Erol Sunat
Erol Sunat

Biz asılız ya hani

featured

Bir rüzgâr eser de emeklinin, dar gelirlinin yüzünü güldürür, rahatlatır mı? Öyle olduğunda, siz bizim yüzümüzü güldürdünüz, Allah’ da sizin yüzünüzü, güldürsün demez mi insanlar? Der demesine de ne biz o kadar artış yapalım, ne de siz bize dua edin havası hâkim ekonomiye… Ne yapsın asıl? Kime gitsin? Kimin kapısını çalsın Vekilden başka? Asılın hakkını korumak Vekile düşer diye biliyoruz. Dedem diyor ki; Ülen oğlum, ne iş yapar bu Vekiller Mecliste? Heç mi düşünmezler on bin lira alan emekliyi? Bu mayış bunlara yeminle yetmez demezler mi? Çarşı pazarda gezmezler mi? Fiyatları bilmezler, görmezler mi? Nerde yaşar bunlar Alamanya da mı? Dedem işte… Almanya’ya hiç gitmedi, ıstakoz yemedi…Yunan adalarında tatil sudan ucuz dediler, yönünü çevirmedi! Yemeğe çağırdılar kızının damadının yanına gitmedi. Adam gibi artırsınlar şu mayışımı dedi de kimselerden bir şey istemeye tenezzül etmedi.

Biz asılız…Vekil olmadık. Lakin asıl yerine kaim olsun diye Vekil seçtik, sesimiz olsun dedik. Ağzımızı değil, hakkımızı arasın dedik. Bizi düşünsün dedik, kimin ne derdi var, koşsun, yetişsin dedik…

Biz asılız ya hani…

Asıl ne mi?

Bir şeyin kökü, kökeni…Bir şeyin örneği değil, kopyası değil ta kendisi…

Asıl; garip olan, garip kalan, garip bırakılan…Biraz yalnız…Biraz biçare…Sözü fazla değil bazen hiç geçmeyen…Sen asılsın, Aslansın, Kaplansın, Yiğitsin, Koçsun diye arada bir sırtı sıvazlanan…

Züğürt tanımına uygun…

Beş parasız demek daha doğru…

Tarlası var süremez, davarı var güdemez, ineği var sağamaz, babadan kalma traktör hacizli binemez, kahvede çay içemez, çaylar benden diyemez. Sofrasına öz kardeşini davet edemez.

Adı ne?

Asıl…

Orhan Velinin dediği gibi, cep delik, cepken delik cebimde yok metelik diye anlatılanlardan…

Sırtında enflasyon kamburu, cebinde maaş kalburu…

Böyle olanın neresi asıl? Nesi asıl?

*****

Vekil öyle mi ya…Vekil başka…Asıl değil, asılın hakkının gözü pek savunucusu olarak meydanda…Asıl, ben seçtim, ben oy verdim., ben gönderdim Ankara’ya, falancanın oğlu, filanın damadı, uzaktan akraba diye bir anlatmaya başladı mı, bıraksalar sabahtan akşama kadar anlatır.…

Asıl saygıda kusur etmez Vekile… Vekilim diye başlar söze, bir Vekilim der, yanına üç Vekilim lafı daha ekler…

Vekil kimin vekili?

Asılın… Senin, benim, hepimizin.

Asıl kim mi?

Ateş olsa cürmü kadar yer yakmayan…Tut elimi dese eli tutulmayan…

Seslense…Sesini kimse duymayan…

Öldüm bittim dese…Dönüp bakılmayan…

Nazlansa, fazla naz aşık usandırır babından nazın modası geçti diye dikkate alınmayan…

Asılın alım gücü taş çatlasa on bin lira civarında…

Ya vekilin?

Aman efendim sormak ne haddimize…

Asılın aşı, Vekilin maaşı sorulmaz!

*****

Aylardan Temmuz, neydi konumuz?

Kök maaşa talim edenler, asgari ücretliler, emekliler.

