Metin, Erol Sunat’ın yazdığı ““Kendi Etti Kendi Buldu”nun Hikâyesi” başlıklı bir hikâyeden alıntılar sunmaktadır. Hikâye, memleketinde huysuzluğu ve geçimsizliği yüzünden herkesin dışladığı, hatta karısının bile terk ettiği “Aksi” lakaplı bir adamın etrafında dönüyor. Aksi, Payitaht’a kaçarak “Emmi” dediği ancak aslında babası olan bir Bey’in himayesinde bir savaşçı olarak yeniden doğar ve yeni bir hayat kurar. Kahramanımız, bu süreçte Kuzey isyanını bastırırken yakaladığı, kendisi gibi dışlanmış bir “Asi kadınla” evlenir ve eski hayatındaki sorunlu ilişkileri geride bırakarak huzuru bulur; hikaye, Aksi’nin geçmişiyle yüzleşmesini ve kendi eylemlerinin sonuçlarını bularak mutlu bir sona ulaşmasını anlatır.
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde herkesle uğraşan geçimsiz aksi, suratsız, huysuz, laftan sözden anlamaz bir adam varmış. Zaten onların sülalesine şehir aksiler dermiş. Bu adam aksilerin belki de en aksi en huysuz ve en geçimsiz olanıymış. Ahali aksilerden değil mi bırakın ne hali varsa görsün diyorlarmış. Üzerimize bela bulaşmasın diye kimse bu aksi adama bulaşmaz, neredeyse selam dahi vermekten imtina ederlermiş. Bu aksi az uz aksi olmayınca, onu ne akrabaları severmiş ne komşuları. Karısı evliliklerinin ikinci yılına varmadan bir yaşını bile doldurmamış kızlarını almış kızını varmış baba evine bir daha da geri dönmemiş. Aksi, karısını geri almaya çok uğraşsa da, karısının babası iri yarı iki metreye yakın boyuyla şehirde kimsenin başını derde sokacağı bir adam değilmiş. Evine zorla girmeye kalkan damada bir vurmuş, damadı acele şifahaneye kaldırmışlar, aksi damat üç günde kendine gelememiş. Akrabasından hiç kimse sahip çıkmamış. Anası babası yokmuş, şehirden sürgün ettiler, kaçıp gittiler, ahali istemedi diye dedikodu pek çokmuş.
Aksi denen çocuğun anası, oğlunu en küçük kız kardeşine bırakmış. Aksinin üç teyzesi iki halası kardeşlerimizin emaneti diye birlikte büyütmüşler aksiyi, lakin bu kavgacı, geçimsiz, suratsız çocuktan da hem onlar hem de komşular illallah ediyorlarmış. Aksinin karısının babası bir daha demiş değil kapıma gelmek iki sokak ötemizden geçmesin elimde kalır. Aksi damat araya çok insan koymuş, olmamış. Çıkmış Beye, Beyim demiş, ben çok akıllı uslu biri değilim lakin kayınpederim belalı bir adam, evde bir şeylere kızdım, karımı hırpaladım. O da aldı küçük kızımı vardı babasının evine. Kızımı özledim. Ne olur bir araya gir Beyim. Beyin hatunu aksinin haline pek acımış. Beyim demiş, bu aksi sana da uzaktan akraba geçiyor. Sevenleri kavuşturmak sevaptır. İzin ver karısıyla bir konuşayım. Bey, olmaz amma demiş, konuş bakalım. Bey hatunu varmış aksinin kayın pederinin kapısına. Kapılar ardına kadar açılmış. Bey hatunu çekmiş aksi adamın karısını bir kenara, kadın olmaz saygıdeğer hatunum demiş. Keşke bu aksiye varmaz olaydım, sevmez olaydım. Onunla bir evde yaşanmaz her şeye kulp takan, bahane bulan, bir yığın laf sayan sevgisiz bir adamla yaşanır mı?
