Uzun uzun zaman önce memleketin birinin Payitahtında çalışkan ağzı laf yapan, elinden her iş gelen oldukça girişken bir delikanlı varmış. Ve bu delikanlının da sevdiği iyi huylu, melek tabiatlı bir kız yaşarmış o şehirde. Nedendir bilinmez delikanlının anası bu kız demiş bize münasip değil. Senin tanınmış bir ailenin kızını alman lazım. Sen fakir, o fakir akşama kadar kuru ekmek kemir. Nefesiniz açlıktan kokarken nasıl olacak bu iş.
Delikanlı anasını ikna edemediği gibi, o melek huylu kızı alıp çıkamamış şehirden. İki sokak ötede anasıyla birlikte yaşayan bir başka kız, delikanlıya sevdalanmış. Ana kız önce delikanlının anasını araştırmışlar. Bakmışlar ki, delikanlının sevdiği kızdan nefret ediyor. Oyunlarını o nefretin üzerine kurmuşlar. Kızın anası senin oğluna evlenecek kız mı yok demiş, işte kızım. Elinden her iş gelir. Güzel yemek yapar. Tatlı dillidir. Bir evi çekip çevirir. Rahmetli babasından bir konak, Bedestende üç dükkân. Sur dışında tarlalar, bahçeler kaldı. Yeminle senin oğlun diyor başka bir şey demiyor. Gel şu ise oğlunu ikna et. İş kuracaksa yardım edelim. Payitahtın sayılı insanlarından biri olsun.
Delikanlının anasının gözleri parlamış. Başlamış oğlunu işlemeye. Oğlu hiçbir şekilde sevdiği kızdan vazgeçmemiş.
Zengin kız ise, bu öyle olmayacak demiş, çıkmış kızın karşısına. Bırak sevdiğimin yakasını diye ileri geri konuşmuş, bağırmış olay çıkarmış. Mahallenin kadınları zengin kızına hak vermişler. Kadınlardan biri, bırak kuru inadı kızım demiş. Delikanlının anası seni günahı kadar sevmiyor. Vazgeç. Çek git bu şehirden. Bu zengin kız eninde sonunda bu delikanlıyı alır senin elinden.
Delikanlı olan bitenden haberdar olmasına haberdarmış amma bilinmez bir sebeple bekliyormuş. O melek huylu kız, delikanlıya herkes üzerime çok geliyor demiş. Beni götür bu şehirden. Öyle bir kervana katılalım ki, arayan bulamasın. İzimizi süremesin. Yerin kulağı vardır derler ya. Birileri bu konuşmaları duymuş, sıcağı sıcağına zengin kıza anlatmış.
Zengin kızın anası bu böyle olmayacak diye şehrin az biraz dışında bir mağarada yaşayan büyücü kadının yanına koşmuş hemen. Ocağına düştüm demiş. Bilirsin ben sana az büyü yaptırmadım. Şimdi de kızım bir delikanlıya sevdalandı. Delikanlıda hiç olmayacak bir kızla kaçmayı düşünüyor. Ne yaparsan yap, delikanlı o kızla kaçmasın. Kız gidebilir, kaybolabilir, hatta ölebilir. Yok, yok ölmesin, esir pazarlarında satılsın, bir daha payitahtı göremesin. Al şu bir kese altını. Hallet şu işi. Düğün dernek olursa, sana bir kese altın daha…
Büyücü kadını o şehirde kimse sevmezmiş, ancak ondan korkan ve çekinen de az değilmiş, zengin kızın anası gibi kadınlar ise kapısını aşındırırlar, büyücüyü altına boğarlarmış.
Büyücü kadın, içini ferah tut demiş, delikanlı kalacak, kız kaybolacak, senin kıza koca olacak. Zengin kızın anası, uçarcasına geri gelmiş eve, uyandırmış kızını. Bu iş tamam demiş, delikanlı senin kocan olacak artık.
Büyücü kadın, sabaha karşı, melek huylu o kızı çağırmış yanına. Sen demiş bir müddet ortadan kaybolacaksın. Benim mağaram gizli bir tünelle, kimsenin bilmediği bir vadiye çıkar. O vadide güzel bir ev var. Yiyecek içecek ne ararsan evin dolaplarında dolu. Ben gel diye haber gönderinceye kadar gelmeyeceksin. Kız seni demiş bu şehirde kimse sevmez. Kimseye iyilik yaptığını bilende yok, görende, bana neden yardım ediyorsun. O sonraki iş demiş büyücü. O zengin kadını da o delikanlının anasını da analarından doğduklarına pişman edeceğim. Merak etme sevdiğin delikanlıyı çok severim. Onun hatırı bende çok büyük. Senin de yerin özeldir. Hadi dediğimi yap, kimselere gözükmeden git o vadiye demiş göndermiş kızı.
