Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin kötüleştiren en başat faktör ABD’nin taşeron örgüt YPG’yi kullanarak –daha önce Irak’ta yaptığı gibi bu defa da – Suriye’nin kuzeyinde koridor bir devlet kurmaya çalışmasıdır.
ABD dış politikasının Hint-Pasifik bölgesine odaklanması, ABD öncülüğündeki Batılı güçlerin Afganistan’dan çekilmesiyle ülkeyi Taliban’ın ele geçirmesi ve oluşan kaos ortamı, yeni Başkan Joe Biden’ın Suriye’den de güçlerini çekebileceği tartışılıyordu.
Gelişmeler bunun tam tersinin doğru olduğunu gösteriyor. ABD, Suriye’deki DAEŞ ve El Kaide’nin en vahşi unsurlarını Afganistan’a taşıdıktan ve onları bölgeye yerleştirdikten sonra ülkeyi apar topar terk etmiştir. Çünkü amaç kaos için gerekli şartları yaratmaktı ve o yapıldı. ABD, DAEŞ unsurlarını Suriye’nin kuzeyinden çekerek YPG/PYD’nin işini kolaylaştırmıştır. Böylece Suriye’ye yoğunlaşmak imkanını elde etmiştir. Bu durum İsrail’in muhafaza ve müdafaasının ilk cephe hattı olan Golan Tepelerindeyse ikinci cephe hattı Kobani ve Afrin hattına taşınmış olacaktır.
Eski Başkan Trump Suriye’yle ilgili olarak çıkardığı kararnameye “Suriye’yle ilişkili durumların, ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına alışılmadık ve olağanüstü tehdit oluşturmaktadır”. Bu tehditle baş etmek için de “Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler Yasası” uyarınca ulusal acil durum ilan edildiğini açıklamıştı. Trump bunu defalarca “Suriye’deki Amerikan askerlerini çekiyoruz!” demesine rağmen yapmıştır.
Yeni Başkan Biden’in de Suriye ile ilgili acil durumun 14 Ekim 2021’den sonra da devam ettiğini iddia etmiştir. ABD Başkanı Biden, “Türkiye hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor, sivilleri tehlikeye atıyor ve bunun ötesinde bölgede barış, güvenlik ve istikrarı zedeleme tehdidi barındırıyor ve ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor” ifadelerini kullanmıştır.
ABD resmen ve alenen müttefiki (!) Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden PYD/PKK terör tehdidini bertaraf etmek için Suriye’nin kuzeyinde attığı adımları kendi milli güvenliğinin sorunu olarak gördüğünü ilan etmiş olmaktadır. Bu durum ABD’nin –daha doğrusu İsrail’in- sınırlarını Suriye’nin kuzeyinden başlattığı anlaşılmaktadır. Bu ABD için değil ama Türkiye için ciddi ve acil bir durum yaratmaktadır.
ABD bir yandan PYD’ye silah ve mühimmat yağdırırken diğer yandan PKK ile yakın ilişki kuran ve Suriye’de sık sık teröristlerle bir araya gelen ABD’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, bölgede terör unsurlarıyla icrai sanatına devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konudaki rahatsızlığını “Malum, Amerikalı McGurk denilen bir adam var. Bu adam terör örgütlerinin adeta sevk ve idaresini yapıyor” diyerek ifade etmişti.
Diğer yandan terörist YPG/PKK’nın üst düzey yöneticilerinden İlham Ahmed Washington’da Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon yetkilileri ile görüştükten sonra şu açıklamayı yapmıştır: “IŞİD’i yok etmek için ne gerekiyorsa yapacaklarını ve kuzeydoğu Suriye’de altyapıyı inşa edeceklerini söylediklerini” basına açıkladı. İlham Ahmed ABD’nin IŞİD ile mücadele kapsamında Suriye’de kalacağını da söyledi.
Geçen ay Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile de bir araya gelen Ahmed, Kürtlerin Suriye’deki “ana oyuncu” Rusya ile de görüştüğünü ve İran ile de diyaloğa açık olduğunu belirtti. Kürtler Şam yönetimi ile de siyasi bir uzlaşma için görüşmeler yürüttüğünü açıklamıştır.
Türkiye İdlib’de Rusya’yla, Kuzey Suriye’de PYD konusunda ABD ile karşı karşıyadır. ABD, PYD’nin güvenliğini, Rusya ise Şam rejiminin güvenliğini üstlenmiş durumdadır. İran’ın Azerbaycan sınırında kışkırtıcı tavırları da devam ediyor. Türkiye hesabına buna göre yapmalıdır.