Demokrasi emrivaki kaldırmaz. Fiili durumlar yaratıp sonra da buna hukuki kılıf aramak demokratik bir yöntem değildir. Hukuk devletinde şahıslar yasaya ve anayasaya uyarlar. Anayasalar şahıslara uydurulmaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisiyle birlikte çay toplama görüntüsü veren yüksek yargı mensuplarının eleştirilmesi üzerine şunu söylüyor: “Ben hem yasamanın hem yürütmenin hem de yargının cumhurbaşkanıyım.”
AYM’nin kararlarına uymamak!
Herkesin cumhurbaşkanı olmak, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını ihlal etmeye gerekçe yapılamaz. Anayasaya karşın fiilen siyasi partili cumhurbaşkanı gibi hareket edenlerle görüntü veren yüksek yargı mensupları da siyasi partili yargı görüntüsü vermiş olurlar. Bunca eleştirinin nedeni de budur.
Cumhurbaşkanının ‘devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek’ görevidir. Ancak bu kuvvetlerin ayrılığının olduğu hukuk devletinde yargı üzerinde Cumhurbaşkanının “gözetim” görevinin olduğu anlamına gelmez.
Herkesin ve her kesimin cumhurbaşkanı olmak başka bir şey herkese ve her kesime siyasi partili cumhurbaşkanı dayatmak ise daha başka bir şeydir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AYM’nin verdiği bir karar için “karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyor. Halbuki Anayasa, AYM kararı için “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” diyor. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyebiliyor.
Mevzuatı bir kenara koymak!
Cumhurbaşkanı Erdoğan kaymakamlara yönelik yaptığı bir konuşmada da, “Yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir tarafa. Ben bunu bu şekilde yaparım deyin ve yapın” demiştir. Mevzuatlar bir kenara bırakılmak için değil uyulmak için yapılır. Hizmet yapıyorum diye kimse yasanın, kuralın ve mevzuatın dışına çıkamaz. Mevzuatın dışına çıkanlar meşruluklarını tartışma konusu yaparlar!
Şu sözler de Başbakan Binali Yıldırım’a aittir: “21-22 milyon oy alan bir cumhurbaşkanı ‘Ben işe karışmam’ diyebilir mi? Anayasa ne söylerse söylesin, cumhurbaşkanının fiili olarak siyasi sorumluluğu doğmuştur. Yeni Anayasa ile sistemin yolunu açma zamanıdır. Başkanlık sistemini bu ülkeye getireceğiz“.
“Anayasa ne söylerse söylesin, cumhurbaşkanının fiili olarak siyasi sorumluluğu doğmuştur” sözü vahimdir. Varlığı anayasaya bağlı olanların anayasaya rağmen fiili sorumluluk ya da haklardan bahsetmesi düşünülemez. Dahası önce anayasaya aykırı bir durum yaratıp sonra yeni bir anayasa yapıp onu bu fiili duruma uydurmaya kalkmak vahim bir yanlıştır.
Oğlan da kız da onlarınsa!
Meşhur söz “merdi kipti şecaat arz ederken sirkatini söylermiş” der. İşte tam da böyle durum bir televizyon programında gerçekleşti. AKP’nin iki cengâver vekili arasında şöyle bir konuşma geçiyor:
Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu şöyle diyor; “Aslında şimdiki sistem bizim daha çok işimize yarar. Yasama bizde, yargı bizde, yürütme bizde. Her şey bizde. Bizim AK Parti hükümetini denetlemek gibi bir şeyimiz olabilir mi?”
Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın baş danışmanı Burhan Kuzu ise “Oğlan bizim, kız bizim. Niye denetleyelim?” diyor.
Cumhurbaşkanı ortak paydayı temsil eder. Bu bakımdan cumhurbaşkanının devletin başı olarak devletin ve milletin birliğini temsil ettiği söylenir. Her siyasi parti mensubu cumhurbaşkanında kendinden bir şey görür ve görmelidir. Cumhurbaşkanlığı makamını siyasileştirmek, devletin ve milletin birliğine yapılmış ya da yapılacak bir katkı değildir.
Çok partili bir sistemde ‘siyasi partili bir cumhurbaşkanı’ herkesin cumhurbaşkanı olmaz. Kendisini seçen partinin cumhurbaşkanı olur.
Bir siyasi partinin kendi mensuplarına hazırlatacağı ve onaylatacağı anayasa herkesin anayasası olmaz. O siyasi partinin anayasası olur.
Unutulmamalıdır ki demokrasi, çoğunluğun azınlığa, iktidarın muhalefete, güçlünün güçsüze kendi yasalarını dayatması değildir!