Birkaç gün sonra, melek huylu kızın yakınları, kızımız ilk kervanla çekmiş gitmiş demişler. Yazık etti. Hem kendine hem de sevdiği delikanlıya. Zengin kız, işte şimdi oldu anam demiş şu büyücüye verdiğin altınlar helal olsun. Gidecek dedi gitti. Bak ne diyeceğim. Delikanlı benimle görüşmek için haber gönderdi. Bugün her şey pek güzel anam.
Zengin kızıyla delikanlı buluşmuşlar. Delikanlı, seni neden çağırdım bilir misin demiş. O vefasız kız habersizce çekmiş gitmiş. Ona karşı içim soğudu. Ben seninle yeni bir hayat kurmak isterim. Tabi sende razı isen demiş. Zengin kız anama bir danışayım demiş, hatta sende kendi anana bir danış. Onların da rızalarını alsak daha iyi olmaz mı?
Delikanlının anası işte demiş doğru olan bu. Sen sana münasip olana karar verdin. Bu zengin kızı seni çok seviyor oğlum.
Kızın anası, planımız tıkır tıkır işliyor demiş. Aferin sana. Yarın dükkanlardan birinin başına o delikanlıyı geçirelim. Akıllı becerikli biri. Sonra geçsin bizim kervanın başına, alsın seni yanına hem diyar diyar dolaşın hem de o kızı unutsun gitsin. Senin saadetin önemli kızım demiş sarılmış kızına.
Zengin kızın anası ardından varmış büyücünün yanına. Büyücü demiş. Kız gitti gitmesine de ben bu çocuklar evlensin isterim. Sonra da karı koca çıkıp gitsinler bu şehirden, şu adı batasıca kızın uğursuz hayali çıksın gitsin o delikanlının aklından hayalinden. Hem demiş delikanlının anası da benimle aynı fikirde…
Büyücü sen bilmezsin demiş, o delikanlı onun oğlu değil…Kız kardeşinin oğlu. Anası doğumda öldü. Teyze ana yarısı derler ya…Lakin kardeşini hiç sevmezdi. Kimi üvey dedi, kimi besleme dedi, çocuğu olmadı. Olmayınca da kendi öz evladı gibi baktı, büyüttü, yetiştirdi.
O sevmediğin kız kimin kızı biliyor musun?
Nerden bileyim demiş kadın. Büyücü, hani demiş sen bir zamanlar birini sevmiştin. Ailen o delikanlıyı istemedi. Yetmedi öldürdü. Senin de ondan bir kızın olmuştu. O kızı karşı tepelere bıraktılar, sana da öldü dediler ya. Zengin kadın, kanlı kundağını getirdiler demiş. Sen yalancının önde gidenisin. Yok demiş büyücü ben o küçük kızı aldım. Akrabalarıma verdim. Büyüdü, o beğenmediğin kız oldu. Zengin kadın düşmüş bayılmış büyücünün mağarasında. Kendine geldiğinde, hiçbir şey demeden kaçarak çıkmış gitmiş.
O gitmiş. Delikanlının anası gelmiş büyücünün yanına. Büyücü hoş geldin teyze demiş. Hayırdır sen niye geldin? Teyze misin, akraba mısın, yoksa hiçbiri mi değilsin nesin? Kadın her şeyi bildiğini bilirim demiş. O uğursuz kız gerçekten gittiyse, oğlumla, zengin kızının evlenmesini istiyorum ne yapacaksan yap. Al sana bir kese altın.
Büyücü, bu saatten sonra demiş altın geçmez. Gerçekleri bilsen küçük dilini yutardın. Hatta zengin kadın gibi sende düşüp bayılırdın. Haydi varın gidin işinize. İşim çok, gelen giden çok.
Delikanlının anası oldukça düşünceli bir şekilde çıkmış mağaradan.
Zengin kızın anası, çalmış delikanlının anasının kapısını, bana hiçbir şey sorma, araştırma, altını deşme. Bundan böyle demiş sen benim ahretliğim ol, kardeşim ol, sırdaşım ol, al evin içinden sana lazım olanı. Benimle gel. Kızımı da alıp bu şehirden çıkıyorum. Kervan benim. Bu kervan bundan böyle bu Payitahta hiç uğramayacak. Gidiyoruz bu şehirden, bu memleketten. Bundan böyle hangi diyarı beğendik orada kalacağız, var mısın? Varım demiş delikanlının anası…
Büyücü çağırmış delikanlıyı. Sevdiğin kız demiş falan yerde. Al onu oradan, hiç uzatmadan hemen evlen. Hem de bugün.
Sonra ne mi olmuş?
Şehir şehire, Büyücü büyücüye, delikanlı delikanlıya, melek huylu kız melek huylu kıza, zengin kızın anası, zengin kızın anasına, zengin kız zengin kıza, mahallenin kadınları mahallenin kadınlarına benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…