Köşe yazısı, “Süt Kardeşlerin Hikayesi” başlıklı uzun bir hikâye veya destandan alıntılar sunmaktadır. Hikâye, bir kervan tarafından bir sandıkta bulunan ve bir hancı aracılığıyla üvey bir aileye verilip onların oğluyla süt kardeş olan bir çocuğun olağanüstü yaşamını konu alır. İki süt kardeşin büyüyüp zulme karşı gelmeleri ve köyün ağasını öldürmeleri üzerine başlayan serüvenleri, onların zindandan kurtarılmasıyla devam eder. Nihayetinde, bu iki yiğit genç, bir Sultanın himayesine girer, büyük bir savaşçı olarak eğitilir ve ülkeyi düşmanlardan korur; hatta sandıkta bulunanın aslında zalim bir beyin torunu olduğu ortaya çıkar. Hikâye, onların maceralarını, evliliklerini ve sonunda ülkenin yönetiminde önemli görevler üstlenmelerini anlatır.
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde başlamış her şey. Büyükçe bir kervan gelmiş şehre. Yolcuların kimi şehre, kimi hanlara ve şehirdeki kervansaraya inmişler. Kervancılar kervan başında uykuya dalacaklarken bir çocuk sesiyle irkilmişler. Bir de bakmışlar ki, kapağı açık bir sandığın içinde bir çocuk. Almışlar çocuğu hanlara sormuşlar, kervansaraya varmışlar çocuğun anasını babasını bulamamışlar. Kervancı başı almış çocuğu varmış şehrin Beyinin konağına, beyim demiş, bu çocuğun sahibini ararım. Bulamadım. Bir yaşlarında bir erkek çocuk. Ben sabah kervanımla yola çıkacağım. Sanırım bu sabi kervanla şehre gelenlerden birine ait. Bey, sen demiş burayı ne sandın Kervancı başı, al götür nereden bulduysan. Beyin neden bu kadar sinirlendiğini kimse anlayamamış.
Kervancı başı, arkadaşı olan bir hancıdan yardım istemiş çocuğu emzirecek bir süt ana buldurmuş. Hancı, Kervancı başı demiş Bey bu kadar kızdıysa bu işin içinde bir iş var. Bu çocuğu yaşatmayabilir, al git bu çocuğu hem de hiç vakit geçirmeden. Kervan çıkmış gitmiş şehirden. Beyin adamları, Beyim demişler kervan gitti, çocukta. Takip edelim mi? Yok demiş Bey, bırakın meseleyi kader halletsin. Kervancı başı, uzak bir handa, hancı demiş, kervanda bir sandıkta bu çocuğu buldum. Bu çocuğu sana bırakıyorum. Sende ver birine. Değilse bu çocuğu bırakmam mümkün olmayacak. Üç oğlum var hanım hamile yardım et bana hancı, kurtaralım şu sabiyi. Hancı, çağırmış bir adamını, vermiş ona çocuğu. Hancının adamı dağlara doğru saatlerce at sürmüş, varmış bir vadi içindeki büyükçe bir köye.
Köyün merkezinde bir kapıyı çalmış. Çocuğu kapıya çıkan bir kadına vermiş, ardına bakmadan binmiş atına, hana doğru sürmüş atını. Çocuğu alan kadın, Kocasına kalk demiş kalk bir oğlumuz oldu. Kardeşim bir bebek bulmuş. Hem de erkek. Hancı, bebeğin kundağının içine bir not yazmış, bu çocuk kervancıların kervanda bir sandıkta bulduğu bir çocuk. Kimi kimsesi yok. Bundan böyle sizin çocuğunuz. Aman ha iyi bakın. Kadın aynı gece hemen bir süt ana bulmuş çocuğa. Bu masum demiş bize Allah’ın emaneti. Emzir bu çocuğu kendi oğlunla. Al sana bir altın. Sandıkta bulunan çok yaman bir çocukmuş. Güçlü, kuvvetli, zeki, yardımsever, çabuk öğrenen, herkese yardım eden bir yapıya sahipmiş. Süt anasının oğluyla el ele vermişler yaşlarından beklenmeyen işlerin hakkından geliyorlarmış.
