Erdoğan önceki günkü Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genel Kurulu’nda, yine seçim sonuçlarını değerlendirip, “sadece 21 yıllık değil, asırlık kazanımları tehlikeye atacak büyük bir kuşatmanın parçalandığını” vurguladı.
Devamında da şunları söyledi:
“Son seçim sonuçlarının milletimizin istikbal yolculuğu açısından önemini zamanla daha iyi idrak edeceğiz. Milletimizin verilmiş sadakasının olduğunu gün geçtikte çok daha net göreceğiz. Sırf iktidara gelmek uğruna kimlerin kimlerle hangi pazarlıklara giriştiği, kapalı kapılar ardında ne tür sözlerin verildiği, vatanın bekasının ‘işporta malı’ gibi nasıl tezgâha konulduğu zamanla ortaya saçılacaktır. Hepsinden öte, terör örgütleriyle ne gibi pazarlıklar yapıldığı ortaya çıktıkça gerçekten ‘Verilmiş sadakamız varmış.’ diyeceğiz.”
Terör örgütlerinin patronları ve 15 Temmuz’un finansörleri dahil, Erdoğan’ın kazanmasına en çok hangi “dış güçlerin” sevindiği ortada; ama Erdoğan’a göre, demek ki, ülkemizi “kuşatanlar” onlar değil, muhalefetmiş!..
Bu bakış açısının sonucu olarak da muhalefeti düşmanlaştırma sürdürülürken dış güçlere “Nerede kalmıştık?” deniliyor.
Erdoğan’ın ve Meclis’in Dış Güçlerle İlk Sınavı
En büyük patron Biden, kutlama telefonunda ilk talebini masaya koydu; “İsveç’in NATO üyeliğine itirazı bırakın.” diye buyururken, “Gelecek hafta bunu daha detaylı konuşacaklarını” kaydetti. “Gelecek haftanın” üzerinden iki hafta geçti, ama o telefon gelmedi.
Bu arada NATO üyeliği için Erdoğan’ın onayını bekleyen İsveç cephesinde şunlar oldu:
– Ankara’nın istediği terörle mücadele yasasını yürürlüğü koyduğu müjdelendi. Ancak bu yasanın göstermelik olduğu ortaya çıktı…
– Bir teröristi iade edeceği bildirildi; ancak bu kişinin uyuşturucu kaçakçısı olduğu, iade edilmemek için kendisini PKK’lı gösterdiği anlaşıldı…
– Ankara’yı çok rahatsız ettiği için ülkede Kur’an-ı Kerim yakılması yasaklanmıştı. Ancak Yüksek Mahkeme geçen hafta o yasağı kaldırdı. İlginçtir; iktidar ve ortakları bu defa hiç de kıyameti koparmadı. Sadece Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, “Bu son karar değişmeden İsveç’in, NATO kapsamında bir görev almasına izin vermemeliyiz. Kesinlikle buna rıza göstermemeliyiz.” şeklinde tepki gösterdiği duyuldu…
– Hepsinden önemlisi, adamlar üyeliğinin onlaylanacağından artık ne kadar eminlerse; İsveç, NATO birliklerinin ülkede geçici olarak konuşlandırılmasına izin verdi…
Bir kez daha şunları vurgulayalım:
İsveç istediği kadar tüm terör örgütlerini yasaklayıp teröristleri ülke dışına çıkarsın; en başta ABD, birçok NATO ülkesi, terör örgütlerine hamilik ve teröristlere ev sahipliği yapmıyor mu? İsveç yasaklasın; başta Danimarka ve Hollanda olmak üzere birçok ülkede Kur’an-ı Kerim yakılmıyor mu?
Diyeceğimiz; İsveç’in olası üyeliğinin bunların ötesinde bir anlam ve önemi var. Bu ise ABD-NATO’nun Rusya’yı kuşatması, haliyle de en önce bölgemiz olmak üzere tüm dünyanın büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacak olmasıdır. Ha, Rusya’yla en uzun sınıra sahip Finlandiya’nın üyeliğine tereyağından kıl çeker gibi onay verildi, yani atı alan Baltık’ı geçti; o ayrı!..
Meclis’in Çalışma Süresi Niye Uzatıldı?