Babam yufka yürekli bir adamdır. Bana defalarca, ben kocanı sevmesem de arada çocuğun var, geçiminiz olacaksa git kızım dedi. Ben aksi ve dengesiz kocama güvenemiyorum. Aksi, Bey hatunundan bu cevapları aldıktan sonra, şehri terk etmiş. Akrabaları ve komşuları gitti de kurtulduk diye arkasından bir dua etmedikleri kalmış. Aksi, şehirden Payitahta giden bir kervana katılmış, yirmi gün kadar sonra Payitahta gelmiş. Elinde bir adres varmış. Çalmış o adresteki konağın kapısını. Ben demiş emmi dediğim bir adamı ararım. Kapıdaki adam bildim seni demiş. Sana aksi derler değil mi? Gel demiş, gel Beyime haber edeyim. Biraz sonra Bey gelmiş. Hoş geldin kendi eden kendi bulan demiş, akıllı adammışsın, şehir seni sürüp çıkarmadan sen çıkıp gelmişsin. Aksi, emmi demiş sen beni görmeye geldiydin ya. Bana emmi de bundan böyle demiştin ya onun için emmi derim gücenmeyesin. İstersen Beyim diyeyim. Bey, Beyim de daha iyi demiş, ahali akrabasını kayırdı, gözetti der olmaz. Kaçtın geldin belli, iyi de ne yapacaksın bundan böyle…Aksi, Beyim demiş, yaptığım aksiliklerden çok çektim.
Payitahta gelirken yolda bir yemin ettim. Bütün kötü ve berbat huylarımı dağ başlarında bıraktım, bazılarını uçurumdan aşağıya attım. Kılıç kullanmasını ok atmasını bilmem. Beni yetiştir, savaşmayı öğreneyim. Koy beni ordunun en önüne öleyim de bu hayattan kurtulayım. Bende aksilik aramadığın kadardı. Sabır sıfırdı. Küfür kavga dalaşma vazgeçemediğim şeylerdi. Bunlardan birinde ısrar ettiğimi gördüğün an, kolumu kanadımı kır, kafamı da. Ben akılsızlıktan ve aksilikten o kadar çok çektim ki, Bey hatunu, bu şehirde ne sevenin ne bir tutanın var, git bir başka yerde hayata sıfırdan başla. Karın dahi senden vazgeçmiş, babası var kocanın yanına demiş, kadın gelmiyor. Sen benim Beyime de akraba geçersin, onun bile senden umudu yok. Git şansını bir başka yerde ara, bende çıktım senin yanına geldim demiş. Bey, madem savaşçı olmak istersin o halde pestilin çıkacak demiş, buraya neye geldim diyeceksin. Üç gün sonra pişman olacaksın. Yalnız bu kapıdan içeri adım attın mı, bir daha çıkamazsın. Sana bir gün süre, düşün taşın olur ya da olmaz de. Aksi, bize demiş aksiler derler Beyim, bir şeye evet dedik mi, olur dedik mi, kellemiz gitse vazgeçmeyiz.
Bey, orda dur demiş, senin aksilik kapının önünde kaldı. Lakabında, sülalende. Bana ne senin sülalenin adından, burada kılıçlar konuşur, oklar ıslık çalar, mızraklar hedefine uçar. Anladın mı? Anladım Beyim demiş aksi. Aksi, öyle zorlanmış ki, birkaç kez kaçmaya niyetlenmiş. Yakalanmış, ağır cezalar almış. Gerçekten pestili çıkmış. Bir sene sonra, ok atışlarında belli bir seviyeye gelmiş. Kılıç kullanmakta fena sayılmazmış amma, mızrakta kendisiyle aynı zamanda başlayanların çok önündeymiş. Gürz savurmada ise kim bu yiğit diyorlarmış. Bey, aksi demiş, yarın senin için imtihan günü. Bir kervanı koruyan muhafızlardan olacaksın. On muhafız tebdili kıyafet yolcu gibi katılmışlar kervana. Kervan payitahttan ayrıldıktan beş gün sonra baskına uğramış. Aksi kendini gizlemiş, harami başını mızrakla ağır yaralamış. Sonra almış kellesini takmış mızrağın ucuna. Haramilerin hepsi teslim olmuş. Bu olay sonrasında kervancılar aksi yiğit bizimle gelsin demeye başlamışlar.
Aksi, ben demiş bu hayatta yapayalnızım. Ne sevenim var ne tutanım. Öleyim diye çarpışıyorum. Sultan bu dikkat çeken savaşçı için, Bey demiş, memleketimin kuzeyinde bir isyan çıktı. Onu da yanına al isyanı bastır, elebaşılarını da bana canlı getir. Muhafız ve aksi kısa sürede isyanı bastırmışlar elebaşı olanları da yakalayıp Sultanın huzuruna getirmişler. İsyancılardan biri kadınmış. Ne Sultan tanıyormuş ne Vezir. Kadının elini kolunu bağlamışlar. Sultan, aksi demiş bu kadın senin savaş ganimetin. Onu senin yakaladığını söylüyorlar doğru mu? Aksi, doğru Sultanım demiş bu asi, benim şehrimde yaptığım aksiliklerin birçoğunu ortaya döktü. Ancak bana sökmedi. Asi kadın, beni demiş esir pazarında mı satacaksın? Aksi, sen aksi ben aksi demiş benim aşımı pişir, ortalığı toparla seni satmayayım. Sana köle muamelesi yapmayayım. Bahçede bir oda var, orada yatacaksın, kaçmaya çalışmayacaksın. Sende benim gibi kendi eden kendi bulansın. Kaçarsan yakalarım ya seni öldürürüm ya da komşu diyarların esir pazarında iyi bir fiyata satarım.
