İvedi, acil güncelleme bekleyen bir kavram. Onun yerine kullanılan her ne varsa her birinden çok daha fazla anlam zengini. Üstelik, hepsinden ağır basması da cabası. İvedi geldikten, yetiştikten sonra, varsın kapılar duvar, masalar dilsiz, koltuklar hissiz olsun. Ne kara gün kararıp kalır ne ümitler tükenir. Unutmayalım ki; her sabah taptaze bir başlangıçtır.
İvedi kısaca acele, acil anlamında kullanılan bir kavram…Resmi yazışmalarda geçerdi.
Ne zaman mı?
Fi tarihinde…
Fi tarihi dense de 1960-1970 gibi şöyle bir geriye gidilse olur.
Yani bir 50-60 yıl kadar geriye…
Yeni nesiller için bu tarih fi tarihinden sayılır.
İvedi dediğinizde, o da ne diye yüzünüze bakmaları bu yüzden…
Çabuk deseniz de kabul…
Bazen de ivedilikle diye yazarlardı…
Neydi o ivedilikle?
İplere un sermeden, oyalanmadan, bir an önce çarçabuk şu işi hallet.
İvedi ve ivedilikle ibaresini gören kolları sıvardı.
En kısa zamanda konu neyse çözer, halleder, sonucu, yine bir yazıyla bildirirdi.
İvedi olma özelliği, ilk sıraya konma ve hemen çözülmeye başlama olarak karşılık bulurdu.
Ya şimdi?
Var mı ivedi?
Kaldı mı öyle bir ifade? Kaldı mı öyle bir yaklaşım?
*****
İvedi, çözüm mahalli diye takdim edilen bir yere gelmiş, demiş ki;
Beni çağırmışlar, ben ivedi…
Sorumlu, umursamaz bir şekilde demiş ki;
Duyamadım ne dedi?
İvedi…
Ne dedi, ne dedi?
İvedi dedi ivedi…Acil yani…
Acele hatta en acele neyse oymuş…
Deyin ki…
Neyse o ivedi…Kimse onu istemedi!
Acilse, yanlış yere gelmiş, bilememiş besbelli…
Deyin ki o ivediye…
Bu işler aceleye gelmez…Dil dolaşır…Ayaklar takılır…Mesele neyse bakılır…
Bir de sorun, ne diye çağırmışlar arkadaşı…
Beni çağırdılar diyor ya…Kim çağırdı, niye çağırdı, neden çağırdı?
Adı ivedi, işi ivedi, bekleyen her kimse onun işi de ivedi!
Beklesin kardeşim.
Ne oluyor, neci oluyor, kim bu ivedi?
Acil efendim, acil…Acil de diyorlar…
Madem acil, acile gitsin o zaman…
Ne mi demiş ivedi?
Bende acile geldim zaten…
*****
İşlerimiz ivedi…
Dert bir değil elvan-elvan demiş o güzel türkünün dizeleri…
Çözüm dediğiniz şey ivedi olmalı…
Çözülmeli, çözüm bulunmalı ki, yüzler gülmeli, kaygılar tasalar dağılmalı, herkes işini gücünü yoluna koymalı.
İvedi denen anahtar kapıları açmalı, makamlara dokunmalı, kördüğümleri kesmeli, olmaz denen ne varsa üzerine esmeli…
Lakin, ivedinin aşması gereken yol virajlı…
Acele dokunması gereken mesele çok…
Durum acil…
İvedi çıktı geldi ya…
Sorgu sual yağmur misali…
Sen de kimsin, neye geldin, seni biz çağırmadık, hem niye çağıralım ki…
Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı derler ya hani…
İvediye ihtiyaç oldu dense, dünya tersine döner…
Demek ki, öyle bir şeyler oldu…
Ne duydun? Kim ulaştı?
Kim gel dedi sana da çıktın geldin?
*****
İvedi, çalmış bir kapıyı daha…
Demiş ki, ben ivedi…
İşim acil…
Ne demek efendim demişler…
İvediye saygımız var…
Geçmişten gelen bir sevgimiz var.
İvedi madem buraya kadar teşrif etti, her ne meselesi varsa bilsin ki, ivedilikle çözülür…
Sonra demişler ki;
Lakin az bi dur…
Soluklan…
Otur şöyle, serinle, sana sade bir kahve söyleyelim bol köpüklü.
En ivedi tarafından…
*****
Neden mi çıktı geldi ivedi?
Milletin hali, ivedi…
Emeklinin durumu, ivedi…
Asgari ücretlinin ahvali, ivedi…
Esnaf kirasını ödeyemediğinden, kepenk kapatmaya başladı, dokunsan ağlayacak, hali ivedi…
Okul masrafları karşısında bunalan ebeveynlerin içinden çıkamadıkları vaziyet, ivedi…
Öğrencilerimize bir öğün yemek, ivedi…
Üniversitede okuyan gençlerimizin barınma problemine vurulması beklenen neşter, ivedi…
Bursların güncellenmesi, ulaşımda indirim, yemek desteği, ivedi…
Atama bekleyenlere çözüm, ivedi…
Perişan çiftçinin, mazotu, gübresi, tohumu, elinde kalan ürünü, borcu, harcı, ivedi…
İşsizlere dokunmak, ivedi…
İvedi, acil güncelleme bekleyen bir kavram. Onun yerine kullanılan her ne varsa her birinden çok daha fazla anlam zengini. Üstelik, hepsinden ağır basması da cabası.
İvedi geldikten, yetiştikten sonra, varsın kapılar duvar, masalar dilsiz, koltuklar hissiz olsun. Ne kara gün kararıp kalır ne ümitler tükenir. Unutmayalım ki; her sabah taptaze bir başlangıçtır.