İktidar iş başına geldiğinden bu yana satış, tahsilât ve özelleştirme makinesi gibi çalışmaktadır. Geçmişten intikal eden ve özelleştirilecek kurum ve satılacak arazinin kalmaması üzerine de iktidar, yeni zamları ve vergileri devreye sokulmuştur.
22 Eylül 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni zam paketiyle benzin, mazot ve LPG’den alınan vergiler litre başına 30 kuruş, 1600 cc’nin altındaki otomobillerden alınan vergi oranı 3 puan ve tapu harçları ise binde 4 oranında artırıldı. Bu zamların devamı çeşitli zaman aralıklarıyla devreye sokulacaktır.
Değiyor toprağa namahrem eli!
Hükümet iş başına geldiği andan itibaren her kavramı ve değeri paraya çeviren yasaları çıkartmakla meşgul olmuştur. “Bazı kamu alacaklarının uzlaşma yolu ile tahsili” , sayısı belirsiz “Vergi affı” , “Torba Yasa ile Vergi Barışı” bunlardan bazılarıdır.
“Bedelli askerlik” le, askerlik parayla takas edilir hale gelmiş, “yabancıya mülk satışı” öngören yasayla toprağa “namahrem” elinin değmesi önemsizleştirilmiş, “orman vasfını kaybeden arazilerin satışı” ile orman yağması yasal hale getirilmiştir.
Bina ve işletme, maddi değeri olan satışlar bir yana, toprak gibi askerlik gibi manevi değerler de parayla satışa çıkarılmıştır. AKP iktidarı maneviyatçı görünen materyalist uygulamalarıyla tarihe geçmiştir.
Satışların değerler, maneviyat ve moral yönünden negatif etkisi bir yana satanlara da bu satışların bir yararı olmamıştır. Çünkü iktidarın uyguladığı ekonomik politikanın ürettiği açıklar, satışlarla, özelleştirmelerle, borçlanmalarla kapatılacak gibi değildir.
Bu yüzden iktidar Cumhuriyet tarihinin en yüksek gelir, vergi ve borç tahsil eden uygulamalarını devreye sokmuştur. Yetmemiş yabancı sermayeye Türkiye’yi sonuna kadar açmıştır. Düşük kur-yüksek faiz uygulayarak da Türkiye’yi sıcak para spekülasyonlarının merkez üssü haline getirmiştir.
Yapılan son zamlar!
Son yapılan zamlar, vatandaşın yaşam kalitesini daha da düşürecektir. 2013 kışında vatandaşı, kar soğuğundan daha fazla zam ve vergi soğuğu üşütecektir. Akaryakıta zam, gerçekte hayatın her alanına yapılan zamdır. Bugün Türkiye, dünyanın en pahalı etini yiyen, en yüksek vergisini ödeyen ve en pahalı akaryakıtını kullanan bir ülkedir. Bunlara rağmen zam ve vergi sağanağının önü alınamamaktadır.
Fotoğrafın bir yanındaki resim budur. Fotoğrafın diğer yanında ise dünyanın on altıncı büyüklükteki ekonomisi, Orta Doğu’da “düzen bizden sorulur” diyen siyaset, Somali’den Mynmar’a milyonlarca dolar karşılıksız “yardım” yapan hükümet var.
Türkiye, yalnızca Suriye’den mülteci ithalatına bir yılda üç yüz milyon dolar harcamıştır. Tunus ve Libya hükümetlerine bavullar içinde milyonlarca dolar vermiştir.
Etrafında ihtiyacı olanlara, şu veya bu sebeple adeta dolar saçan bir hükümet, öncelikle kendi yurttaşının zam ve vergi kıskacı altında ezilmesine izin vermez!
Mevcut iktidarın üretim-tüketim dengesini kurmak gibi, gelir-gider makasını kapatmak gibi bir sorunu yok. İthalat-ihracat, yatırım-tasarruf dengesi diye bir gerçekten iktidarın haberi dahi yoktur. İktidar sıcak para, kaynağı bilinmeyen milliyetsiz para ve cari açık güzellemeleriyle durumu idare ediyor.
İktidar, uyguladığı ekonomik modelde önceliği tüketim, ithalat, ticaret, özelleştirme ve satmaya vermiştir. Sonuçta bu model hayvancılık ülkesi Türkiye’yi hayvan, tarım ülkesi Türkiye bakliyat, meyvecilik ülkesi Türkiye’yi de meyve ithal eder hale getirmiştir.
AKP iktidarı Türkiye’yi üretim değil “tüketim” ve imal eden değil “ticaret” yapan bir topluma dönüştürmüştür. Bugün Türkiye’si kredi kartı ile satın alan, ithal ettiğini satarak ticaret yapan ve sınırsız bir biçimde tüketen insanlar topluluğu haline gelmiştir.