Köyün ağası acımasız, vicdansız bir adammış. Sebepsiz yere insanları tokatlar, yumruklar, sille tokat dövermiş. Sandıkta bulunan, on yedi on sekiz yaşlarına erişmiş. Boylu poslu bileği bükülmeyen bir delikanlı olmuş. Süt anasının oğlu da yiğit ve gözü pek bir delikanlıymış. Köyün ağası, hiçbir sebebi yokken, sandıkta bulunanın süt anasının köyde bakkallık yapan kocasının dükkanına girmiş, adamı köy meydanında yerden yere çarpmış, dükkânı da yerle bir etmiş. Ava gitmiş olan sandıkta bulunan ve süt kardeşi, bir de bakmışlar ki, bakkal dükkânı yerler bir süt ana iki gözü iki çeşme, kocası baygın yerde. Sandıkta bulunan köyün ağasının kapısını tekmeyle kırmış, yakalamış ağayı başlamış yerden yere çarpmaya, süt kardeşi de yetişmiş. Ağayı kimse ellerinden alamamış.
Araya köyün büyükleri girdiğinde bir de bakmışlar ki, ağa çoktan ölüp gitmiş. Olay köyün bağlı bulunduğu şehre intikal etmiş, muhafızlar gelip iki delikanlıyı yakalamışlar atmışlar zindana. Köyün ağasından kurtulduğuna sevinenler olayı anlatmışlar şehrin Beyine, Köy ağasının adamları da ağamızı acımazsızca öldürdü diye şikayette bulunmuşlar. Şehrin beyi, herkes dağıldıktan sonra, gençler demiş, bu ağa ahlaksız, edepsiz, şerefsiz bir adamdı. Ortalık karardığında iki at sizi bekliyor olacak. Ardınıza bakmadan sürün gidin atlarınızı. Sakın ha köyünüze uğramak gibi bir yanlışlık yapmayın. Ben durumu ailelerinize anlatırım. Süt kardeşler atlamışlar atlara gecenin karanlığında Beyin onları gönderdiği adrese doğru sürmüşler atlarını.
Sabaha doğru bir kervansaraya gelmişler. Orada Beyin adını verdiği adamı bulmuşlar. Beyim demişler, Beyimiz bizi size gönderdi. Bey, hoş gelmişsiniz süt kardeşler demiş. Sandıkta bulunan hanginiz? Benim demiş sandıkta bulunan. Bey, kılıç tutmasını, ok atmasını bilmeyen bileğine kuvvetli iki süt kardeş siz demiş bana lazımsınız. Bey denilen adam tam iki sene süt kardeşleri yetiştirmiş. Her ikisi de kılıç kullanmada, ok atmada, mızrak savurmada ve gürz sallamada emsallerinin üzerine çıkmışlar. Birkaç kez cenge gitmişler süt kardeşlerin sırt sırta verip çarpışması cenklerin kaderini değiştirmeye başlayınca, Bey onları alıp Sultanın ordusunun içine almış. Sultanın memleketi tam manasıyla bir ateş çemberindeymiş. Dışardaki düşmanları yetmezmiş gibi içeride de hasımları çokmuş.
Sultan payitahtından bir günlük mesafede bir kervansaraya bir görüşmeye giderken, bir anda etrafı kuşatılmış. Sultan gerçekten çok iyi savaşan biriymiş. Ancak kuşatma da pek yamanmış. Yanında birkaç adamından başka ayakta kimse kalmamış. Sultandan kurtuluyoruz denildiği anda süt kardeşler dalmışlar o kuşatanların arasına. Ne kuşatma kalmış ne de kuşatanlardan ayakta kalan bir kişi. Sultan, her ikisini alnından öpmüş. Bir de bakmış ki, arkalarında onların Beyi. Bey, diz çökmüş, Sultanım demiş, size iki yiğit yetiştirdim. Bu ikisine süt kardeşler derler. Bugüne kadar bu ikisi kadar yetenekli öğrencim olmamıştı. Sultan süt kardeşler demiş, biriniz sağıma, biriniz soluma geçin. Süt kardeşlerin namı memleketi sarınca, herkes onları merak etmeye ve araştırmaya başlamış.
