Hıdır ismi ve kavramı, fedakâr insanlara örnek olarak verilmiştir. Hıdır birçok insan adına, kurum ve işletme adına yaptığı girişimler sonucunda hiçbir şey beklemeyen, istemeyen, hiç kimsenin rakibi olmayan, elinden gelenin en iyisini yaptığı halde, zaman zaman takdir görmeyen, ancak kendisinden hep bir şeyler beklenen insanlar için verilmiş genel bir isimdir de diyebiliriz.
Sizler daha değişik anlamlarda yükleyebilirsiniz…
Hıdır, benden bu kadar, ancak bu kadarını yapabildim, halledebildim, bundan sonrasında benim yapabileceğim bir şey yok diyendir.
Amma velakin, hep ileri sürülen ve ondan bir şeyler beklenendir.
Hıdır neden benden bu kadar der, neden elimden gelen budur der hiç düşündünüz mü?
Sözde Hıdır’a kapıları açanlar, onları dinliyormuş intibaı uyandıranlar, onun her dediğini yapıyormuş görüntüsü çizenler, felek sırtından koyun keser gibi, Hıdır üzerinden ferman yazarlar! …
Çok bilmişler, açıkgözler, Hıdır gibi dostun olsun, sırtın kesinlikle yere gelmez! …derler.
Bu söz, Hıdır, coşsun, heyecanlansın, bir an önce yola düşsün diye söylenmiş bir sözdür.
Hıdır olsun çamurdan olsun, diye de sırtını sıvazlarlar garibin! …
Hıdır, tam olmasa da Nasreddin Hoca’nın değişik bir versiyonudur aslında.
Hemen her olayın içine daldırılır, çıkarılır
Lafın gelişi, laf başında, laf ola beri gele hikayelerine bakarsanız seveni çok, öveni çok, öne süreni çok, olmadık yerlere göndereni çoktur!
Ancak yardım edeni, destek olarak peşinden gideni yoktur.
Hıdır yola çıkarken, herkes onun heybesine bir kâğıt yazar atar.
İsteyenler neler istemezler ki, kimi maişet ister, kimi ikbal, kimi tayin, kimi bulunduğu yerden evinin karşısına gelmek ister.
Hıdır sempatiktir, girişkendir, hangi kapıya varsa sevimli ve güler yüzlü haliyle kabul görür.
Vardığı kapılardan iyi-kötü boş döndürülmez.
Siz şimdi Hıdır, Hıdırlık’ta yaşar, aslen Akşehirlidir. Soy sop olarak Nasreddin Hoca’nın da hala-dayı uşağıdır bile dersiniz! …
O zaman sizin dediğiniz yoldan gidelim.
İnsanlar işini gördürene, istediklerini alana kadar, bazen Hıdır Ağabey, bazen Hıdır Baba, bazen Hıdır kardeş derler.
Yola düşmeden destek vaatlerine boğulan Hıdır yola düştüğünde, herkesin bir mazereti çıkıverir! …
Hıdır gider, gelir herkesin işini bir şekilde hallederek döner dönmesine de…
İşi biten bir daha selamünaleyküm demez! …
Hıdır aslında elinden geleni yapandır, hem de en iyisini.
Hıdır hatırlı olunca, hatırı sayılınca, hadi derler senin hatırına yapalım şu işi. Yapıyoruz amma, görgüsüzler, burnu büyükler yarın Hıdır gitmese de bizim işimiz zaten olacaktı, başka kanallardan da biz işimizi önceden halletmiştik, ayıp olmasın diye Hıdır Babaya da şöyle bir söyleyiver demiştik derler.
İnsanoğlu kadir bilmez, kıymet bilmez, işinin görüldüğüne bakar.
Çoğu kez, değil bir Allah razı olsun, sağ ol bile demeden fırlar giderler.
Hıdır hiç kimsenin işini yapmaya mecbur değilse de taraf tutmaz, adam seçmez…
Kendileri gitse, kapılardan içeri almazlar, adını bile sormadan kapatırlar nursuzlara, soğuk nevalelere, gülmekten nasipsizlere, arsız ve yüzsüzlere cümle kapıları! …
*****
Hıdır olmak meşakkatli…Hıdır olmak zahmetli…Hıdır olmakla para-pul kazanılmıyor. Hıdır’ın ünü çok, unu yok. Hıdır bir manada yakası yırtıla yırtıla paramparça olan Deli Bekir’le de akraba.
Her isteyen Hıdır olabilir mi? Çok isteyeni, çok bekleyeni olsa da Hıdır olmak kolay mesele değildir. Bir de her isteyeni Hıdır yapmazlar.
Hıdır gani gönüllüdür, sevgi doludur, hoşgörü sahibidir. Üç-beş kuruşun hesabını yapmaz, kimseden bir şey istemez.
Hıdır gönül adamıdır aslında. Ben gönül adamıyım diye ortalık yerde gezip yürüyenlerle mukayese bile edilemez Hıdır.
Hıdır parayla olunmaz, sıraya girilerek, sırası gelen Hıdır olur diye bir kaide falan hiçbir zaman yoktur. Hıdır, Hıdır olarak doğmuştur çünkü.
