Türkiye, demokratikleşmeye 3 Kasım’da Tanzimat-ı Hayriye ile başlamıştır. İlan edilen Tanzimat Fermanıyla Osmanlı uyruğunda bulunan bütün vatandaşlara eşit haklar verilecek bütün vatandaşların can, mal ve namus güvenliği sağlanacak. Mahkemeler açık olarak yapılacak ve hiç kimse yargılanmadan idam edilmeyecekti.
Namık Kemal, Tanzimat Fermanıyla ilgili olarak “Tanzimat vakıa zahirde bakılsa herkesin hayatına, malına, ırzına kefil olmak için yapılmış zannolunur, fakat hakikat halde devletin hayatını temin maksadıyla ilan olunmuş idi” der. Tanzimat Fermanını Mümtaz Turhan, “mecburi kültür değişmesi”, Yavuz Abadan “Avrupa’dan mülhem bir reform hareketi” olarak değerlendirir.
Engelhardt ise, “Türkiye’ye karşı daha mülayim ve daha müsaadekar davranması için Avrupa’yı memnun etme hareketi” olarak nitelendirir.
Nedeni ne olursa olsun, Tanzimat uygulamaları Osmanlı Devlet yöneticilerinin amaçladıkları sonucu yaratmamıştır.
Demokratikleşme için ilan edilen Tanzimat Fermanının ürettiği sonuçları Yusuf Akçura şöyle özetler: Tanzimat dönemi siyasal alanda, Osmanlı tebaasına eşitlik ve özgürlük sağlayarak milliyetlerin birliğini gerçekleştirmeyi amaçlamıştır ama başarılı olamamıştır. 1876-1913’e kadar ardı ardına toprak yitirilmiştir.
Toplumsal/kültürel alanda ise Tanzimatçılar, eğitimi modernleştirmek, Batı’dan öğrenilenleri okullarda yaygınlaştırmak istemişlerdir. Bu durum da Osmanlı’nın bölünmesine yol açmıştır. Tanzimat hareketi gençliğe ortak bir ülkü kazandıramamıştır. Böyle bir eğitim sistemi yüzünden, Osmanlı aydın ve seçkinleri her türlü yurt ve millet idealinden uzaklaşmıştır.
Üçüncü olarak da Tanzimatçılar ekonomik alanda yenilgiye uğramışlardır.
Osmanlı Devlet yöneticileri, Tanzimat Fermanının ilanının üzerinden on yedi sene geçtikten sonra 1856’da bu defa Islahat Fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.
1856 Islahat Fermanı ile tüm din ve mezheplerin törenleri serbest bırakılmıştır. Din ve mezhep değiştirme konusunda zorlama yasaklanmıştır. Osmanlı uyruğunda olan herkesin milliyet farkı gözetilmeksizin devlet memurluğuna kabul edileceği hükmü getirilmiştir. Irk, mezhep ve dil farklılıklarından ortaya çıkan küçültücü ifadelerin kullanılması yasaklanmıştır. Islahat Fermanı, eğitim konusunda da yeni haklar tanımış, Osmanlı uyruğunda olan herkesin devletin askeri ve sivil okullarına girebileceğini kayıt altına almıştır.
Tanzimat’ın olduğu gibi Islahat Fermanının esasları da Avusturya, İngiltere ve Fransa tarafından belirlenmiştir. Osmanlı Devleti Paris Antlaşması’nın şartlarını lehine çevirmek için bu fermanı ilan etmiştir.
Tanzimat Fermanının üzerinden 174 sene geçti; Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştü ama yöntemler değişmedi. Sultan ya da Başbakan emr-i ferman edecek, halka haklar verilecek. Paketler, süreçler ilan edilecek, demokratikleşme olacak.
Sürekli demokratikleşme paketi çıkaran ama bir türlü demokratik esaslara kendisi riayet etmeyen AKP iktidarı, yeni bir takım vaatlerle Türkiye Cumhuriyetini karşı karşıya bırakmıştır.
AKP iktidarı, Troçki’nin “sürekli devrim” ine nazire yapar gibi “sürekli demokrasi” söylemiyle Türkiye’yi karşı karşıya getiriyor. AKP iktidarı, düşünce ve ifade özgürlüğünü hiçe sayan onca uygulamasına, gösteri ve yürüyüş haklarını çiğneyen sayısız vukuatına ve hemen her gün insan haklarını çiğneyen uygulamalarına bakmadan paket çıkararak Türkiye’yi demokratikleştirmeyi düşünüyor. Gazeteciler hapiste, Milletvekilleri tutuklu, biber gazı ile gözleri çıkartılmışlar henüz hastanede, Palalılar serbest, demokratikleşme paketi dillerde.
Söylemi demokrat, uygulaması otokrat olan bir iktidarın hazırladığı paketin ne kadar demokrat olacağı ise bir başka bahistir.
T.C.’yi indirmek, Türkü çıkarmak, Türk milletini inkâr etmek suretiyle iktidar kendince demokrattır. T.C. Devletinden tavizin, Türk milletinden indirimin, Türkiye coğrafyasından iskonto yoluyla da paket demokrasisini yürürlüğe koymaya çalışıyor.
Tanzimat-ı Hayriye, Islahat Fermanı, Şark Islahat planları, Teşkilat-ı Esasiye ilanları Osmanlı Devletini ne demokratikleştirmeye ne de yaşatmaya yetmiştir. AKP’nin paketleri Türkiye Cumhuriyetini demokratikleşmeye yetecek mi?