Disney+’ın Atatürk dizisini yayından kaldırma kararı, Ermeni Diasporası ve akabinde Ermeni Soykırımı iddialarını yeniden gündeme taşıdı. İddialar, diasporanın diziye karşı çıktığı, bu sebeple yayınlanmadığı yönünde olsa da gerçek, platformun yeniden göreve getirilen CEO’nun bir nevi kemer sıkma politikası olduğuydu.
Ermeni soykırımı konusunda araştırma yapan Engin Çoruh, Alman arşivlerine dayanan kitabı `Doppelmoral: İkiyüzlülüğün Almancası` hakkında, Odatv’nin sorularını yanıtladı.
Soykırım iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten Çoruh, kitabında yer verdiği belgelerin önemine vurgu yaptı…
Türkiye`ye karşı atılmak istenen `soykırım` suçlamasına karşı Alman arşivlerinde araştırma fikri nereden doğmuştu?
Çoruh: Senelerce önce doktoramı yaparken konumla ilgili belge bulmak için Türk ve Alman arşivlerinde aylarca çalışmıştım. Bu arada konum ile ilgisi olmayan ama bizler için çok önemli olan belgelere rastlayınca o belgelerin de kopyalarını aldım. Bu belgeler arasında Alman dostlarımın bana her zaman sordukları soruların cevapları vardı. Tarih ile uğraştığım için emperyalist ülkeler ve Ermeni diasporasının öne sürdüğü iddiaların da yanlış olduğu ve tarihi doğruları göstermeyip pek çoğunun kötü uydurulmuş masal olduğunu görünce tarihi doğruları bulmak için harekete geçtim. Bulduğum evraklar arasında çok önemli ve şimdiye kadar hiç bilinmeyen noktaları açıklığa kavuşturan belgeler var. Bildiğim kadarıyla Alman arşivlerinde bu kadar derin ve uzun çalışan çok az insan var. Ben de onlardan biriyim. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlar bizim müttefikimiz olduğu için Alman Arşivlerindeki belgeler bizler için çok önemli.
İstanbul`da basılmış “Doppelmoral. İkiyüzlülüğün Almancası” isimli kitabınızda istediğiniz her şeyi yansıtma fırsatınız oldu mu?
Çoruh: Ne yazık ki hayır. Aslında kitap 2016 senesinde Alman Parlamentosu’nun haksız yere almış olduğu “soykırım kararı”na cevap olduğu için her şeyi yazamadım. Konu çok derin ve piyasada o kadar çok dezenformasyon var ki insan ne yapacağını şaşırıyor. Daha açıklanması gereken dünya kadar belge var.
Kitabınıza Türkiye ve Almanya dışında hangi ülkelerden ilgi gösterildi? Özellikle Türkiye`de gösterilen sizi memnun etti mi?
Çoruh: Aslına bakarsanız kitap Türkiye’de bile gereken ilgiyi görmedi. Bu konularla uğraşması gereken kuruluş ve şahıslar harekete geçmediler. Kitabın doğru düzgün tanıtımı yapılmadı. Allah razı olsun bir dostumun aracılığı ile Yeni Çağ televizyonu bir yayın yaptı. Bir iki kere de gazetelerde kitabım hakkında olumlu yazılar yazıldı. İşin en kötü tarafı resmi makamlardan çıt çıkmadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi en son Mayıs 2017`de Perinçek-İsviçre davasında İsviçre’nin “Söz ve ifade özgürlüğünü kısıtladığını` kesin hüküm altına aldıktan sonra Türkiye sanki bu konudaki işlerini bitmiş saydı, neden bu şekilde davrandı ve davranıyor?
Çoruh: Aslında konunun bu kadar aleyhimizde gelişmesinin sebebi Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri… 1965 senesinde Uruguay Parlamentosu ilk soykırım kararını aldığından beri iş başında olan hükümetler alınan soykırım kararlarına karşı doğru düzgün bir reaksiyon göstermedi. Dışişlerimizin yaptığı tek şey kararı protesto edip kısa bir zaman için büyükelçiyi geri çekmek oldu. Peki buna karşı soykırım kararı alan ülkenin reaksiyonu ne oluyor? Kibarca söylersek gülüp geçiyorlar. Bir kaç ay sonra da geri çekilen büyükelçi tıpış tıpış geri dönüyor. Olay bitmedi ve büyük bir hız ile aleyhimizde gelişmeye devam etmekte… Bana göre bunun yegane sebebi Türk Hükümetlerinin izlediği yanlış politika…
Türkiye’nin neden bu şekilde davrandığına gelince…. Kitabımda bu konuya değinmiştim. Bana göre ana problem: Milli duygulardan noksan, tarih biliminin varlığından haberi olmayan ve bu yüzden tarih biliminin değerini bilmeyen, gaflet ve dalalet içinde olan şahısların karar verme yetkisi olan pozisyonlarda bulunmasından dolayı olaylar bu duruma geldi. Bu şahıslar bu makamlara nasıl gelmişler bilmiyorum. Hiçbir kimse gelip de bana şimdiye kadar güdülen politikanın doğru olduğunu söylemeye kalkmasın. Benden önce mantık kurallarına hakaret etmiş olurlar. Şayet şimdiye kadar doğru düzgün bir politika güdülmüş olsaydı en azından Perinçek-İsviçre davasından sonra dünya üzerinde hiç bir kuruluş ve parlamento soykırım kararı alamazdı.
‘Soykırım` iddialarına karşı mücadeleye özellikle Avrupa ve ABD’de ivme kazandırılması için neler tavsiye ederdiniz?
