“ÖKK katillerin olduğu bir yer diye mi dûşünülüyor? TSK kurulduğundan bu yana hiç bu kadar günah ve zan altında bırakılmamıştır. Atatürk’ün mezun olduğu Harp Okulu’ndan mezun olan ben ve silah arkadaşlarımın hangi ahval ve şartta olursak olalım Atatürkçü ve vatansever Necip Hablemitoğlu’nun aleyhinde olmayacağımız aşikardır.” – E. Alb. Levent Göktaş
Yazar-Akademisyen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı davasına devam edildi. Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı, 2015 yılında Nuri Gökhan Bozkır’ın ifadesini aldığı öne sürülen, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, bugünün AYM Üyesi İrfan Fidan ile dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı, bugünün Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan’ın dinlenmesinin elzem olduğunu söyledi. İddianameyi hazırlayan ve duruşmaların savcılığını da yapan Zafer Ergün ise “olaya ilişkin bilgi ve görgüsü olmayan veya tarafların yönlendirmesiyle ifade veren” tanıkların ifadelerini kabul etmediğini bildirerek onlarca yeni tanık dinlenmesini istedi.
Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü 19’uncu celsesinde katılanlar ve sanıklar ile avukatların beyanları alındı.
İlk söz verilen Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Simanur Saldere, Av. Ersan Barkın’ın Cuma günkü celsede gerekli değerlendirmeyi yaptığını hatırlatarak kendısinin sadece taleplerini bildireceğini kaydetti. Av. Saldere, “Mevcut durum itibarıyla dava yalnızca tanık dinlenmesinden ibaret hale gelmiştir. Somut ve maddi olguları toplamak bizim görevimiz olmadığından taleplerimiz bunlardan ibarettir.” diyerek öncelikli taleplerini şöyle dillendirdi:
“Daha önce reddedildi; ama İrfan Fidan ve Mustafa Çalışkan’ın dinlenmesi elzemdir. Çünkü onlar Nuri Gökhan Bozkır’ın baskı altında ifade vermediğinin tanıklarıdır.”
Av. Simanur Saldere, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ve eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın tanık olarak dinlenmesini, ayrıca ifadelerinde çelişkiler olan Ergün Poyraz ve Refik Ali Uçarcı’nın duruşmada birlikte hazır edilerek dinlenmesini istedi.
Av. Saldere, suikastın işlendiği Portakal Çiçeği Sokak’taki ABD Büyükelçiliği lojmanının güvenlik kamerası olup olmadığının sorulmasını ve varsa görüntülerinin getirtilmesini de talep ederken, merhum Hablemitoğlu’nun 14 Aralık 2002’de Eskişehir Atatürkçü Düşünce Derneği’ndeki konferansının görüntülerinin gelmemesine ise şöyle tepki gösterdi:
“Emniyet’ten gelen cevaptan anlaşıldığı kadarıyla görüntüler soruşturma dosyasında var. Yeniden Emniyet’e, ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılarak bu görüntüler dosyaya kazandırılsın.”
Savcı Zafer Ergün ise mütalaasına, “Olaya ilişkin bilgi ve görgüsü olmayan veya tarafların yönlendirmesiyle ifade veren veya yoruma dayalı olan ifadeleri kabul etmiyoruz.” sözleriyle başlayarak Ergün Poyraz, Av. Hüseyin Buzoğlu, Emin Arslan, gazeteci Yasemin Güneri ve emekli Büyükelçi Ömer Önhon başta olmak üzere onlarca ismin dinlenmesini istedi.
Savcı Ergün, merhum Hablemitoğlu’nun Eskişehir’deki konferans görüntülerinin TEM’e sorulup istenmesini ve 2002-2003’te Ankara’daki bej ve bal köpüğü Volvo araçların sahiplik bilgilerinin çıkartılmasını da talep etti.
ÖKK Katillerin Yeri Değildir
Savcı’nın ardından beyanları alınan sanıklardan Levent Göktaş, hakkındaki suçlamaları reddedip HTS kayıtlarındaki hatalara dikkat çekti. Avukatlık yapabilmesi için en azından dosyalarının olduğu iller açısından Ankara dışına çıkmama yasağının kaldırılmasını isteyen Göktaş şöyle konuştu:
“ÖKK katillerin olduğu bir yer diye mi dûşünülüyor? TSK kurulduğundan bu yana hiç bu kadar günah ve zan altında bırakılmamıştır. Atatürk’ün mezun olduğu Harp Okulu’ndan mezun olan ben ve silah arkadaşlarımın hangi ahval ve şartta olursak olalım Atatürkçü ve vatansever Necip Hablemitoğlu’nun aleyhinde olmayacağımız aşikardır.”
