ABD ve AB’nin ülkemizle önemli “sorunlarından” birisi, Ruhban Okulu’nun açılması. Öyle bir “sorun” ki, tüm AB raporlarında bu konuya yer veriliyor, bürokratından Başkan’ına ABD, her fırsatta bunu gündeme getiriyor.
Daha yakın zamanda, mevcut ABD Başkanı Biden’ın, Başkan Yardımcılığından bu yana Türkiye ajandasının başına Ruhban Okulu’nu koyduğuna dikkat çektik.
Bilmeyenler için öncelikle bu konu nedir; özetleyelim.
“Türkiye okulu kapattı” diyorlar. Oysa gerçek şu:
Anayasa Mahkemesi kararıyla 1971 yılında tüm özel okullar kapatıldı. Bunların yeniden faaliyete geçirilmesi için 1979’da çıkarılan İntibak Kanunu ile gerekli koşulları yerine getiren özel yüksek okulların üniversite bünyesinde yeniden açılması öngörüldü. Ancak Fener Rum Patrikhanesi, Ruhban Okulu’nun üniversiteye bağlanmasına karşı çıktı.
Yani, bir Türk kurumu olmasına rağmen, Türk kanunlarına karşı çıkıp bir anlamda “Kanunlar bize uysun” demeye getirdi; sunulan tüm çözüm önerilerine rağmen de, o günden bu yana tavrını değiştirmedi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu kapsamında faaliyet gösterip, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmayı reddetti. Bunun anlamı tek kelimeyle “özerklik” idi.
İşte Okul’un kapalı olmasının yegâne sebebi bu.
Evet, Patrikhane hiç tavrını değiştirmedi; ama müthiş lobi çalışmalarıyla geçen süreçte, aynen “Ekümenik”liğin tanınması gibi, bu konuyu da Türkiye ile ABD ve AB arasında bir “sorun” haline getirmeyi başardı.
İçimizdeki Ruhban Okulcu
O yüzden de emperyalizm, özellikle AKP’nin iktidara gelişinden bu yana tabir-i caizse Ankara’nın ensesinde boza pişiriyor.
Bu konuyu her daim bir Türk-Yunan meselesi olarak gören Erdoğan, kâh Batı Trakya’daki Türk azınlığın okul veya müftü sorununa kâh Atina’da cami bulunmamasına bağlayıp, bunlar halledildiği takdirde Ruhban Okulu’nun açılabileceği mesajı verdi. Ancak Yunanistan bu orantısız “mütekabiliyet” taleplerini bile duymazdan geldi.
Ruhban Okulu’nun açılması için büyük gayret gösteren asıl ismi hatırlatalım. Bu isim, AKP İktidarı’nın ilk dönemenden itibaren tam 6 yıl Milli Eğitim Bakanlığı yapan Hüseyin Çelik’ti.
Örneğin 2003’te Fener Rum Patriği Bartholomeos, bu konudaki talebini iletmek için kendisini ziyaret ettiğinde, din eğitiminin Anayasa’ya göre, “Devletin gözetim ve denetimi altında yapılabileceğini” belirttikten sonra şunları söyledi:
“Bu problemleri sürüncemede bırakmak kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. Daha önce de söylemiştim, Hıristiyan ilahiyatı ile ilgili olarak eğitim yapacak bir okul açılmak isteniyorsa, buna karşı çıkmanın anlamının olmadığını düşünüyorum. Çünkü ülkemizde İslâm ilahiyatı ile ilgili eğitim yapan 24 fakültemiz var. Dolayısıyla Hıristiyan ilahiyatıyla, teolojisiyle ilgili eğitim yapılması, Türkiye’de bu eğitimin özgürce yapılması da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokratik yapısının gereğidir, gereği olmalıdır diye düşünüyorum.”
2005’te, “Yetki bende olsa Ruhban Okulu’nu 24 saatte açarım.” dedi.
