Erol Sunat
Erol Sunat

“Dağlar dağlar”

featured

Dağ ne için var? Güvenmişiz biz dağlara…Dağ biz olmadan, biz dağ olmadan yapamayız… Neden dağ gibi deriz, neden dağ gibi koca yürekli deriz, neden dağ gibi sevgi dolu deriz. Çünkü, biz dağa laf söyletmeyiz… Hal böyleyken…Yarı yolda bırakmayacaktı bizi dağ…Üzmeyecekti…Hayal kırıklığına uğratmayacaktı…Bağırıp çağırmayacak, kalbimizi kırmayacaktı…

Rahmetli Barış Manço, “Dağlar, dağlar” şarkısında, “Dağlar, dağlar, kurban olam, yol ver geçem” diyordu.

Sivas-Divriği’li rahmetli Nuri Üstünses, söz ve müziği kendisine ait, “Aşan bilir karlı dağın ardını…” türküsüyle dokunmuştu dağlara…

Ya insanımız?

Onun güvendiği dağları vardı…Güvendiğim dağlara kar mı yağar diyordu…

O dağlara ben öyle gönül bağlarıyla bağlandım ki, anlatsam anlatamam diyordu.

Hatta diyordu ki, yaslarım sırtımı dağlara ne endişe ederim ne tasa…

Ne mi oldu?

Durum o şarkının dizelerine döndü…

“Karlar mı yağdı güvendiğin dağlara?”

Önce yutkundu, cevap veremedi insanlar…Yok, dedi, olmaz dedi, bildiğimiz koca dağ dedi. Bana yapmaz dedi, bize yapmaz dedi…Sözü var dedi, söz verdi dedi…

Beraber yol yürüdük dedi…Aynı sofraya oturduk dedi…

Sonra yine bir başka şarkının dizelerine döndü işler…“Karlar yağar, bakar bakar ağlarım…” dedi insanlar, kimseye göstermeden yaşlı gözlerini, bir tenhada oturdu ağladı sessizce…

Bazıları tutamadı kendini. Hıçkıra hıçkıra ağladı, görmeyen kalmadı, duymayanda…

Bazılarımızda, o dağlara kurban olayım dedi, bildiği ne kadar tatlı ne kadar sevgi ve saygı dolu ifade taşıyan söz varsa her birini ayrı ayrı sıraladı söyledi.

*****

Hani sevdim mi tam severim derler ya…Hani âşık oldum mu körkütük olurum, karasevda mı dersin, Leyla ile Mecnun mu dersin, işte öylesine derler ya…

İnsanlar öyle sevdiler o dağları…

Güvendiler…İnandılar…Deli gibi bağlandılar…

Yapma, etme, görmedin mi neler olduğunu diyenleri duymadılar, inanmadılar, dağ beni bilir, ben onu demeye devam ettiler.

Sonra ne mi oldu?

Bıçak kemiğe dayandı…

Kemiği zorladı…

Ve sonra kemiği de kesmeye başladı…

Bu arada o güvenilen dağlara lapa lapa yağdı kar…

Hani metrelerce derler ya…

Aralarda var olan yollar kayboldu…

İzler yok oldu…

Kar ne varsa sevilen, unutulmayan, hatırlanan, hatıra kalan hepsinin örttü üzerini…

*****

Bir tebessüme hasret kaldı insanlar. Yalandan bir gönül almaya bile…

O bir şey olduğunda, gürleyen dağ, ne oldu diye koşup gelen dağ, düşeni düştüğü yerden kaldıran dağ, ağlayanın gözyaşlarını silen dağ, yerinden kıpırdamaz oldu…

Aldırmaz oldu…Ben geldim diyene dönüp bakmaz oldu…Adeta sağır oldu sağır…

İnsanlar ey koca dağ dediler, biz görmeyeli bakarkör falan olmadın inşallah.

