"Nûn! Yemîn olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına." (Kalem-1)
Kişiler, karakterleriyle düz-orantılı olarak görüldüklerinde bir kavramı, bir fikri, bir tavrı, bir düşünceyi hatırlatırlar!
Çünkü; sadece kameralara poz verilmez yaşarken! İnsan bilerek-bilmeyerek toplum kamerasına, millî hâfızaya da poz verir.
Makinalar da fotoğraf çeker, millî hâfıza da! Bir farkla ki makinaların çektikleri belli bir süre sonra solup yok olurlar ama millî hafızâsının kaydettiği resim, görülmeden nesilden nesile aktarılır, solmaz ve kaybolmaz!
Millî hafızânın kaydettiği resimler; destanlarda, şiirlerde, makâlelerde, romanlarda sözle çizilir. Bu resimler, diğerleri gibi rûhsuz da değildir!
Millî hafızâ resimlerinde karakter de vardır! Kişinin kahramanlığı, cesâreti; kahpeliği, korkaklığı da kalıcı olarak resmedilir!
Kutadgu Bilig’deki; "İnsanların dilinden düşmeyen iki türlü isim vardır; biri iyi, biri kötüdür. İkisi de unutulmaz. İyiyi överler, kötüye söverler!" öğüdü ile işte bu resme dikkat çekilir! Hayatın farkında olanlara, millî nazarların takipte olduğu ve her ânı kaydettiği uyarısı yapılır!
Aslında yaşadığının farkında olanlar için Kutadgu Bilig, Divân-ı Lügat’üt Türk, Risâlet’ün Nushîyye, Divân-ı Hikmet, Mesnevi’ler ve benzeri, benzerlerine örneklik eden şâheserler, destanlar, masallar birer "millî fotoğraf stüdyosu"dur!
Buralarda millî hafızâya poz verenler, kalıcıdırlar!
Mete Han’ın binlerce yıldır, Bilge Kağan’ın, Sultan Alparslan’ın yüzlerce yıldır, Muhteşem Türk Atatürk’ün, Başbuğ Türkeş’in onlarca yıldır solmayan, soldurulamayan fotoğrafları, millî vicdâna verdikleri pozlarıdır!
Yaşadığının farkında olanlar, -hele bir de- adına Tanrı’nın and içtiği kalem tutan kişiler bilmelidirler ki; millî hafızâya an be an kaydedilmektedirler! Bilmeliler ki bırakacakları iz kadar, ya övülecek, ya da sövülecekler!
Dolma Kalemler!
Baylar!
Kapıkulları!
Kim, ne yapıyorsa kendine yapar! Dolma Kalemlik kalıcı değildir! Çıkan her yeni markalı dolma kalem, bir öncekini unutturmak içindir!
Madem kalemliğe heveslisiniz, sıyrılın dolmalıktan! Bir döneklik te siz yapın kendiniz için! Kullananın seçtiği renkte yazmaktan vazgeçin! Sizinle çizilen kırmızı çizgilerin bile hükmü yok! Sahte mürekkeple çizdiğiniz kırmızı çizgiler, güneşe iki gün dayanamıyor, soluyor! Solduruyorsunuz!
Tanrı’nın adına and içtiği Kalem, size lânet ediyor farkında mısınız?
Kendinde güç vehmeden zamâne Firavun’u herhangi bir beşerin gözüne girmek için verdiğiniz pozlar, yaptığınız dalkavukluklar belki sizi o ân rahatlatıyordur! Belki eyyâmcılığınızla yakaladığınız ânlık şahsî rahat, sizi tatmîn ediyordur ama her zaman aynı mahâretle takla atamazsınız!
Her zaman yağdanlık edeceğiniz kişi var olmaz! Yağcılık, yalakalık, dalkavukluk ettiğiniz kişi ölümlüdür ve sizden önce ölürse sahipsiz kalırsınız! Kucaklara, albeniniz bitince sokaklara düşersiniz!
Kırkınız, kırk bininiz bir araya gelseniz; şuhça, fettanca, kurnazca fotoğrafçıya göz süzerek, işmâr ederek verdiğiniz pozlarınızla Kör İbrâhim Darîr’in, Kör Âşık Veysel’in millî hafızâya bıraktığı izin milyonda birini yapamazsınız!
Sizin pozunuz, fotoğrafçınızda biter!
Sizin kırkınızın, kırk bininizin gücü, bir Kaleme yetmez! Akıllı olun!
Kalemler; ölümsüzleşerek hafızâ pazarına girerken, siz mezâra girecek ve börtü böceğe yem olacaksınız farkında mısınız? Ölmekten ödünüz kopar biliyoruz bari asıl ölümden, börtü böceğe yem olduktan sonra külliyen yok olmaktan, unutulmaktan da korkun!
Korkun ki Allah’tan korktuğunuzu görerek; Allah korkusuyla dolu, korkusuz yürekler -sizden korkmaz da- bari varlığınızı hissedip saygı duysunlar!
Aksi halde; Allah’ın adına and içerek nasip ettiği kelemli ellerin şamar oğlanları olmak, mukadder akîbetinizdir vesselâm!..
"Şunların hiç birine eğilme uyma: Çok yemin eden, bayağı, alçak,/ Alaycı-gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,/ Hayrı engelleyen, sınır tanımaz-saldırgan, günâha batmış,/ Kaba-obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı./ Mal ve oğullar sahibi olmuş ta ne olmuş?" (Kalem-10-11-12-13-14)
Selâm, sevgi, dua…