Doğru soru, bu cesareti nereden alırlar? Yunan’ı, Alman’ı, Amerikalıyı ve Rus’u cesaretlendiren şey nedir?
Ben size söyleyeyim: Onları cesaretlendiren şey, Kardak’tan sonraki dönemde Türkiye’yi yöneten siyasetçilerin cesaretsizliği, basiretsizliği, korkaklığı, gafleti, dalaleti ve hatta hıyanetidir!
Onları azgınlaştıran şey; Türk hükümet adamlarının, yaklaşık 21 yıldır, laftan başka hiçbir şey üretememiş olmalarıdır.
Onları densizliğe iten şey; onların yıllardır abartarak sürdürdüğü şımarıklığa karşı hiçbir şekilde anlayacakları dilden ve adam akıllı bir cevap verilememiş olmasıdır.
Onları hukuksuzca davranmaya iten şey; onların yaptığı her türlü, hırsızlığın, haksızlığın ve hukuksuzluğun daima yanına kar bırakılmış olmasıdır.
Hepsi de yakın tarihimizde oldu.
*Yıl 2003 yılıydı…
Amerikalılar; Kuzey Irak Süleymaniye’de görevli 11 özel kuvvet askerimizin başına çuval geçirdiler ve hepsini esir aldılar!
Üstelik Türk Timi’nin komutanı zannederek tutukladıkları bir İngiliz vatandaşına, sorguda konuşmuyor diye defalarca tecavüz ettiler!
Sonuç ne oldu?
Koca bir hiç!
Büyük devletiz ya, bir müzik notası bile veremedik iyi mi?
*Yıl 2010 yılıydı…
Akdeniz’de Gazze’ye doğru seyretmekte olan Mavi Marmara isimli Türk gemisi, uluslararası sularda İsrail askerleri tarafından basıldı
Tam 9 Türk takır takır vuruldu!
Gemiye el konuldu ve gemideki çoğu Türk vatandaşı 500 civarı yolcu resmen esir alındı!
Sonuç?
Hiç…
Büyük Türk Devleti’nin güçlü donanmasına mensup bir tek savaş gemisi bile iskeleden ayrılamadı!
Ölenler öldü, kalanları ise İsrail canı istediğinde teslim etti.
Adamlarda para çok, bizimkiler ise her zaman meteliğe kurşun atıyor. Yani para için satamayacakları dava yok!
Yıllar sonra verdiler bir 20 milyon dolar ve bu iş kapandı.
Kanın, canın, şerefin ve haysiyetin bedeli sadece 20 milyon dolar…
Anladılar ki, işte bu kadar ucuzsunuz!
*Yıl 2015 yılıydı…
IŞİD Eşkıyaları tarafından, Suriye’deki Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesi kuşatıldı!
İçinde askerlerimiz ve ecdat mezarı var(dı).
Anavatan’a uzaklığı sadece 30 kilometreydi. Hani sınır birliklerimizin garajlarındaki tankları topları hiç yerinden oynatmadan dahi, sadece namlularını çevirerek bu eşkıyaları yok edebilecek imkânlara sahiptik. Helikopter kaldırsak sadece beş dakika… Savaş uçaklarımızı kaldırsak adamların ödü kopacaktı…
Büyük ve güçlü bir devletin ne yapması beklenirdi?
IŞİD eşkıyaları gibi ruh hastası bir gruba öyle bir haddi bildirilirdi ki, bütün dünya da görürdü, bir Türk toprağını kuşatmaya kalkmanın bedeli ne olurmuş.
Ama öyle olmadı…
Sözüm ona başarılı bir geri çekilme (kaçış) operasyonu ile eğer doğruysa Süleyman Şah’ın kemikleri de alınarak, tarihte ilk defa bir Türk toprağı, bir tek kurşun dahi sıkılmadan bir terör örgütüne teslim edildi.
ŞAH-MAT Operasyonu da diyebileceğimiz bu kaçış operasyonunda bir de şehit verdik. Üstüne üstlük tam 10 tane Türk tankını da PYD’ye bıraktık!
Sonuç ne?