Çözüm bekleyen hallerine bir neşter vurulsun diye beklediler.

Vuslat bir başka bahara aralık ayına kaldı. Hatta ondan da öte Ocak ve Şubat’a kadar uzayıp gitti ihtimaller…

“Ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı? / Gözümde hep böyle yaş, yaş mı olacaktı” şarkısının dizeleri teselli olarak kaldı her birine…

Öte yandan, Vekillerin maaşına güzel bir dokunuş yapıldı yine….

Ne demişti milyonlarca insan?

Hadi inşallah, bize de güzel bir destek yapsınlar artık…

Vekilin işi bize destek olmak, bizi düşünmek bizi savunmak, hakkımızı aramak değil miydi?

Ne düzeldi anam-babam halimiz ahvalimizde?

Ne diyor vekillerimiz?

Az biraz “-ecek”, az biraz “-acak”

Ne mi olacak?

Bekleyeceğiz…

Temmuz yazın ortası hava pek sıcak…

Bizi bundan sonra her hâlükârda güneş çarptı çarpacak?

Ondan önce…

Laflar çarpacak…Müjdeler çarpacak…Hayal kırıklıkları çarpacak…Güvendiğimiz dağlar çarpacak… Verdiğimiz oylar, ağzına beraber doldurduğumuz o sandıklar çarpacak…

*****

Şimdi efendim, maaşı en çok merak edilen kimdi?

Asıllar…

Ne oldu?

Ortaya kuşa dönmüş bir rakam çıktı…

Kuş ne mi? Nereden mi çıktı?

Bizim bir Nasreddin Hocamız var ya hani…

Nasreddin Hocanın şimdi bir kuşa benzedin diye anlattığı o malum fıkradan yola çıkarsanız, işte öyle bir kuşa benzetilen hal, asılların hali…

Benzetmek gibi olmasın diyeceğiz, yeminle tıpkısının aynısı hatta daha fazlası diyeceksiniz hep bir ağızdan…

Asıl denilen asgari ücretlinin, emeklinin maaşı, maaş artışı, yüzde bilmem kaça tekabül eden kuşa dönmüş bir artış, kuşa dönmüş bir maaş, kuşa döndürülmüş bir beklenti…

On binin üstüne koyun bir on bin daha…

Olmaz mı?

Deniyor ki, batarmışız!

Tam battı balık deme zamanı amma…Bilemedik bu nasıl bir muamma…

*****

Bir rüzgâr eser de emeklinin, dar gelirlinin yüzünü güldürür, rahatlatır mı? Öyle olduğunda, siz bizim yüzümüzü güldürdünüz, Allah’ da sizin yüzünüzü, güldürsün demez mi insanlar?

Der demesine de ne biz o kadar artış yapalım, ne de siz bize dua edin havası hâkim ekonomiye…

Ne yapsın asıl? Kime gitsin? Kimin kapısını çalsın Vekilden başka?

Asılın hakkını korumak Vekile düşer diye biliyoruz.

Dedem diyor ki;

Ülen oğlum, ne iş yapar bu Vekiller Mecliste? Heç mi düşünmezler on bin lira alan emekliyi?

Bu mayış bunlara yeminle yetmez demezler mi? Çarşı pazarda gezmezler mi? Fiyatları bilmezler, görmezler mi? Nerde yaşar bunlar Alamanya da mı?

Dedem işte…

Almanya’ya hiç gitmedi, ıstakoz yemedi…Yunan adalarında tatil sudan ucuz dediler, yönünü çevirmedi! Yemeğe çağırdılar kızının damadının yanına gitmedi. Adam gibi artırsınlar şu mayışımı dedi de kimselerden bir şey istemeye tenezzül etmedi.

*****

Biz asılız…

Kimse sormaz nasılız?

Destek verenin, destek çıkanın her daim sesi cılız…

Dolmuşuz, ağlamaklıyız…Arşa çıkar, ahımız, feryadımız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!