Yıl 2012; dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret edecektir ve Başkan düzeyinde bir ilk olan bu ziyarette Görmez’in, Ruhban Okulu’nun açılması için destek açıklaması yapması beklenmektedir. İşte bu ziyaret öncesinde de önemli mesajlar veren o vakitler AKP Sözcüsü olan Hüseyin Çelik oldu.
Ruhban Okulu’nun açılması önünde anayasal ve yasal engel olmadığını savunan Çelik, şöyle konuştu:
“Buranın açılmaması için ileri sürülen argümanların geçerliliği yoktur. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaöğretim kurulması isteniyor. Her yönüyle makûldür. Milli Eğitim Bakanlığım döneminde devletin mekanizmaları, rezervi söz konusu olmasa, yetkim olsa 24 saatte açardım. Yeniden açılmaları için yasaya da gerek yok. Karar alınması yeterli.”
Çelik, Ruhban Okulu’nun açılmasına karşı gündeme getirilen “mütekabiliyet” esasını da eleştirip, “Devlet yönetiminde ‘berdel zihniyeti’nin olamayacağını” savundu. Ayrıca Okulun açılmasına İslâm adına karşı çıkanları “empati” yapmaya çağırıp şöyle konuştu:
“Şu anda Rotterdam İslâm Üniversitesi var, 500 öğrenci ilahiyat eğitimi görüyor. Tarikat ve cemaatlerin Avrupa’da uzantıları, kurumları var. Avrupa’da 5 bin cami var, üçte biri kiliseden çevrilmiş. Dürüst olmak, empati yapmak gerekiyor. Müslümanlar açacak, Avrupa ‘tamam’ diyecek, Türkiye ’de 100 papaz yetiştirilince kıyamet mi kopacak? Böyle bir şey var mı? Kendi dininden emin olan, başkasının inancını yaşamasından çekinmez. Buna karşı çıkmak insani de İslâmi de olmaz.”
Çelik’in, Ruhban Okulu’na ilgisi parti görevlerinden ayrıldıktan sonra da bitmedi. Geçen yıl katıldığı bir etkinlikte, Bakanlığı döneminde Ruhban Okulu’nun açılmasını çok istediğini belirtip şunları anlattı:
“Benim Ruhban Okulu’nun açılmasını istemem Rum dostu olduğum ya da Rumların menfaatleri uğruna çalışan bir insan olduğum anlamına gelmez. Ruhban Okulu haksız bir şekilde kapanmıştır. Bırakın Müslüman olmayı, Rum ve Ermeni bir komşum olsa, ona haksız dayatmalarda bulunulsa, hukuk dışı bir muamele yapılsa benim onun hakkını savunmam için Rum, Ermeni olmam gerekiyor mu? Gerekmiyor. Demokratlık, sizin gibi düşünmeyen farklı ırklar, mezheplere mensup insanları savunmaktır.”
“Okul Bu Yıl Açılabilir” mi?
Hüseyin Çelik’e ara verip, Gazeteci Hakan Çelik’in bu konuda yakın zamanda yazdığı iki yazıya bakalım.