Süt kardeşleri yetiştiren Bey, Sultanım demiş, Sağınıza aldığınız sandıkta bulunan size karşı hainlik içerisinde olan Beyin şehrinden. Onu bulan ve hayata döndüren Kervancı başı, Beyin olumsuz tavırlarını anlatınca, şehre gittim. Ve gerçekleri buldum. Bunu ilk kez sizinle paylaşıyorum. Sandıkta bulunan, o şehrin beyinin torunu. Bey kızı, Şifahaneden bir Hekime gönül vermiş. Kız, Hekimle kaçmış, bir oğulları olmuş. Bey, seni ve damadımı affettim, gelin elimi öpün diye haber göndermiş. Adamları kervana yolcu olarak katılmışlar. Beyin kızını ve hekim damadını öldürmüşler. Çocuğa dokunmamışlar. Cesetleri alıp sessizce kervandan ayrılmışlar. Gerisini zaten biliyorsunuz.
Sultan, sandıkta bulunan bilmiyor değil mi demiş. Bey bilmiyor Sultanım demiş. Bu arada Kervancı başı, gelmiş sandıkta bulunanı bulmuş. Sandıkta bulunan Kervancı Baba demiş, sen benim bundan gayrı ikinci babamsın. Süt kardeşimin de. Aradan bir hayli zaman geçmiş. Sultan, süt kardeşler demiş, benim kervanımın başına geçeceksiniz, komşu diyarın sınırında nişanlım Prensesi karşılayacak onu sağ salim Payitahta getireceksiniz. Süt kardeşler sınıra kadar büyük bir aksilik yaşamadan gelmişler. Prensesi ve maiyetini karşılamışlar. Dönüş yolunda pusulara açık olan bir geçitte oldukça kapalı ve yağmurlu bir havada pusuya düşmüşler. İki saat kadar çok şiddetli çarpışmalar olmuş.
Süt kardeşlerin o güne kadar gördükleri en çetin savaşmış bu savaş. Sırt sırta vermişler ölene kadar demişler dalmışlar pusu kuranların arasına. O kargaşada onlara saldıranları ok yağmuruna tutan birileri çıkıp gelmiş, başlarında cengâver bir kız varmış. Öyle yaman ok atıyormuş ki, süt kardeşler kim bu böyle demekten kendilerini alamamışlar. Tehlike sona erdiğinde, kız sandıkta bulunan demiş, ben kervancı başının kızıyım. Sen beni bilmesen de ben seni bilirim. Süt kardeşini de. Prenses Payitahta erişemesin diye bu kervanı bundan böyle her gün vurabilirler. İzin ver yanında olayım. Sandıkta bulunan, kervancı babamın cengâver kızına yanımızda her daim yer var demiş.
Kervan Payitahta kadar defalarca saldırıya uğramış. Süt kardeşler ve kervancı başının kızı Prensesi Sultanın sarayına kadar sağ salim götürmeyi başarmışlar. Sultan Süt kardeşler demiş kolunuza denk bir silah arkadaşı bulmuşsunuz. Düğünüme davetlisiniz. Sultanın düğününde, sandıkta bulunanın süt kardeşi, kardeşim demiş, bu kız kervancı babanın büyük kızıymış. Bu kızın küçüğünü görür görmez vuruldum kız da beni seviyor ben de talip oldum. Anamızı gönderdim cevap bekliyorum. On gün sonra, Sultan sandıkta bulunanı çağırmış. Biraz sonra Sultanın huzuruna kervancı baba ve savaşçı kızı da gelmişler. Sultan, kervancı demiş, senden bir isteğim var. Kervancı, isteğin başım üstüne Sultanım demiş. Sultan, savaşçı kız demiş, sandıkta bulunanla seni evlendirmeyi düşünürüm.

Lakin senin rızan olmadan olmaz. Baban olur dahi dese. Kız, bana sordunuz da Sultanım demiş, sandıkta bulunana sormadınız. Sandıkta bulunan, söz galiba bana düştü Sultanım demiş, kervancı babanın damadı olmak kızı da evet derse isterim tabi. Sultan, kervancı demiş bu mesele halloldu, lakin bir mesele daha var, yiğidimin bir de süt kardeşi var, o da senin küçük kızına talip ona vereceğin cevabı ilk ben duymak isterim. Kervancı, iki yiğit damadın kayınpederi olmak herkese nasip olmaz Sultanım deyince, Sultan o zaman demiş yarın yiğitlerimi evlendiriyorum. Düğüne sandıkta bulunanı büyüten dağ köyündeki karı koca ve süt anası da gelmişler.