Sanıklardan Enver Altaylı, herhangi bir talebi olmadığını bildirirken Fikret Emek de HTS kayıtlarındaki yanlışlık ve tutarsızlıkları anlatıp, “Suç işleyecek bir insan kendi telefonuna farklı SİM kart takar mı?” diye sordu.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Aydın Köstem, adli kontrolünün kaldırılması ve beraat talebinde bulunurken Mehmet Narin, kendisinin ÖKK’nın en iyi askerlerinden birisi olduğunu belirterek, “Ben ÖKK dışında hiçbir örgütün, çetenin parçası olamam. Nuri Gökhan Bozkır’ın deli saçması iddialariyla yargılanıyoruz. Gazeteci Zìhni Çakır’ın kim olduğu da herkes tarafından gayet iyi bilinmektedir.” dedi.
“Tetikçi” olmakla suçlanan Tarkan Mumcuoğlu ise belgeler ile Türk ve Kazak tanıklarla olay tarihinde Kazakistan’da olduğunu ispatladığını vurgulayarak kendisinin ve ailesinin ömrünün terörle mücadeleyle geçtiğini söyledi.
Başkan, Savcı, Müyesser Yıldız Bile Şüpheli Olabilir Ama…
Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatlarından Enes Taner, soruşturma aşamasında Kazakistan’da Mumcuoğlu’nun şoförlük ve tercümanlığını yapan Balabek’in tanık olarak dinlenmesini istediklerini, ama Savcı’nın kabul etmediğini, kendi imkanlarıyla duruşmaya getirecekken Balabek’in vefat ettîğini anlatarak o süreçte Balabek’le Facetime üzerinden yaptıkları görüntülü görüşmenin kaydını sunup dinlenmesini istedi. Dinlenen kayıtta Balabek’in, Tarkan Mumcuoğlu’nun 6 ay boyunca Kazakistan’dan hiç ayrılmadığını söylediği duyuldu.
Av. Enes Taner, beyanının devamında, tanıklığına karar verilen ama gelmeyen dönemin Kazakistan Askeri Ataşesi Gürsel Tokmakoğlu hakkında zorla getirtme kararı çıkarılmasını isterken şunları kaydetti:
“Şu anda bu dünyada cinayeti işlemediği kesin olan tek kişi Tarkan Mumcuoğlu’dur. Sayın Başkan; siz, Sayın Savcı, hatta Müyesser Yıldız bile şüpheli olabilir, ama Mumcuoğlu olamaz. Çünkü onun hakkında her tespit yapıldı, ama Başkan, Savcı veya Müyesser Hanım hakkında herhangi bir tespit yapılmamıştır.”
Av. Taner’in, Tarkan Mumcuoğlu’nun adli kontrolünün kaldırılmasını talep ederken Mahkeme Başkanı’nın, “Belki Cumhuriyet Savcısı da bu konuda şey yapar, neyse…” demesi üzerine avukatlar, “Savcı’ya bu konularda yeniden mi söz vereceksiniz?” sorusunu yöneltti.
Fotoğraftaki İki Kişi Kim?
Mumcuoğlu’nun diğer avukatı Eren Turan soruşturma sürecini ve iddianameyi eleştirdi. Soruşturmanın Nuri Gökhan Bozkır’dan önce Zìhni Çakır’ın beyanlarıyla başladığını kaydeden Av. Turan şunlara dikkat çekti:
“Geçen hafta dinlenen tanıklardan Hızır Şimşek, polislerin kendisine iki kişinin fotoğraflarını verip araştırmasını istediklerini açıkladı. Size de bunları gösterdi. Bu iki kişinin bulunduğu yer duruşma salonuna da -lambalardan en azından bu salon olmadığı anlaşılıyor- bir konferans salonuna da benziyor. Bu kişiler merhum Hablemitoğlu’nu Eskişehir’deki konferansında takip ettiği düşünülüp araştırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulan kişiler olabilir. O fotoğrafların Hızır Şimşek’te olması ayrı konu; ama polisler ve savcı biliyor ki bu fotoğraflar veriliyor. Eskişehir Emniyet ‘Şuradan isteyin.’ diyor. Demek ki, Ankara Emniyet’te var. Var mı yok mu ve bu kişilerin neden araştırıldığı sorulsun.”
