Biz yine evsiz-barksız, hayal kurmayı bile hayal edemeyenler olarak iki elimiz böğrümüzde kalacağız. Ve hakkımızı huzuru mahşerde almak üzere, huzuru mahşere bırakacağız. Gelin bu mesele huzuru mahşere kalmasın…
Bundan yarım asır önce, bizim neslin mesleğe atıldığı o ilk yıllarda çok güzel hayalleri vardı. Çok zor şartlarda okumuşlardı. Yatılı okullarda geçen bir hayat, hasret, gurbet karışık geçen uzun yıllar, sonra alınan diploma. Ardından mecburi hizmet.
Çekilen kura sonucu, neresi çıkarsa yola düşmeler, alınan ilk maaşlar ve kurulan hayaller.
O neslin çok azı evliydi. Tek başına düşülürdü yollara. Herkesin gittiği yer ilçe merkezi değildi.
Elektriği olmayan, yolu sora-sora bulunan köyler vardı görev yerlerinin arasında.
O köyler ilk göz ağrımızdı. İlk görev yerlerimizdi.
Mesleğe attığımız ilk adımların başlangıç noktasıydı.
Bendeniz gibi mesleğiniz öğretmense, ilk öğrencileriniz, ilk dersiniz, ilk okulunuz kalbinizin attığı yerdi o ilk görev yerleri.
O yıllardan başlamıştı hayallerimiz, bir evimiz olur muydu ki…Ehliyetimiz falan da yoktu amma, araba da fena olmazdı hani…
Olmazdı da neyle?
Üç kuruş maaş…Para harcayacak yer olmayınca, biriktirdi bazılarımız. Küçük birikimler oluştu.
Ancak o para ne evlenmeye yeterdi ne eve ne arabaya…
Ailesinin durumu iyi olan arkadaşlarımız, bazı hayallerine mesleğe başladıktan sonra kavuştu.
Diğerleri ise tırnaklarıyla kazıya-kazıya…
Tek maaş, düğün-dernek, çoluk çocuk derken, yıllar geçmeye başladı. Bir evim olsun, bir de arabam, üç-beş kuruş da bankada param…Geçinip gideriz diyorduk muhannete muhtaç olmadan…
*****
Kiracılıktan kurtulamadı bizim nesil. Ev almayı, ev alma hayalini emeklilik yıllarına erteledi.
Bazılarımız iyi kötü ikinci el de olsa bir araba sahibi oldu.
Sonra kooperatifler dönemi başladı. O kooperatifler çok can yaktı. Çok ah aldı. Hele bankalar. Bende hiç sıkılmadan, hiç üzülmeden ev araba sahibi oldum diyemedi insanlar.
Oysa siyasiler ne vaatler vermişlerdi ne vaatler…
Evinizde olacak, arabanızda diyorlardı. İki anahtar gösteriyorlardı meydanlarda…
Onların hayallerinin peşinden sürüklenenler, Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan oldular.
Yol yakınken dönenler, kurtulduk diye binlerce kez şükrettiler. Siyasilerimiz gerçekten isteselerdi, çalışan herkesin emekli olmadan birer evi olabilirdi. Bu millet, bu insanlar bu güzelliği bir değil bin defa hak etmişlerdi. Siyasilerin bitmez tükenmez oy çağrısına, canı yürekten katıldılar.
Lakin, o söz verenler, her defasında sözlerinden döndüler. Sözlerini yerine getirmediler.
*****
İnsanımızın ne bir evi olabildi ne de arabası…
Binlerce lirayı bulan kredi kartı borcu, kırmızı çizgide dolaşan kart limitleri…
Enflasyon karşısında iki seksen yere serilen maaş ve ücretler, durmak bilmeyen, nerede duracağını kendi dahi bilmeyen sürekli değiştirilen etiketler.
Elin evi var, arabası var, parası-pulu var. Bizim niye artar durur kiralar?
Artık ev almaktan da araba almaktan da umudunu tamamen kesti insanlar.
İnsan hayattan daha başka ne bekler? Hiç mi hayali olmasın insanların? İnsanımızın hayallerini ellerinden alanlar, hayallerini çalanlar neredeler?
Kirasını veremeyen, ayın sonunu getiremeyen insanların önünde aşılamayan dağlar tepeler var.