Asi kadın sürekli Payitaht dışına çıkan aksinin evini toparlıyor, temizliyor geldiğinde aşını pişiriyor oldukça uyumlu davranıyormuş. Aksi görevle uzak bir diyara gitmeden önce, bak demiş oldukça uzun bir göreve gidiyorum. Bana kaçmayacağına dair yemin et. Asi kadın yemin etmiş. Aksi gittikten on beş gün kadar sonra, asi kadının şehrinden birileri gelmişler. Beyimizin kızı demişler, biz seni kaçırmaya geldik. bu evde aksinin kölesi olacağına hür bir şekilde şehrimize dönelim, yeniden isyan edip kendi Beyliğimizi kuralım. Asi kadını almışlar gecenin karanlığında kaybolmuşlar. Bir ay kadar sonra aksi geldiğinde bir de bakmış ki asi kadın yok ancak aksinin bulabileceği bir yere ona bir şeyler yazmış. Aksi, çıkmış Sultanın huzuruna, Sultanım demiş, bu yazı asi kadına ait. Meğerse asilerin Bayinin kızıymış, bize ihanet de etmemiş. Ancak Kuzey topraklarımızı bizden koparmak istiyorlar. Sultan, Beyle seçme bir birlik alın, o asi Beyin kellesini de bana getirin demiş. Aksi ve Bey, dışarı çıktıklarında, Bey, aksi demiş bu asi kadın yeminle seni seviyor, yoksa ne böyle bir şeyler yazardı ne de senin bulabileceğin bir yere bırakırdı. Aksi tek bir kelime etmemiş. Bu arada, Sultanın Veziri, Sultanım demiş, aksiye, Beyin oğlu olduğunu ne zaman söyleyeceksiniz.
Bey, size bir söz verdi söyleyemez. Aksi öz babasını emmisi bildi. Gerçi Beyim der, emmi demez amma, baba oğul ikisi de yaman savaşçılar. Sultan, zamanı gelince Vezirim demiş. Onların en büyük artısı aksilikleri. Her ikisi de şehirleri tarafından dışlandı. Ancak memleket iki kahraman kazandı. Bey ve aksi, aylarca asi beyi ve adamlarını aramışlar sonunda bir gece asi kadın, çıkmış gelmiş, aksiye asilerin yerini söylemiş. Asi Beyin kellesini alıp Sultana geri geldiklerinde, Sultan, aksi demiş asi kadın bizim kuzey bölgelerimizi kurtardı. Onunla evlenmeni istiyorum. Aksi ile asi kadın evlenmişler. Aradan beş sene geçmiş. Aksinin, asi kadından iki oğlu olmuş. Aksi, harami baskınıyla yüz yüze gelen bir kervanı adamlarıyla birlikte kurtarmaya gitmiş. Birkaç saat süren bir çarpışmadan sonra, kim sağ kim yaralı kervandaki yolculara bakarken bir de bakmış ki, eski karısı, yanında da on yaşlarında bir kız çocuğu. Hemen yüzünü kapatmış, sadece gözleri görünüyormuş.
Az sonra bir birlik gelmiş kervanın yanına. Aksi bir de bakmış ki ayrıldığı şehrin Beyi ve adamları. Bey muhafızlara sağ olun var olun demiş, siz Bey hatununu kurtardınız. Kim sizin Beyiniz? Aksi, Beyin yanına gelmiş, eski karısı da Beyin yanına. Küçük kız bey babam demiş, şu yüzü sarılı var ya, haramileri darmadağın etti. Kervanı o kurtardı. Aksinin pratik zekalı bir adamı varmış hemen Beyim demiş gitmemiz lazım. Bey aç yüzünü de tanışalım yiğidim deyince, aksinin adamı, Beyim demiş, Beyimiz yüzüne bir kılıç yarası aldı, kız çocuğu var, Bey hatunu var. Bey geçmiş olsun dediyse de Bey hatunu ile aksi göz göze gelmişler. Bey hatunu, gözler aksinin gözleri amma demiş o olması imkânsız, herkesin öldü dediği adam dirilip de gelecek değil ya demiş. Aradan bir ay kadar geçmiş aksi, yine yüzü sarılı bir şekilde yıllar önce ayrıldığı şehrine gelmiş.
