Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “çözüm süreci” kapsamında “hükümetin BDP, MİT’in ise PKK ile görüştüğünü” belirterek, BDP’lileri konuya “dar çerçeveden”(!) bakmakla suçlamış. Atalay, PKK’lılar için ise “onlar, daha olgun, daha makul, daha tutarlılar. Okuyarak, bilerek değerlendiriyorlar” demiş.
Beşir Atalay’ın “demokratikleşme paketi” ile ilgili olarak getirdikleri eleştirilere göre “olgun, makul, tutarlı” ve “okuyan, bilen” dediği PKK’lıların Kandil’den gönderdikleri son talepleri şunlardır:
1- Kürtlerin temel hakları anayasal güvenceye alınmalı. (Kürtlerin varlığının, kimliğinin, Kürt kültürünün anayasal ve yasal güvenceye alınması, Kürt kimliğiyle düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması.)
2- Kürtlerin bir toplum olarak kabul edilmesinin gereği öz yönetiminin, yani demokratik özerkliğin kabul edilmesi.
3- Her düzeyde anadilde eğitiminin kabul edilmesi.
Bu bağlamda PKK üç temel dayatmada bulunuyor;
– “Önder Apo ve Özgürlük Hareketi”ni gerçek anlamda muhatap alınız ve rollerini oynamaları için yasal düzenlemeleri yapınız,
-Kürt sorununun çözümü konusunda müzakerelere geçiniz,
-Tarafsız gözlemci heyetlerin bulunduğu ve toplumun önemli kesimlerinin bizzat katılımının ve düşüncelerinin alındığı bir çözüm süreci içine giriniz, diyor.
PKK gerçek muhataplık talep ederken teröristbaşı Öcalan için “araçsal” değil “stratejik” seviyede müzakere talep ediyor. PKK’ya da terörist örgüt muamelesi yerine “Özgürlük Hareketi” muamelesi yapılması ve doğrudan muhatap alınmasını öngörüyor.
Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için daha uygun şartlar ve imkânlar talep ediliyor. Kamuoyuyla doğrudan temas ve örgütle aracısız ilişki kurmasının sağlanmasını istiyor. Müzakerelerin de “Kürtlere özerklik, Öcalan’a özgürlük” sağlayacak bir zeminde yürütülmesini istiyor. Kandil’e göre bütün bu görüşmelere PKK işbirlikçileri, destekçileri, “akil adamları” ve diğer STK’ların dahil edilmeli, böylece devletin karşısına örgüt, eli güçlü oturmalıdır. Görüşmelere “tarafsız gözlemci heyeti”nin dahil edilmesi talebiyle de PKK uluslararası zeminde meşruiyetinin temelini sağlanmaya çalışıyor.
Kandil’den yapılan açıklamada AKP’nin zamana yayılı, “siz söyleyin biz yapmış olalım” ve terör örgütüyle “asla pazarlık” yok söylemi içinde kamuoyuna sunalım, biçimindeki politikasının kabul edilemez olduğu kayıt ediliyor. PKK, bütün kazanımlarının silahlı mücadelesinin sonucu olduğunu iktidara kabul ettirmek, kamuoyuna da göstermek istiyor. PKK taleplerini, iktidarın örgüt baskısı ve dayatması altında müzakere ederek değil, AKP’nin kendi iradesiyle, tek yanlı ve demokrasinin gereği olarak yerine getirdiğini kamuoyuna sunmasını yanlış buluyor. PKK, çözüm ortağı AKP’nin bu tavrından rahatsız olduğunu söylüyor.
PKK, taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda tehditlerini devreye sokuyor: Eğer bu talepler yerine getirilmezse, “Hareketimiz bu durumu değerlendirecek, özgür ve demokratik yaşamı kendi iradesi, gücüyle yeni yol ve yöntemlerle gerçekleştirme yoluna gidecektir… Bu çerçevede çok boyutlu bir yeni mücadele dönemi başlatılacaktır” diyor.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın PKK’nın “daha olgun, daha makul, daha tutarlı” dediği görüşleri bunlar. AKP’nin yerel seçimler öncesi bölücü ve bölgeci oyların BDP’ye gitmemesi için PKK’yı aklamaya ve beraat ettirmeye çalıştığı gözleniyor. AKP’nin olgun, okumuş/yazmış, Kandil’den demokrasi devşirmiş makul çocukları böylece BDP’nin değil AKP’nin peşine takılacaklardır. Şimdiden bu ‘Erdoğan Çankaya’ya Öcalan Diyarbakır’a projesi olarak ifade edilebilir.
Öyle ki daha önce “Kürt Ulusal Kongresi” taleplerinde bulunan Öcalan, bu kez “Demokratik İslam Kongresi” toplantısı yapılmasını istiyor. Hem de “Hz. Muhammed’in Medine şûra çalışmaları” temelinde bunun gerçekleştirilmesini istiyor. Bir diğer Başbakan Yardımcısı Arınç’ın ifadesiyle bir zamanlar “dininde diyanetinde / namazında niyazında” bir adam olan Öcalan’ın yeniden din ve diyanet temeline döndüğü (!) görülüyor. AKP’nin rol model ortağı PKK’dan ve Öcalan’dan öğreneceği daha çok şeyler var!