Çoruh: Bakın… Bazı gerçekleri görmemiz ve kabul etmemiz gerekmektedir. Bana göre yanlışlara dayanan, bizi dünyanın en kötü, en adi suçu ile suçlayıp geçmişimizi ve bütün Türkleri katil yapmaya çalışan yalanların düzeltilmesi için üç önemli noktayı muhakkak ve muhakkak düzeltmemiz gerekmektedir.
- Zamanımızda palavralara dayanan ve tarihi doğrular ile hiçbir bağlantısı olmayan soykırım kararları bazı ülke parlamentoları tarafından alınmıştır ve bazı ülkeler soykırım kararını almaya devam ediyorlar. Bu demektir ki olay uluslararası arenada oynanmaktadır. Uluslararası arenada muhatap ise ülkelerin hükümetleridir. Bu şartlar altında vatandaşlardan gelen reaksiyon fazla dikkate alınmaz. Bir örnek versem…Çocukluğumuzda futbol oynardık. Mahalle takımları vardı. Şimdi düşünün bir mahalle takımı Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray gibi takımlarla maç yapmak istiyor. Şimdi cevap verin. Birinci ligde oynayan hangi kulüp daha tescil edilmemiş, adı sanı duyulmamış, hiçbir ligde oynamayan mahalle takımı ile futbol oynar? Olay uluslararası olduğu için mahalle takımı Real Madrid ile maç yapmak isterse Real Madrid’in reaksiyonu ne olur? Sonuç: Hükümet desteği şart.
- İkinci önemli nokta maddi durumdur. Şahsi görüşüme göre hükümetimizin yapmadığı veya yapmak istemediği milli bir konuyu bizler halledemez miyiz? Evet !!! Bizler şahıs olarak halledebiliriz. Ancaaaak…. Bizler için en önemli nokta yapılacak hareketin maddi yönüdür. Yapılan araştırmalara göre Ermeniler bu güne kadar 4-5 milyar dolarlık bir yatırım yapmışlar. Onlar bir soykırım endüstrisi kurmuşlar ve başarı ile ürünlerini piyasaya sürüp satıyorlar. Şimdi cevap vermemiz gereken nokta 4-5 milyar dolarlık yatırım yapan ve bütün piyasayı elinde tutan bir kuruluşa karşı çıkmak için bizim ne kadar yatırım yapmamız gerektiğidir. Bizler bu iddiaların yalanlara dayalı olduğunu söyleyerek ortaya çıkıyoruz ve hukuk yolunu denemek istiyoruz. Hukuk yolunu başarı ile yürütebilmemiz için en azından 7-8 milyon dolara ihtiyacımız var. Şimdi kimde bu kadar para var? Bu kadar parası var olan çok kuruluş ve şahıs var ama hangisi şimdiye kadar bu konu için, ne kadar para harcadı? Hükümetlerimiz bu konu için ne kadar para harcadılar? Sonuç olarak söyleyebilirim ki maddi problemler hal edilmeyince şahısların yapacağı hukuk mücadelesi de yapılamaz. Sonuç: Maddi destek şart.
- Üçüncü nokta ise konu hakkında birlik olmamız gerekiyor. Bu birliktelik yurt içinde ve yurt dışındadır. Yurt içinde her kafadan bir ses çıkıyor. Konuyu bilmeyen bir grup çıkıp “efendim özür dileyelim” diyor. Bazı sendikalar, politik partiler, politikacılar, basın yayın organları, üniversiteler vs. vs. konu hakkında susuyor ve desteklemiyor. Bunları aydınlatmamız lazım. Yurt dışına gelince: bana göre bizim dost ve kardeş Azerbaycan ile anlaşıp ortaklaşa hareket etmemiz gerekiyor. Bunun yanı sıra yurt dışındaki Türk derneklerini de destekleyip onları aydınlatmamız şart.
Yukarıda belirttiğim noktaları düzeltebilirsek Avrupa ve Amerika’daki durumları da düzeltebiliriz. Bildiğim kadarıyla Amerika’da vatanperver ve doğruların ortaya çıkması için çabalayan gruplar var. Bu vatandaşlarımız okul kitaplarına konan Ermeni soykırımı paragraflarını kitaplardan çıkartmak için dava açma yoluna gitti.. Fakat şu anda maddi sıkıntılar yüzünden davadan vazgeçmek durumuna düştüler.
Saydığım bu problemler çözülmediği takdirde Avrupa ve Amerika’da ki vatandaşlarımıza ivme kazandırmak çok zor olacaktır.
Bildiğimiz kadarıyla özellikle Alman arşivlerinde bu konudaki araştırmalarınız sürüyor. Elde ettiğiniz yeni belgeleri medya aracılığıyla mı paylaşacaksınız yoksa kitabınızın yeni baskısını mı bekleyeceğiz?
Çoruh: Alman arşivlerindeki araştırmalarıma devam ediyorum ama bundan önce kitap yayınlamakta o kadar zorluk çektim ki ne yalan söyleyeyim şimdi yeniden bir kitap bastırmayı göze alıp alamayacağımı bilmiyorum. Elbette arşivlerde bulduğum bazı yeni ve çok önemli bilgiler var. Onlar sayesinde kitap içindeki bilgiler daha da açıklığa kavuşuyor ve olaylar daha berrak olarak ortaya çıkıyor. Bilgilerin paylaşılması gerek, medya veya basın farketmez. Yeter ki bilgiler kamuoyuna ulaşsın. Ama daha önce de söylediğim gibi bundan önceki tecrübelerim ne yazık hiç de olumlu değil. İnşallah bu problemi halledebiliriz.