Hiç!
Peki, savunmadığımız ve kaybettiğimiz tek Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi miydi?
Ne yazık ki hayır!
Aslında en son kaybettiğimiz Türk toprağı Süleyman Şah Türbesiydi.
*Çünkü 2004 yılından bu yana Ege’deki tam 18 Türk adası Yunanlı tarafından peyderpey işgal edildi.
Askeri bir işgal!
Ardı sıra; Koyun, Hurşit, Eşek, Bulamaç, Formoz, Kalolimnoz, Keçi, Gavdos, Dionisades, Sakarcılar, Koufonisi, Koçbaba, Dhia, Gaidhouronisi adaları ve Venedik Kayalıkları işgal edildi!
Çıt yok!
*Yıl 2012 yılıydı…
Nergizcik Adası işgal ve ilhak edildi, fakat yine tık yok!
Devletin televizyonu TRT bile, 26 Aralık 2012 tarihinde, “16 Ada Yunanistan’a geçti” haberini verdi. Fakat bizimkilerde yine tık yok!
*Yıl 2014 yılıydı…
Nisan ayında bir Türk teknesine, Keçi adası ile Bodrum arasındaki Türk karasularında Yunan sahil güvenlik gemisi tarafından uçaksavar ateşi açıldı. Türk kaptan Mustafa Ateş öldürüldü!
Sonuç ne?
Hiç!
*Yıl yine 2014 yılıydı…
Bu sefer de Mayıs ayında yine teknelerimize ateş edildi. Türk Kaptan Kaan Camuzoğlu ve 3 arkadaşı Bodrum Turgut Reis sahillerinde 1,5 mil açıkta balık avlarken, Yunan sahil güvenlik botundan açılan ateş sonucu tekneleri kullanılamaz hale geldi. Camuzoğlu ve üç arkadaşı silah zoruyla İstanköy’e (Kos) götürülerek tutuklandılar!
Sonuç?
Koca bir sıfır!
*Yıl 2016 yılıydı…
Ardıççık ve Marathi adalarımız ardı ardına işgal edildi!
Sonuç ne?
Hiç!
Şimdi bazıları televizyon kanallarına çıkıyor ve işgal edilen adaları küçülterek ve küçümseyerek adacık, kayacık veya keçilerin dahi otlayamadığı kayalık olarak lanse ediyorlar ya…
Fakat kazın ayağı hiç de öyle değil. Mesela: İşgal edilen adalardan Hurşit Adası, İstanbul’daki Büyükada’nın beş misli büyüklüğünde. Yine Eşek Adası Büyükada’nın üç misli büyüklüğünde, Bulamaç Adası ise Büyükada ile aynı büyüklükte bir kara parçasıdır.
Bitti mi?
Hayır!
*Yıl 2020 yılıydı…
10 Eylül günü Yunan, Karaada’yı işgal etti! Üstelik bu askeri işgal, televizyon kanallarında canlı olarak yayınlandı.
Peki, bu ada nerede? Bize çok mu uzak?
Hayır, Hani şu burnumuzun dibindeki Meis Adası var ya, işte onun hemen yanı başında ve Türkiye ana karasına olan uzaklığı da yalnızca 1,5 mil olan bir Türk adası…
Sonuç?
Hiç! Yine sağıra yattılar.
*Yıl, yine 2020 yılıydı.
Bu sefer de bir Türk gemisi; Almanlar tarafından basıldı!
Aralık ayında taşıdığı insani yardım malzemeleri ile İstanbul’dan demir alarak Libya’ya hareket eden Roselina-A isimli Türk gemisi, Mora Yarımadası’nın güneybatısındaki uluslararası sularda Alman askerleri tarafından basıldı.
23 Aralık’ta yapılan baskında, Türk mürettebata tam bir terörist muamelesi uygulandı.
Gemi bir Alman askeri gemisi ve baskını düzenleyenler de Alman özel kuvvet askerleriydi. Ancak, yapılan harekât; Yunanistan Deniz Kuvvetlerinden Theodoros Mikropoulo’nun sevk ve idaresinde yapılan İrini Harekatı’ydı.
