve pratikleşmesini bekliyorum” diyordu.
Öcalan Kürt Konfederalizmi’ni AB’ye benzetiyor, daha ileride bunun “Demokratik Orta Doğu Konfederalizmi’ne dönüşebileceğini” ifade ediyordu. (Milliyet, 7 Nisan 2013)
Öcalan’ın Misak-ı Millî’ye, Nevruz mesajında da işaret ettiğini biliyoruz.
Buradan, Türkiye’nin nüfuz alanının Kuzey Irak’ı da kapsayacak biçimde genişlediği tezlerinin çıktığını da biliyoruz.
Eyalet vs…
Şimdi buradan, Başbakan Erdoğan’ın, “eyalet” değerlendirmelerine, büyükşehir tasarısına, valilerin seçimle gelmesi düşüncesine gelebiliriz.
Başbakan Erdoğan, bu düşüncelerle Öcalan’ın projesi arasında paralellikler oluşacağını düşünmemiş olamaz. Zaten muhalefet de bu paralelliği kamuoyuna yansıtıyor ve eleştirilerde bulunuyor.
Burada, Öcalan’ın “Gelen devlet heyetiyle mutabık kaldık ama AKP…” sözünü ihtiyatla karşılayabiliriz. “AKP tarafından sindirilmemiş” bir şeyi “Devlet heyeti”nin onaylamış olmasının imkanı bulunmamalı.
Bu paralellikler kurulurken ortaya çıkan sorunlu alan ne?
Muhtemel ki Öcalan’ın aklından, belli bir coğrafyada etnik siyaset yapan kadroların yönetime gelecekleri ve Kürt eksenli bir federasyona doğru yol alacakları düşüncesi geçiyor. Hatta sadece Kürt eksenli değil, Irak’ı, İran’ı ve Suriye’yi de kapsayan Öcalan-KCK eksenli bir siyasi yapı öngörülüyor.
Böyle bir yapı riski var mı, var tabii ki.
Başbakan’ın hesabı
Ama Başbakan Erdoğan başka bir hesap yapıyor.
Bir kere bu eyalet ihtimalini, 2023 gibi bir tarih perspektifinde gündeme getiriyor ve o tarihin “Türkiye’nin güçlendiği” bir dönem olmasını öngörüyor.
İkincisi şu anda bile genel İslam coğrafyasında Türkiye’nin farklı bir çekim merkezi olmasını önemsiyor ve bu çekim gücünün, bölgedeki tüm Kürtleri de etkileyeceğini düşünüyor.
Üçüncüsü, Doğu-Güneydoğu’daki büyük şehirlerde bile halkın etnik siyaset oluşumlarına değil hizmet oluşumlarına yetki vereceğini hesaplıyor.
Bu noktada muhalefetin eleştirilerine cevap verirken “Siz oralarda yoksunuz onun için korkuyorsunuz” gibi bir ifade kullanıyor. Başbakan’ın bu yaklaşımı da yabana atılır gibi değil.
Acaba zaman içinde etnik siyasetin rüzgârı kesilir, insanlar sadece hizmeti değerlendirerek oy kullanırlar mı? Şu anda bile Kürtler’in oyu sırf etnik tercihe göre şekillenmiyorsa yarın terör kamplaşması bittikten sonra neden olmasın?
Gene de bıçak sırtı bir durum.]
Gördünüz mü, Erdoğan’ı sonuna kadar destekleyen bir yazar bile durumu en hafifinden “bıçak sırtı” bir durum diye nitelendiriyor. Biz de öyle görüyoruz. Durum gerçekten bıçak sırtı, hatta daha kötü