Kök maaş…
Oldukça zayıf beklentisi olan seyyanen artış…
Neredeyse virgülü virgülüne telaffuz edilmeye başlayan TÜİK haziran rakamı…
O farkı, bu farkı, şu farkı, hiçbir şey döndüremez bizim çarkı…
*****
Bir zamanlar siyasiler ne mi diyorlardı?
Sıra sizde…
Yaşlarımız yetmişi aştı…Sıra bize gelmedi…Neden gelmedi sorusunu artık duyanda yok. Öldüler mi kaldılar mı diye gören de yok, görmek isteyende…
Zaten bu kuşağın, yarısından fazlası Pandemide çekti gitti bu dünyadan, kalanın yarısı da, yaprak dökümü denen bu yıllarda. Geri kim kaldıysa önünde Temmuz’dan Ocak ve şubat ayına kadar uzanan uzunca bir yol var.
Onlar artık bekleyenler değil, bekletilenlerden oldular. Kalabalıklar arasında kayboldular.
Laf üretimi yerine şu son yetmiş yılda konut üretimi yapılsaydı kıyamet mi kopardı.
Güle oynaya taksitler olacak deniyordu…Geçtik güldük oynamaktan, bize işin ağlama, sızlama faslı kaldı. İşimizi kolaylaştıran olmadı.
Konut yolu denen yol üzerinde tuzaklar, tümsekler, engebeler, uçurumlar, şarampoller, kuyular, dikenler, karaçalılar, açıkgözler, uyanıklar, tokatçılar, yalancılar, talancılar vardı.
Birinden kurtulan, diğerine yakalandı. Elinde ne var, ne yok, alan aldı, çarpan çarptı, kapan kaptı.
*****
Bir türlü bitmeyen inşaatlar, iki yılda teslim deyip, on yıl sonra teslim edilenler, ya da kaba inşaatı ile ortada kalan muhatabı olmayan, muhatabı kaçan yapılar, altından kalkılması mümkün olmayan ödemeler insanları hem kahretti, hem eskitti, hem anasından emdiği sütü burnundan getirdi.
Denetimsizlik ilk sıradaydı, görmezden gelinmeler çoktu, hakkını arayanların sonuçsuz çabaları Ankara’ya yol oldu, temeli atılmış, ancak her biri birer dipsiz kuyuya dönen ev hayallerinin gömüldüğü o kooperatifler bizim nesli ya kalpten götürdü ya da kanser etti…
Sağlıksız yapılaşmalar hiç hız kesmedi, göçlerin önü alınamadı, biriketle bir gecede nice gecekondu dikti insanlar, araziler üzerinde oynanan bin bir türlü oyun gazete manşetlerinden inmedi. Ekranlara da çıktı.
Anlayacağınız, iktidarlardan alacağımız bir yığın da hak birikti…
Alabildik mi?
Siyasiler, elbet vereceğiz, lakin şimdi değil, sabır, az sabır az daha sabır diye diye geldiler bugünlere…O söz verenler siyaset sahnesinden silindi, partileri yalan oldu, tarih oldu, bizim nesil ah çeke çeke gelip geçti bu dünyadan…
Ev diyen evini göremeden, kiracı olarak geldi, kiracı olarak elveda dedi…Arabam olsaydı diyen, ayağını yerden kesecek bir arabası bile olmadan, hayatta bir hayalim vardı diye anlata-anlata el salladı gitti o söz verenlere…
*****
Sevgili siyasiler, çok partili döneme geçeli 74 yıl olmuş…Çok partili siyaset, çok yalan söylemek demek galiba…
Sizi çok seven peşinizden koşan, verdiği oylarla sandıkları patlatan insanımızın sevgisine karşılık olarak, o sevgiye bir nişane olarak, her haneye birer ev nasıl yapamadınız, neden verdiğiniz sözlerden bu kadar çok caydınız anlayabilmiş değiliz.
Hâlâ aynı teraneye devam. Bizim nesil size, kandı, inandı, yandı, ortada kaldı…
Çok mu, zordu onları ev sahibi yapmak?
Üç gün sonra, yine tertemiz oylarınıza talibiz diye çıkacaksınız meydanlara…
Yine oylarımızı alıp, yine hepimizi unutacaksınız…
Biz yine evsiz-barksız, hayal kurmayı bile hayal edemeyenler olarak iki elimiz böğrümüzde kalacağız. Ve hakkımızı huzuru mahşerde almak üzere, huzuru mahşere bırakacağız.
Gelin bu mesele huzuru mahşere kalmasın…