Girmiş bir terzi dükkanına, bir kumaş beğenmiş, üç akçe diyen terziye bir kese akçe verince terzinin sevinçten gözleri parlamış. Dağdan tepeden sorup soruştururken konu dönmüş dolaşmış Beye gelmiş. Terzi, Beyim demiş, benim dükkânda şehrin cümle dedikodusu anlatılır. Sen, cömert ve iyi birine benzersin neyi merak edersen sor. Beş sene kadar önce şehrimize veba gibi bir hastalık geldi. Bey hatunu öldü. Bu salgından önce, aksi huysuz derler geçimsiz, kimsenin sevmediği bir adam vardı. Bir şeyler oldu aniden şehri terk etti. Kimi öldü dedi, kimi kayboldu kimi bir başka diyarda yaşıyor dedi. İşte onun karısının babası madem kocası öldü boşansın kızım dedi kız boşandı. Aksiden geriye şimdi on yaşlarında bir kız çocuğu var. Bey, karısı öldükten sonra kadına talip oldu. Evlendiler. Beyinde kadından bir oğlu oldu. O aksi deneni akrabaları ve sülalesi ne aradılar ne andılar. Anlayacağın kendi etti, kendi buldu.
Bey Payitahta geldiğinde Sultanın yanına uğramış. Bir de bakmış ki, sultanın muhafızları arasında aksi de var. Sultan, Bey demiş, son yedi sekiz senedir aksi benim yanımda, yanında içeri giren Bey var. Şehrin Beyi, nasıl olur Sultanım demiş, Herkes onu öldü bilir, emmimin kızını kaçırdı. Emmim şehrin Beyi idi. Hem kızını hem damadını şehirden sürdü. Aksiye teyzeleri ve halaları baktı. Emmimin oğlu olmadığı içinde Bey ben oldum. Sultan, birilerine işaret etmiş, bir kadın girmiş içeri. Gel bakalım aksinin anası demiş Sultan, seni öyle bir diyara sördüler ki, seni geçen ay bulabildik. İşte bu oğlun. Bu da Bey olan kocan, babanın yerine Şehrin Beyi olan emmi oğlunda tam karşında. Sonra dönmüş şehrin Beyine, geçen demiş hanımının ve kızının uğradığı kervan baskınında kervanı kurtaran yüzü sarılı yiğit aksinin ta kendisi. İçin rahat olsun. Onu evlendirdim. İki oğlu var. Senin de bir oğlun varmış. Şehrin Beyi belli etmemeye çalışsa da bir hayli rahatlamış. Sultanım demiş, yaşadığını bilmiyordum. Kızını dileği zaman görebilir, hatta ben birileriyle göndereyim hem hasret gidersinler, hem de kardeşleriyle tanışsın. Sultan, senden de böyle bir alicenaplık beklerdim Bey demiş.
Anlatırlar ki; aksi bir anda hem anasına hem de babasına kavuşmuş ve tabi kızına da…Aksinin kızı Payitahta gelmiş, kardeşleriyle tanışmış, sonraki yıllarda onlara ablalık yapmış. Beyin hatunuyla aksinin hanımı hiçbir araya gelmemişler. Ancak asi kadının bir şekilde Bey hatununu gördüğünü, hatta tanıştığını anlatanlar olmuş. Aksinin bir daha aksilik yaptığını ne gören olmuş ne duyan. Asi kadında cümle aksi huylarından evlendikten sonra vazgeçmiş. Biz demişler kendimiz ettik, kendimiz bulduk. Lakin bu aksiliklerimiz olmasaydı birbirimizi bulamazdık. Onları tanıyanlardan kimi haklı bulmuş, kimi tesadüf demiş, kimi nasip, kimi kader. İnsanlar böyle bir şey oldu ve yaşandı mı, bırakın demişler kendi etti kendi buldu. İyi oldu, olmadı bahtlarına.
Şehir şehire, aksi aksiye, huysuz huysuza, geçimsiz geçimsize, Bey Beye, Bey hatunu Bey hatununa, aksinin karısı aksinin karısına, asi asiye, Sultan Sultana, emmi emmiye, terzi terziye, kayınpeder kayınpedere, akraba akrabaya, kervan kervana, harami haramiye, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…