ÖRGÜTÜN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ II
Ehliyet ve liyakat hiçbir zaman esas alınmaz, önemli olan kendi adamıdır. Liyakatsiz de olsa cemaatinin insanının kadroları işgal etmesini davalarına hizmet olarak görürler. Sınav sorularını çalarlar. Doçent olamayacak mensupları adına yayın, deney, araştırma yaptırırlar. Son on beş yılda doçent olanların yayın ve jürileri incelenerek bu haksızlıklar ortaya çıkarılabilir. Kurmay olamayacakları kurmay, paşa olamayacakları paşa yaparlar. Liyakatli olanları, gayri ahlâki yollarla karalama, iftira, soruşturma, gerektiğinde tutuklama ile uzaklaştırırlar. Bunların örneklerini hem gördük hem de yakın çevremizde yaşadık. Fetö bu anlamda nepotist karakterlidir.
Faaliyetlerini eğitim faaliyetine dönüştürerek yurt, okul, dershane açarak kadrolaşmalarını sinsice yaparlar. Okul, dersane, yurt gibi eğitim çalışmaları ile Türk çocuklarını devşirir ve kadrolaşırlar. Emperyalizmin maskeli yüzünü kullanarak kulağa hoş gelen çeşitli kılıflarda ortaya çıkarlar. Yurt dışında okul açma, oralarda Türkçeyi, İslâm’ı öğretme, yayma, hoşgörü, diyalog gibi kitleleri kandırma stratejisi izlemişlerdir. Türkçe olimpiyatları ile dışarda hem Türkçe öğretiyor hem de İslâm’ı yayıyor propagandasını akıllıca yaparlar.
Fetö; üyeleri kendi liderlerine sorgusuz sualsiz bağlıdırlar, itikada, fıkha aykırı bile olsa bunları sorgulamaksızın kesin inançlılıkla kabul ederler. Bu durumda itikatta ayrı düştüklerini reddederek yeni bir itikad anlayışına bürünürler.
İtirafçıların ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, Fetö üyeleri Gülen’in Mehdi olduğuna inanmaktadırlar. Liderlerini hata yapmaz olarak kabullenirler. Karizmatik lider anlayışı hâkimdir, bu tanımı sosyolojiye Max Weber kazandırmıştır. İsmet yani günah işlememek, günahtan korunmuş olmak Peygamberlere mahsusdur. İnsan olmaları sebebiyle peygamberlerin de küçük hataları olabilir ki bunlara zelle denir. Onlar vahy ile korunmuştur. Masumiyet ve ismet Peygamberlerin vasıflarındandır. Hocasını, liderini günahsız gören ehli sünnetten ayrılır. Mehdi konusu İtikadda son sıralarda yer alır. Akaidde ilk sırada Allah’a iman, Allah’ın varlığı, birliği, sıfatları, Peygamberimize iman, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahırete, kadere iman vardır. Mehdiliği ön sıraya alan, öncelik veren, sık sık gündeme getiren cemaat, tarikatların arkasında yabancı istihbarat servislerinin varlığı akla gelmelidir.
Hindistan’da İngilizlerin desteklediği Ahmet Kadiyani gibi Mehdi hareketi cihadı sulandırmış ve İngiliz işgaline direnişi kırmıştır. Yine yakın tarihimizde Lawrence, Gertrude Bell gibi Müslüman kılığında ajanların peşine takılan ihanet şebekelerinin örnekleri vardır.
Açıkça yapılan ve Ehli sünnete mugayyir bir davranışı, sözü red edilemiyorsa tevil etmeye giderler. Aslında öyle demek istemedi gibi ifadelerle geçiştirmeye çalışırlar.
Bu özellikleri sebebiyle Batınilik ve ezoterizmin etkileri görülür. Kur’an’daki her ayetin bir yorumu olduğu görüşünden hareketle Bâtınîlerde yorumun sınırı ve ölçüsü kaybolmuştur. Her şeyi mübah sayma anlayışına sahiptirler. Bâtınîlere göre, dinin bâtınına sahip olan kişiden dinin namaz, oruç gibi zâhiri yönü düşer. İmam-ı Gazâli Hz.lerine göre Bâtınîler, gizli teşkilatları içinde istediklerini yapmakta ancak dışa karşı takiyyeyi ileri sürmektedirler. Yine ona göre Bâtınîlere aman verilmemeli, şiddetle cezalandırılmalı ve tâkibata uğratılmalıdır. Bâtınî düşüncelerin bir kısmının sapıklık ve bid’at çerçevesine girdiğini, bir kısmının ise tekfiri gerektirdiğini, küfrüne hükmedilenlerin mürted statüsünde bulunduğunu belirtir. Bunların iddiasına göre, anlaşılan manaya güvenmemek gerekir. Bâtın mana için bir kural yoktur. Herkesin uydurmasına göre ayrı ayrı yorumlanabilir. Sonuç itibarı ile Bâtınîlik, asırlardır İslâm dünyası içinde faaliyet gösteren fırkaların, grupların ve cereyanların adı olmakla birlikte, tarihimizde olumsuz izler bırakmıştır. Mehdî gibi kavramı istismar ederek dini, ideolojilerine ve siyasî çıkarlarına alet eden insanlardan ibaret bir yapı tesis edilmiştir. Fetö mensuplarına ‘Gülen’in günahsız olduğu’, ‘Gülen’in hata yapmadığı/hatasız olduğu’, ‘sahabe gibi yaşadığı’, ‘dünyadan el etek çektiği’ gibi asılsız bir inanç propagandası yapılmaktadır. Hasan Sabbah’ın İsmaili Nizari yapıyla ortak yönlerinin olduğu basit bir gözlemle ortaya çıkmaktadır. Bâtınîler bütün görüşleri itibarı ile olmasa da zaman zaman çeşitli kolları ile tarikatları da etkilemiştir.
Mehdicilik, Dinler arası diyalog, İsevi Müslüman kavramları ile birlikte incelendiğinde Bahailikle bağı olduğu görülmektedir.
Ehl-i Sünnet itikadını doğru olarak öğrenmeyenler, İslâm’a hizmet etmek, hem dünya hem de ahıret saadeti için Mehdiliğe kolaylıkla inanmaktadır. Mehdi ve mesih beklentisi Müslümanları pasifize etmekte, samimi dindarları da zihinlerde bu durumdan ancak mehdi kurtarır telkini ile çözümsüzlüğe itmektedir.