Soruşturma aşamasında Tarkan Mumcuoğlu’nun MİT’e girişinde verdiği fotoğrafın basına servis edildiğini, Şengül Hablemitoğlu’nun da bu fotoğraf üzerinden teşhis yaptığını vurgulayan Av. Turan, bunun yayımlanmasının en önce Mumcuoğlu’nun Suriye’de birlikte görev yaptığı personelin güvenliğini tehlikeye attığını söyledi. Av. Turan, Ergün Poyraz ve Refik Ali Uçarcı’nın söz ettiği 85 kişilik FETÖ’cü polislerin listesinin temin edilmesi ve bunların telefonlarının olay yerınde BAZ verip vermediğinin araştırılmasını da istedi.
Bu Cinayetin Aydınlatılmasını İstemeyenler Var
Sanık Levent Göktaş’ın avukatlarından Ali Soykan da iddianameyi eleştirip Savcı Zafer Ergün’ün asıl araştırması gerekenleri araştırmadığını belirterek, daha önce bu soruşturmayı yürüten Savcı Necip Cem İşçimen’ın askerlere değil polislere odaklandığını vurguladı. Av. Soykan şunları söyledi:
“Katılanlar da sanıklar ve avukatları da bu cinayetin aydınlatılmasını istiyor, ama aydınlatılmamasını isteyenler var. Kırmızı Pazartesi kitabı gibi. Evet burada kimse cinayetin işleneceğini bilmiyor, ama birileri katili biliyor. Bakın dosyada Gazeteci Nurettin Şimşek’in ifadesi var. O da Ergün Poyraz gibi Hüseyin Aktaş isimli bir polisten söz ediyor. Necip Hablemitoğlu’na Köstebek’i basmaması için 100 bin dolar teklif edilmiş. Nurettin Şimşek bunu Polis Hüseyin Aktaş’a sormuş, Aktaş, ‘Böyle bir şeye doğru da diyemem, yanlış da diyemem.’ demiş. Anlaşılan başlangıçta başka bir şey araştırılıyormuş, ama kimse bu Hüseyin Aktaş’ı araştırmamış.”
Nuri Gökhan Bozkır’ı kastederek, “Bir ordu bozan bu pırıl pırıl insanları perişan etti, ÖKK’yı adeta özel kiralık katiller örgütüne çevirdiler.” diyen Av. Soykan, ABD Büyükelçiliği güvenlik elemanlarının TSK’da görev yapıp yapmadığının MSB ve Genelkurmay’a sorulmasını, ayrıca bazı tanıkların beyanlarından hareketle faillerin Emniyet içerisinde olabileceğinin dikkate alınarak suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Göktaş’ın avukatı Hüseyin Ersöz de öncelike duruşmaların kapalı görülmesi veya Sincan’da yapılması fikrine, adil yargılamanın ihlali olacağı için şiddetle karşı cıktığını bildirdi. Av. Ersôz, davanın gidişatıyla ilgili olarak özetle şöyle konuştu:
“Siz hiç cinayet silahı, parmak izi olmayan, hic görgü tanığı olmayan bır yargılama yaptınız veya buna şahit oldunuz mu? Hepimiz deli deli polisiye roman yazacak hale geldik. Ayağı yere basmayan iddialar içinde kaybolduğumuz bır yargılama süreci içındeyim. Savcı’nın, Av. Enes Taner’in, ‘Tarkan Mumcuoğlu dışında herkes fail olabilir.’ derken örnek verdiği isımler hakkında soruşturma açmasından endişe ederim.”
Firari sanık Serhat Ilıcak’ın avukatı Ôzlem Barıner ise müvekkilinin tek suçunun Enver Altaylı’nın yakın dostu olması olduğunu belirterek Ilıcak’ın yazılı beyanda bulunacağını, ama şu anda yoğun bakımda yattığını kaydetti.
Diğer sanıkların avukatları Lütfü Top, Emre Tekin ve Büşra Uğurlu da iddianameyi eleştirip müvekkillerinin adli kontrolünün kaldırılmasını isterken Mehmet Narin’in avukatı Hülya Elmadağ, “Ortada bir örgüt yok. Müvekkilimin dosyası ayrılıp hakkında beraat kararı verilsin.” dedi.