Yazılardan ilki, Şubat 2021 tarihli ve “Ruhban Okulu bu yıl açılabilir” başlığını taşıyor. Yazıda, Okulun 50 yıldır kapalı olmasının; Türkiye’deki Rum azınlığı çok kötü etkilediği, “Ekümenik Patrikhane”nin sıkıntıya düştüğü ve “Türkiye’nin, Hıristiyan Ortodoks dünyasında yumuşak bir güç olarak etkili olma şansını” azalttığı vurgulanıp, “Oysa geçmişte Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Egemen Bağış gibi AK Parti’de bakanlık yapmış önemli siyasetçiler okulun açılmasının mümkün olduğunu ifade etmişlerdi. Ahmet Davutoğlu da Dışişleri Bakanlığı döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etmiş ve Patrik’le yapıcı bir görüşme gerçekleştirmişti.” denildi. Ardından da şu tespitlere yer verildi:
“İbadetlerin önündeki her türlü engelin kaldırılmasını ilke edinmiş olan AK Parti hükümeti, okulun bu süre zarfında kapalı kalmasının etkilerini objektif şekilde değerlendirerek bir adım atabilir. Böyle bir karar, öncelikle ülkemizde bizim vatandaşımız olan Hıristiyanlar arasında büyük sevinçle karşılanır. Ortodoks ülkeler başta olmak üzere Batı dünyasında da memnuniyet yaratır. ABD’de göreve yeni başlayan Joe Biden yönetimine Türkiye’nin din ve inanç hürriyetlerinin güçlü şekilde uygulandığını göstermek açısından anlamlı bir gösterge olur.”
5 ay öncesine ait “Patrikhane Türkiye’nin yumuşak gücü olmalı” başlıklı iki yazıdaki mesajlar ise şunlar oldu:
“Dünyada ‘ekümenik’ olarak kabul gören Patrikhane’yi ‘Fener Patrikhanesi’ sıfatıyla adlandırmak, geçmişin takıntılı yaklaşımından başka bir şey değil. Bundan hızla vazgeçilmeli. Yüzyıllardır kültürünü ve kimliğini koruyan itibarlı bir kurumu, kendilerini tanımladıkları isimle anmakla işe başlanmalı. Diğer taraftan bu kadar zamandır kapalı tutulan Heybeliada Ruhban Okulu daha fazla beklenmeden yeniden faaliyete geçmeli. Patrik’in göreve seçilişinin 30. yılında böyle bir kararın alınması, sadece Yunanistan ve ABD gibi konuyla birinci derecede ilgilenen ülkelerde değil, Türkiye’nin yapıcı ilişkiler kurmaya gayret ettiği bütün Batı dünyasında çok olumlu karşılanır. İnanç ve din özgürlükleri konusunda çok önemli girişimlerde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aynı cesur adımları Patrikhane’yle ilgili konularda da gösterirse, Türkiye’nin yumuşak gücüne değerli bir katkı sağlanmış olur.”
Posta’da yazan, TV progrmarı yapan Hakan Çelik’in özelliği şu: konuyla yakından ilgili. Öyle ki, daha Erdoğan Beyaz Saray’a davet edilmemişken, resmi davetle Washington’a gidip Biden’la görüşen Patrik Bartholomeos’un heyetinde yer alan tek Türk gazeteciydi.
Ve, bilindiği gibi, Biden-Bartholomeos görüşmesinde bu konular gündeme geldi.
Hüseyin Çelik Patrikhane’de
Tüm bunlardan sonra sıcak bir gelişmeyi aktaralım.
Önceki gün Fener Rum Patriği Bartholomeos’un dikkat çekici bir ziyaretçisi vardı. Bu isim Hüseyin Çelik’ti.
Sadece Patrikhane ve Ortodoks camiasının internet sitelerinde duyurulan ziyarette, Bartholomeos ile iktidardaki AKP’nin eski Milli Eğitim Bakanı Çelik’in, “samimi bir ortamda bir araya gelip, karşılıklı çıkarları ilgilendiren konularda görüş alışverişinde bulunduğu” bildirildi.
Bildiğimiz kadarıyla Hüseyin Çelik, artık aktif siyasette yer almasa da AKP’den ayrılmış değil.
Patrikhaneyi ziyareti tamamen bireysel midir, Erdoğan’ın bilgisi dahilinde midir – bilinmez; ama Ankara’nın ABD ile yakınlaşma çabaları ve de Ortodoks dünyasında Ukrayna savaşıyla başlayan hareketlenmeyle birlikte düşünüldüğünde; özellikle Ruhban Okulu konusunda ilginç gelişmeler yaşanacak gibi!..