Süt kardeşinin babası ne yazık ki hayatta değilmiş. Bir ay kadar bir zaman geçmiş. Sultan, süt kardeşleri çağırmış. Sandıkta bulunan, demiş süt kardeşinle hiç görmediğin dedenin yanına gidecek o şehri o zalim beyden de onun adamlarından da kurtaracaksınız. Süt kardeşler bir öğleye doğru şehre girmişler. İnmişler bir hana. Hancı, hemen Beye haber etmiş. Beyin adamları süt kardeşler karınlarını doyururken başlarına dikilmişler. Sandıkta bulunan, Muhafızlar demiş siz benim kim olduğumu bilmiyorsunuz galiba. Zaten kimse bilmiyor. Beye benden selam götürün deyin ki, torunun seni ziyarete geldi.
Muhafızlar ve hancı, eyvah demişler bunlar süt kardeşler. Herkes çil yavrusu gibi dağılmış, hancı aman dilemiş, Beyim kıyma bana diye. Bey çıkmış gelmiş hana. Sandıkta bulunan demiş, doğrudur sen benim torunumsun. O gün yaşamana müsaade etmeseydim şimdi şehrime gelip benim karşıma dikilemeyecektin. De bakalım ne istersin? Sandıkta bulunan, al adamlarını ve maiyetini çık bu şehirden demiş, sana akşama kadar süre. Gitmezsen günah benden gitti. Anama ve babama acımayana ben acıyacak değilim. Bey şu anda demiş bu handa sen kuşatma altındasın. İkindi vaktine kadar gittin gittin, değilse süt kardeşlerin kellelerini Sultana göndereceğim. Kimse benim şehrimde bana git diyemez. Bey, çıkıp gitmiş, hana bir kadın gelmiş.
Sandıkta bulunan demiş ben senin ilk süt ananım. Sana ilk süt veren benim. Bu han da gizli bir çıkış var. Bey, senin muhafızlarının etrafını öyle çevirdi ki, kımıldayamaz haldeler. Ahali senin kim olduğunu biliyor. Sana yardım edeceğiz. Süt kardeşler onlara destek veren ahaliyle birlikte kuşatmayı yarıp pusuya düşen muhafızları kurtarıp, aynı gizli geçitten şehre girmişler. Beyin konağına gitmişler. Sandıkta bulunan, yakalamış Beyi, Konağın penceresinden atmış avluya. Avludakiler Beyi havada yakalamış yaka paça şehrin meydanına götürmeye başlamış, onu her gören en az bir kere vurmuş, çarpmış. Bey şehrin meydanına geldiğinde çoktan ölmüş. Adamlarının sağ ve ayakta kalanları şehirden sürülmüş. Süt kardeşler şehirde bir süre kaldıktan sonra Payitahta geri dönmüşler.
Anlatırlar ki; sandıkta bulunanın süt kardeşi şehre Bey olmuş. Sandıkta bulunan Sultan’ın yanında cenkten cenge koşmuş, ok atmış, kılıç sallamış. Sultan sonunda onu kendine Vezir yapmış. Süt kardeşini de Beylerbeyi. Memleket ne zaman darda kalsa süt kardeşler o tehlikeyi bertaraf etmekte gecikmemişler. Süt kardeşlerin oğulları da babalarının yolundan ayrılmadan süt kardeşleri efsanesini uzun yıllar yaşatmışlar ve memleketleri için birer kalkan olmuşlar. Süt kardeşlerin hikayesi, dostlukları ve kardeşlikleri memleketin dört bucağında anlatılmış durmuş.
Şehir şehire, sandıkta bulunan sandıkta bulunana, süt kardeş süt kardeşe, süt ana süt anaya, Köy ağası köy ağasına, Bey Beye, Bey kızı Bey kızına, Hekim hekime, ana anaya, baba babaya, Kervancı başı kervancı başına, kervan kervana, Sultan Sultana, Prenses Prensese, Cengâver kız cengâver kıza, düğün düğüne, meydan meydana, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…