Tutuklamama Güvencesi Verilirse Bozkır Gelecek
Firari sanık Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatı Emrah Yücel ise Bozkır’ın İstanbul TEM’e baskı altında olmadan verdîği söylenen ifadesinin TSK’dan atılmış olmanın hezeyanıyla verilmiş bir ifade olduğunu, hiçbir isim zikretmediğini, bu iddianamenin Savcı-Zihni Çakır-Nuri Bozkır üçgeninde hazırlandığını ve Çakır’ın beyanlarına dayandırıldığını anlatıp Çakır hakkında soruşturmanın gizliliğini ihlalden suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Av. Yücel, Bozkır’ın, tutuklanmama güvencesi verilmesi halinde duruşmalara katılacağını da söyledi.
Beyanların tamamlanmasının ardından karar için duruşmaya ara verildi.
Dikkat Çekici Ara Kararlar
Yaklaşık 3.5 saat aradan sonra alınan kararları açıklayan Mahkeme Başkanı, tutuksuz sanıkların il ve yurtdışı yasağı şeklindeki adli kontrollerinin devamının, Mehmet Narin hakkındaki ev hapsinin ise kaldırılmasının, Ankara dışında yaşayan Tarkan Mumcuoğlu ile Fikret Emek’e bulundukları illere dönmeleri için yarın saat 13.00’e kadar izin verilmesinin kararlaştırıldığını açıkladı. Ancak Mehmet Narin hakkında ev hapsi olmadığını bildirince Başkan, “Sistemde öyle gözüküyor.” dedi. Başkan, sanık Aydın Köstem’in elektronik kelepçenin çıkarılması talebine de diğer sanıklarda olmadığı halde, “Herkeste var.” karşılığını verdi.
Mahkeme Başkanı devamında;
Firari Nuri Gökhan Bozkır hakkındaki yakalama kararının beklenmesi ve diğer firari sanıklar Fetullah Gülen, Mustafa Özcan ve Serhat Ilıcak hakkında da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasına,
Anayasa Mahkemesi Üyesi İrfan Fidan ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan’ın, ayrıca ifadeleri arasında çelişkiler bulunan Refik Ali Uçarcı ve Ergün Poyraz’ın birlikte bir kez daha dinlenmesi ile Nuri Gökhan Bozkır’a tutuklanmama güvencesi verilmesine ilişkin taleplerin reddine,
Gürsel Tokmakoğlu, Av. Hüseyin Buzoğlu ile gazeteciler Abdurrahman Şimşek ve Yasemin Güneri’nin tanık olarak dinlenmesine,
ABD Büyükelçiliği’ne Portakal Çiçeği Sokağı’ndaki lojmanda güvenlik kamerası olup olmadığının sorulmasına ve varsa suikast öncesi, suikast günü ve sonrasına ait görüntülerin istenmesine,
Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın zorla getirilmesine, sağlık durumu uygun olmadığı takdirde ambulansla mahkemede hazır edilmesine karar verildiğini söyledi.
Alınan dikkat çekici en önemli karar ise merhum Necip Hablemitoğlu’nun 14 Aralık 2002’de Eskişehir’de katıldığı konferans ile öldürüldüğü gün gittiği Migros’taki görüntülerine ilişkin oldu.
Önceki heyet, konferans ile Migros görüntülerinin karşılaştırılarak Migros’ta Hablemitoğlu’nu takip ettiği düşünülen iki kişinin konferansa katılanlar arasında bulunup bulunmadığına dair rapor istenmesini, Migros’taki kişilere benzer şahısların konferansta da görüldüğünün anlaşılması halinde 18 Aralık 2002 tarihi itibarıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alayı’nda görevli binbaşı ve daha alt rütbedeki subaylar ile astsubayların o tarihteki fotoğrafları, izin, rapor ve çalıştıkları birlikleri gösterir kartların gönderilmesi için Milli Savunma Bakanlığı’na yazı yazılmasını kararlaştırmıştı.
Yeni heyet ise Eskişehir’deki konferans görüntülerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara TEM’den istendikten sonra Migros görüntüleri ile karşılaştırılıp sözkonusu iki kişinin davanın sanıkları arasında yer alıp almadığının araştırılması yönünde karar aldı.
Bu arada yine eski heyet; “tetiği çeken failin sanık Tarkan Mumcuoğlu olmayabileceği anlaşılmakla” diyerek tetiği çeken asli failin kim olduğunun tespit edilmesi hususunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş, ama hem iddianame hem de duruşma savcısı olan Zafer Ergün imzasıyla, bu talebin “davayı sürüncemede bırakma” amaçlı olduğu belirtilerek kovuşturmaya yer yok kararı verilmişti. Yeni heyet, avukatların bu karara itiraz edilmesi yönündeki talebini de reddetti.
Alınan bu kararlardan sonra duruşma 4-8 Mart tarihlerine ertelendi.