Bazıları da dediler ki, dağ yükseldikçe, başı bulutlara erdikçe, belli ki bize ihtiyacı kalmadı.

Sesimizi duyurmak için elimizden ne gelirse yapmadık mı?

Kapısına varmadık mı?

Açtı mı kapıyı?

Açmadı…

Duydu mu dediklerimizi?

Duymadı, duyduysa da kulak ardı ettiği belli oldu.

*****

Yol vermedi dağlar…

Konuşalım diyene…Söz vermedi…

Çok çağrıldı…Gelirim dedi, sen çağırırsın da ben gelmez miyim dedi.

Bekletti…bekletti…çıkıp gelmedi…

Bekleyenler yandım dedi…Battım dedi…Bittim dedi…Öyle bir yere düştüm ki tut elimi dedi…Sen gelmesen de selamın yeter dedi…Değil gelmek selamı dahi gelmedi…

O düşenler, o imdat bekleyenler her şey para mıydı dediler.

Alt tarafı bir selam gönderecekti…

Selam bedavaydı…Aynı laf gibi…

Dağlarla aramızda kar var, sis var, tipi var, soğuk var, hislerimiz, duygularımız buz tuttu diye konuşuyor insanlar.

Dağ, tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış havalarında…

Gidecek başka dağları mı var diyenlerde, dağı ikna etmiş görünüyorlar. Lakin, başka dağlardan selam göndermeler çoktan başladı…

*****

Dağa bel bağlayanlar, dağa sırtını dayayanlar, dağa çiçek açtıranlar, dağla aralarına mesafe koydular.

Anladı mı dağ?

Anlamadı…Selam-sabahı kestiler.

Ne dedi dağ?

Bana selam verecek mi yok dedi…Küstüler dağa…Ne o dedi küstüğünüz dağın odununu kesmem mi demek istediniz?

Madem öyle, evli evine, köylü köyüne, yolcu yoluna…

Dağı çevreleyenler, aman koca dağ dediler…Etme…Bu insanları küstürme…Gerisin geriye döndürme…Yüz çevirmesinler senden…

Sonra nazlana-nazlana döndü dağ…Haberim var dedi…Farkındayım dedi…Biliyorum dedi…Elimden geleni yaparım bilirsiniz dedi…

Araya o girdi…Bu girdi…Şu girdi…İnsanlar ne dedi ne bekledi ne söyledi yine duyan olmadı, olmadı, olmadı…Laf yerine varmadı…Ulaşmadı ulaşamadı ulaştırılamadı…

Ne oldu?

Yine karlar yağdı o güvenilen dağlara…Dağlar dağlar dedi insanlar derin bir ah çekerek…

Sonra bazıları, yeminle dağ fare doğuracak yine diye konuşmaya başladılar.

*****

Eskiler derdi ki; Dağlar uludur, yücedir. O dağlara ecdadımız Uludağ dedi, Allahuekber dağı dedi, Hasan dağı dedi, Bey dağı dedi, Yıldız dağı dedi, Aladağ dedi, Bozdağ dedi, Sultan dağı dedi, Mescit dağı dedi, Karadağ dedi, Karacadağ dedi.

Dağın başı bulutlara da erse, her daim başı dumanlı da olsa, gani ve alçak gönüllü olmalı dağ, mütevazi olmalı, sesleneni duymalı, insana zor olan, dağa kolay…

Elbette yaslayacağız sırtımızı…

Dağ ne için var?

Güvenmişiz biz dağlara…Dağ biz olmadan, biz dağ olmadan yapamayız…

Neden dağ gibi deriz, neden dağ gibi koca yürekli deriz, neden dağ gibi sevgi dolu deriz.

Çünkü, biz dağa laf söyletmeyiz…

Hal böyleyken…Yarı yolda bırakmayacaktı bizi dağ…Üzmeyecekti…Hayal kırıklığına uğratmayacaktı…Bağırıp çağırmayacak, kalbimizi kırmayacaktı…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!