Gemiye ve personelimize tam 16 saat el konuldu!
Sonuç?
Hiç!
En son ne oldu?
*Tarih 13 Ağustos 2023 idi. Yani daha bir hafta önce…
Rus deniz piyadeleri geçtiğimiz pazar günü, Türkiye’nin kuzeybatı sahilinin 60 km kadar uzaklıkta (yani İğneada açıklarında), uluslararası sularda seyreden “Şükrü Okan” adlı Türk gemisine helikopterle baskın düzenledi! [1]
Yapılan ne?
Yine hiç!
Türk Devleti de diyor ki; “bu gemi Türk bayraklı bir gemi değildi”, yani bizi ilgilendirmez. Adamlar utanmasalar Türk vatandaşlarını bile inkâr edecekler. E be muhterem, basılan Mavi Marmara Türk bayraklı mıydı? O zaman İsrail’den 20 milyon doları neden aldınız? Yahu boş verin gemiyi, oradaki insanlar sizin vatandaşınız ve yapılan hukuksuzluk ve zulüm sizin vatandaşınıza yapılıyor.
Şimdi herkes bu baskını konuşuyor…
Sanki böyle bir baskın ilk defa yapılıyormuş gibi şaşıranlarımız var.
Oysa gördüğünüz gibi bu ne ilk baskın ne de son baskın olacak!
Basarlar!
Biz bu kafayla gidersek, daha çok basarlar.
Neden basarlar?
Doğru soru, bu cesareti nereden alırlar? Yunan’ı, Alman’ı, Amerikalıyı ve Rus’u cesaretlendiren şey nedir?
Ben size söyleyeyim: Onları cesaretlendiren şey, Kardak’tan sonraki dönemde Türkiye’yi yöneten siyasetçilerin cesaretsizliği, basiretsizliği, korkaklığı, gafleti, dalaleti ve hatta hıyanetidir!
Onları azgınlaştıran şey; Türk hükümet adamlarının, yaklaşık 21 yıldır, laftan başka hiçbir şey üretememiş olmalarıdır.
Onları densizliğe iten şey; onların yıllardır abartarak sürdürdüğü şımarıklığa karşı hiçbir şekilde anlayacakları dilden ve adam akıllı bir cevap verilememiş olmasıdır.
Onları hukuksuzca davranmaya iten şey; onların yaptığı her türlü, hırsızlığın, haksızlığın ve hukuksuzluğun daima yanına kar bırakılmış olmasıdır.
Bir Türk atasözü der ki; “Baskın Basanındır!”
Bakın, eğer Devlette liyakat biterse, lakaytlık baskın verir!
Adalet biterse, zulüm baskın verir!
Doğruluk biterse, yalan baskın verir!
Tarafsızlık biterse, yandaşlık baskın verir!
Ciddiyet biterse, fitne baskın verir!
Hadimlik biterse, hainlik baskın verir!
Üretim biterse, sefalet baskın verir!
Devlet zayıflatılırsa, rezaletler baskın verir!
Son gemi baskını rezaleti de işte böyle bir şeydir!
Unutmayın, bugünün olayı diye baktığımız birçok olay, aslında dünün olayıdır.
Yani, dünün olaylarının birer sonucudur.
Çünkü: Sizi izlerler, sizi gözlerler, daha önceki yaptıklarınıza ve yapamadıklarınıza bakarlar…
Yoklarlar…
Denerler…
En sonunda, cesaret ederler!
BASARLAR!!!
Ve siz, sadece lafla peynir gemisi yürütmeye devam ederseniz…
Daha çoook geminizi basarlar!
Sadece geminizi de değil!
Evinizi damınızı… Yatak odanıza kadar basarlar!
Millet olarak uyanmazsanız!
Eğer siz; hain ile hadimi, yabancı ile yerliyi, dost ile düşmanı ve kuzu ile kurdu ayırt edemezseniz…
Bırakın adalarınızı, bırakın gemilerinizi, donumuza kadar alırlar!
Ananıza, avradınıza kadar basarlar!!!