11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO Zirvesi öncesinde tablo bu iken, Erdoğan yine sadece İsveç’in terör örgütleri konusunda üzerine düşeni yapması şartını dillendirip şu resti çekti:
“NATO’nun terörle mücadele ayağı nerede? NATO bunu bir defa halletmesi lâzım. Bunu halletmedikten sonra Vilnius’ta filan biz kalkıp da el bebek gül bebek diyemeyiz… Kesinlikle Vilnius’ta çok daha farklı bir şey beklemeyin.”
Erdoğan böyle konuşurken Erdoğan’ın göreve başlama törenine, adeta emperyalizmi temsilen katılan NATO Genel Sekreteri ile ABD yetkilileri, nedense, sonuçtan gayet emin bir havadalar. Bu rahatlığın sebebi ne ola ki?
Seçimlerin hemen ertesinde eski ABD Savunma Bakanı Mark Esper ile eski Pentagon yetkilisi Evelyn N. Farkas’ın kaleme aldığı makalede Türkiye’ye karşı “havuç-sopa” yönteminin uygulanmasının önerildiğini, bunlar arasında, “Biden’ın, Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretini onaylaması” gibi bir havucun yer aldığını belirtmiştik. Sözkonusu makalede şöyle bir havuç daha vardı:
“Diğer müttefikler bu yılın başlarında meydana gelen büyük depremin ardından Türkiye’nin yeniden inşasını desteklemeyi ve zor durumdaki ekonomisine yardımcı olmak için teşvikler sağlamayı teklif edebilirler.”
Yani iş gelip paraya dayanıyor. Bu kapsamda Erdoğan’ın, Mehmet Şimşek’li yeni ekonomi politikası için, “Kabullendik.” demesini hatırlatmakla ve 1 Temmuz’da tatile girmesi gereken Meclis’in çalışma süresinin uzatılmasına dikkat çekmekle yetinelim.
Yeni Meclis Başkanının NATO Sözü Neydi?
Yanılmayı dileriz; ama Zirve’de yine bir Erdoğan-Biden görüşmesinin gerçekleşmesi, İsveç’in atacağı adımların bir komisyon marifetiyle takibi gibi taktiksel, ama “zafer” diye sunulacak kararlarla Ankara’nın bu üyeliğe de onay vereceği görülüyor.
Oysa konu böyle geçiştirilemeyecek kadar hayati ve eli çok zayıflamış olsa da Türkiye’nin ABD- NATO’ya karşı adeta son kozu.
Şuraya geleceğiz:
AKP’nin büyük ortağı MHP’nin Lideri Devlet Bahçeli’nin geçmişte, “NATO üyeliğini tartışmaya açalım, Küreciği de İncirlik’i de boşaltalım.” dediğini biliyoruz.
Yeni ortak HÜDA-PAR da Parti Programı’nda yer verecek kadar NATO’ya karşı; “bir İslâm ülkesi olarak Türkiye’nin NATO’nun zulüm operasyonlarına onay vermesi ve bizzat bu operasyonların içerisinde aktif görev almasını utanç verici” buluyor.
AKP ve ortaklarının yeni Meclis Başkanı olarak seçtiği Numan Kurtulmuş da geçtiğimiz aylarda İsveç’te Kur’an-Kerim yakılması ve teröristlerin Türkiye karşıtı eylemler düzenlemesi üzerine, “Böyle giderse İsveç’in NATO’ya girme meselesi Türkiye tarafından asla onaylanmayacak… Bu olayları takip ediyoruz.” demişti.
Yukarıda aktardığımız son gelişmeleri ne kadar takip ettiğini bilmiyoruz; ama Kurtulmuş’un başkanlığını yaptığı HAS Parti’nin Programı’nda, “önemli dış politika kararlarının ve önemli anlaşmaların referandum yoluyla yürürlüğe konması” gibi bir madde vardı. Keza Kurtulmuş, 2011’de seçim beyannamesini açıklarken bunun altını çizip Erdoğan’a, “Türkiye AB’ye girsin mi girmesin mi, getir önümüzdeki pazar referandumla halka sor. Türkiye NATO’nun yanında Libya’ya müdahaleye karışsın mı karışmasın mı; halka sordun mu?” çağrısında bulunmuştu.
Elbette ve maalesef, yine Erdoğan ne derse o olacak; ama yeri geldi, hatırlatalım istedik. Buyurun; bu tarihi dönemeçte İsveç’in NATO üyeliğini halka sormaya var mısınız?!