Türkiye, milli ve manevi değerlerle donanmış, CHP zihniyetine siper bir görüşe ihtiyaç duyuyor. Bu sistem de Ülkücülerin bir çatı altında toplandığı platformdan başkası olamaz… Kritik soru: “Bunu kim yapacak?” Şu an gerçek ülkücü konumda tek bir parti lideri var… Dünya Azerbaycan Dernekleri Federasyonu Onursal Başkanı, değerli ağabeyim, kıymetli insan, sık sık stüdyo konuğum olan Rahmetli Muzaffer Özdağ’ın oğlu, Prof. Dr. Ümit Özdağ…
Milletimizin umutlarının paslanacağı, kupkuru bir döneme girmek üzereyiz. Dört yıl artık, ülkenin hiçbir yerinden petrol fışkırmayacak. Doğalgaz zengini Karadeniz, fukaralaşacak… Ankara-İstanbul arası tam olarak bitmediği halde on sene önce devreye girecek Ankara-İzmir’in durumu meçhulken, seyahat süresinin 90 dk ya düşeceği, İst. Süper Hızlı Tren Projelerini duyamayacaksınız… Hepinize merhabalar…
Bir insan bu kadar beyinsiz olur. Van olaylarından bahsediyorum. Kumpasın bile şereflisi, şerefsizi vardır. Siz, seçim öncesi, mesainin bitmesine 2-3 dakika kala adli operasyon yapacaksınız, seçilmiş bir Başkan’ın mazbatasını, seçilmemiş bir diğerine ikram edeceksiniz. Böyle bir şeye Cumhuriyet Başsavcısı bile, sadece kendi iradesiyle karar veremez, verse de yapmaya cesaret edemez… Yani bir yerlerden talimat gelmeden olacak iş değildir... Peki şimdi n’oldu? Anarşisti, mağdur konumuna getirdiniz. Bundan sonra, açığını yakalayıp, kayyum atasanız bile, kimse inanmaz… Beyler, seçilmesinden dolayı çok kırgın ve kızgınım ama, yol bu değil. Bu hareketle siz, demokrasiyi askıya almış oluyorsunuz. Seçileni ancak ve ancak, bağımsız mahkemelerin yargılaması sonucu görevden alabilirsiniz… Cahil cesaretinde bulundunuz, netice ne oldu? Yediğiniz herzelerle kaldınız, tükürdüğünüzü ve de def-i hacetinizi afiyetle yuttunuz…
Siyaset dışı arasıydı, ısınmaydı derken, geldik kritik noktaya. Artık, kitabın göbeğinden bodoslama dalma vakti… İşin ta başında demiştik. Bir defol Kemal’e, bir defol Meral’e… Kripto’nun, hamburgercide verdiği söz gereği, yerel yönetimlerde teslim edilip, geri gidilecekti… CHP içindeki milli unsurlar buna müsaade etmedi. Bütün iş, hamburgeri ucundan ısıran ve aynı sözleri veren Meral’in sırtına bindi… O da can havliyle, dünyada örneği olmayacak biçimde, muhalefeti direk karşısına alarak, başladı. Bunu yaparken, bütün kozlarını da açtı. Başaramazsam, giderim dedi… Şimdilik bu burada dursun… Peki sonuç ne oldu, nasıl okumalıyız? T.C.’leri ortadan kaldıran, ATATÜRK ‘ten, istavroz görmüş vampir gibi korkan, PKK elebaşı Apo itinin mektubundan medet uman, çözüm süreci kahramanları, andımız katili, yerli ve milli iktidar olanlar, yani Cumhur İttifakı yenildi. Gelir gelmez belediyeleri “TC“lendiren, Mustafa Kemal Atatürk’ten “Başbuğ” diye bahseden, ilk iş Anıtkabir’e giden, bölücü ve PKK yandaşları kazandı… Hiç irkilmeyin tabii ki burada bir gariplik var ama o gariplik, millette değil siyasette…
Gelelim kitabın ortasına değil taaa göbeğine… Türkiye, milli ve manevi değerlerle donanmış, CHP zihniyetine siper bir görüşe ihtiyaç duyuyor. Bu sistem de Ülkücülerin bir çatı altında toplandığı platformdan başkası olamaz… Kritik soru: “Bunu kim yapacak?” Şu an gerçek ülkücü konumda tek bir parti lideri var… Dünya Azerbaycan Dernekleri Federasyonu Onursal Başkanı, değerli ağabeyim, kıymetli insan, sık sık stüdyo konuğum olan Rahmetli Muzaffer Özdağ’ın oğlu, Prof. Dr. Ümit Özdağ… Keşke iş bu tespitle bitiverse ama bitmiyor… Daha önceki yazılarımda da yazdım. Ümit Hoca’nın, en kısa zamanda, gençlerden ve aksakallardan oluşacak iki meclise ihtiyacı var. Bunların siyaset üstü ve sözü dinlenir kimseler olması çok önemli... İkincisi ise, her türlü gururu bir kenara bırakarak, MHP ve İYİ Parti’yle derhal temasa geçilmelidir... DEM Parti’nin uyguladığı eş başkanlık sistemi bile olabilir… Döner Başkanlıkta mümkün. Artık ona siz karar verin. Zaman, zaten bu sistemleri bir yerde toparlar. Mühim olan ilk adımın müşterek atılması… Şimdi geliyorum, tehdit kısmına. CHP’nin ABB Başkanı Ülkücü Mansur kardeşim, nasıl kendisine yeşerecek bir yer bulduysa, kimse merak etmesin, biz de buluruz. Hem de elimizi öperler… CHP’nin Keçiören’i teslim alışını gördünüz… Yeni Başkan çıktı, “Başbuğumuz ATATÜRK” dedi… “TC.” yi de tavana çaktı. Bu işler arz-talep olaylarıdır. Kendinizi naza falan çekmeyin, üçü beşi hesap etmeyin, yani elinizi çabuk tutun, yoksa elini tutacak kimse bulamayacaksınız… 2028’e, bir bakalım, olmazsa 2033’ü deneriz… Ne sizlerin ne bizlerin ne de yurdun tahammül edecek, bekleyecek hali kalmadı… Bilmem anlatabildim mi… Bu konuya daha çok değineceğiz. Şimdilik, siyaset dışı günlerin sonrası için bu kadarı yeter. Bizi izlemeye devam ediniz.
Hepiniz Allah’a emanet olun .Hoşça kalınız…
