İktidar medyası, iktidara endeksli STK’lar, bölücü unsurlar var gücüyle Öcalan ile yapılan görüşmeleri kutsuyor. Akan kan duracak, şehit cenazeleri gelmeyecek, analar ağlamayacak bundan daha güzel bir haber olabilir mi? “Öcalan ile yapılan görüşmelere karşı çıkanların yurttaşlıklarından şüphe ederim” diyenler bile çıktı. Türkiye; görüşmeci, tavizci, “ben de dağa çıkardım” düşüncesinde olanlardan mı ibaret? Elbette hayır!
Vatandaşların kahir ekseriyeti İmralı-Erdoğan hükümetinin görüşmelerinden endişelidir. Medyanın tek yanlı olarak yaydığı iyimserliğe ve propagandanın farkında olanlar, olan bitenden tedirgin.
Bana gelen onlarca mektup içinden iki tanesini özetleyerek aşağıya alıyorum:
Birinci mektup bir üniversiteli gençten geliyor.
“Sayın Hocam, size bu merhabayı sevinçle ve moralim düzgün şekilde söylesem eminim daha farklı şeylerden bahsedecektim. Ama durum gerçekten vahim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hükümet kararıyla “bebek katili” ile müzakereye başlamışken nasıl olur da bir Türk’ün morali iyi olabilir. Onca şehit bunun için mi verildi? Yıllarca süren mücadele kendini yenik kabul etmekle mi son bulacaktı? İnanın öyle doldum ki bu satırları yazma gereği hissettim. Bunalıyorum.
Bülent Arınç, haberlerde terörle mücadelenin maddi külfetinden bahsederek, bu maddi yükten kurtulmak gerek, masaya oturmamızın bir nedeni de bu, diyor. Gerçek neden bu değil biz biliyoruz. Peki ama insanımız?
Bugün oturup on kadar Bilgiyurdu’ndan arkadaşla ne yapabileceğimizi konuştuk. Ama gazeteler, kanallar ve insanlar beynini öyle bir satmış ki… Basın açıklaması yapılsa kim yayımlayacak? Eylem yapılsa arkadaşlarımızın hepsi öğrenci, bir fişleme ile hayatımız kararabilir. Daha önce birçok öğrenciye yapıldığı gibi. Ama bir şeyler mutlaka yapacağız. Bakalım hayırlısı.”
İkinci mektup Gazi J. Üsteğmen Hamit Yıldız’a ait. O da şunları yazıyor:
“Amerika ile görüşün…
PKK sorununu temelden çözümlemek ancak ve ancak arkasında yer alan güç odaklarını bitirmekle mümkün olabilir. Bunun dışında atılacak her adım boşlukta kalacak ve sonuç vermeyecektir.
“… yangından rant sağlayanlar, kazanımlarından asla vazgeçmek istemeyeceklerdir. Doğuda “Kürt sorunu” diye bir şey yoktur. Rant sorunu vardır… Tek düşüncesi rant olan bu örgütün elebaşları için, bulunduğu konumlarını koruma tek ana hedefleridir. Sorundan nemalananların, sorunun çözümüne katkı sağlayacakları da asla beklenmemelidir.
Son yapılan operasyonlarda ağır darbe alan eli kanlı terör örgütü PKK’nın yeniden toparlanma sürecinde, sanki siyasi çözüme yatkınız mesajı vererek oyalama taktiğine girdikleri gün gibi ortadadır.
Bugün bölücü başı ile görüşmek yerine, başta Amerika olmak üzere arkasındaki güç odakları ile görüşülmesi, yurt içinde ve yurt dışında para hareketleri takip edilerek maddi kaynaklarının bitirileceği çalışmalara imza atılması, örgütü kendiliğinden bitirecek bir etki gösterecektir.
Kaos ve Devlet düşmanlığından nemalanan bir anlayıştan siyasi çözüm beklemek oldukça ütopik bir yaklaşım olacaktır.
Kısaca belirtmek gerekirse, bugün bölücü başı ile yapılan görüşmelerin aziz şehitlerimizin ruhunu incitmekten ve kahraman gazilerimizin psikolojisini bozmaktan öteye bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.
Çözüm için yapılması gereken asıl çalışma, PKK’nın arkasında duran devletlerle diplomatik görüşmeler yaparak onların desteğini çekmelerini sağlamak, gelir kaynaklarını bitirmek, bölge halkını iş sahibi yapacak maddi projeler geliştirmek, orada görevlendirilecek bürokratların özenle seçilerek halkı kazanabilecek kişilerden olmasını sağlamak üzerinde yoğunlaşmalıdır. Örgütün ağır darbe aldığı bir ortamda operasyonları durdurarak siyasi çözüm beklemek, örgüte zaman kazandırmaktan öteye hiçbir amaca hizmet etmez…”
Vatandaşların bir kısmı olan bitenden bihaber göle çalınan yoğurt gibi “ya tutarsa” psikolojisi içindedir. Vatandaşların büyük çoğunluğu ise endişeli, tedirgin, kızgın ve küskün!