Atalar “Bir elin nesi var? / İki elin sesi var.” derler. Öyledir. Bir kişisel gelişim kursunda hoca ortamıza sandalye getirip üzerine birimizi oturtmuş, “Bu dolu sandalyeyi tek parmağınızla kaldırabilir misiniz?” diye sormuş, denemek isteyenleri çağırmıştı. Boş sandalyeyi bile kaldırabilen olmamıştı. Sonra da katılanların birlikte işaret parmaklarıyla tuttuklarında dolu sandalyeyi nasıl yukarı kaldırabileceğini göstermişti. Deneyin, zevkli bir oyundur.
Sokağa çıktığımda, hatta arabasını sürerken burnu telefona yaklaşmış genç, yaşlı kişiler görüyorum. Kendi kendine konuşan bir sürü insan. (Eskiden olsa bunlara deli denirdi.) Yazışmalar gırla gidiyor. Dedeler, babaanneler, anneanneler bile sanal ağlarda cirit atıyorlar. Birden fazla kişinin katıldığı topluluklara üyeler. Kimi ailesiyle, kimi dostları ve arkadaşlarıyla görüşüyor. Hayallerini, hedeflerini gerçekleştirmek için bu çevrelere dâhil oluyorlar. Ancak çoğu fert olarak yolunda yürüyor. Birlikte bir iş yapamıyorlar. Ne yazık ki birlikte iş yapanların önemli bir kısmı da yurdumuza zararlı faaliyetler içindeler.
Ömrünü milletine adamış insanlar tanıyorum. Gerektiğinde milleti için canı dâhil her şeyini feda edebilecek örgütçü insanlar. Hayatının belirli dönemlerinde kendileri gibi arkadaşlar bulmuşlar. Onlarla omuz omuza milleti için savaşmışlar. Aynı yatağı, sofrayı, bir otobüs biletini paylaşmış insanlar bunlar. Üniversiteyi bitirmiş, hayat mücadelesine girmiş, çalışmış, emekli olmuşlar. Uzun yıllar birbirleriyle buluşamamış ve belki de fikren oraya buraya savrulmuş bu insanlar, sosyal ağlar sayesinde buluşuyor ve birliklerini tazeliyorlar. Gençliklerindeki örgütçülük hevesleri depreşiyor ve yaşlarına başlarına bakmadan örgütleniyorlar. Amaçları birliklerini tazelemek. Tazeliyorlar da. Ancak gençliklerindeki enerjileri yerinde olsa da birlikte bir iş yapmaya kalkıştıklarında işler karışıyor. Tabir yerinde ise dökülüyorlar.
Çevrenize bakınız. İnsanların çoğunun kişisel çabalarla bir yerlere varmaya çalıştığını görürsünüz. Ne kadar az insanın birlikte iş yaptıklarını görseniz şaşarsınız. Buna karşılık başarılı kurumların, işletmelerin, örgütlerin birlikte iş yapma yeteneğini kazananlar olduğunu fark edersiniz. Ailelerde birliktelik, güçlü aileleri, toplumdaki birlikteliklerin de toplumu güçlü kıldığı kesindir. Ancak sadece birliktelik veya birliklerin, birlikte dişe dokunur bir iş yapmadıkları sürece güçlenmeleri ve toplumu güçlendirmeleri mümkün değildir. Faydalı veya faydasız, birlikte iş yapanların, hele Türkiye’de başarısız olmaları mümkün değildir.
Kendini, ailesini, yurdunu, milletini seven insanların, sosyal ağlardaki topluluklarında harcadıkları zamanı ortak bir iş yaparak değerlendirmeleri halinde ne çok iş başarabileceklerini düşünün. Gözünüzün önüne aynı fakülteden mezun arkadaşlarınızı getirin. Yazmayı, çizmeyi, sohbeti seviyorlar; her gün birbirlerine gülücükler göndermeyi seviyorlar ama birlikte bir iş yapmıyorlar. Böylece enerjilerini birbirlerini kıracak tartışmalara girmeyince harcayamıyorlar. Hâlbuki sohbetlerini tartışmaya değil, ah bir işe çevirebilseler. Siz onların birlikte bir yapmalarına ön ayak olmak istemez misiniz?
Sosyal bir ağdaki DTCF mezunu ülkücülerin kurduğu DTCF Birlik topluluğu, vaktini boş geçirmemiş ve “Ölümünün 100. Yılında Ömer Seyfettin” adlı nefis bir anma kitabı yayınlamış. Hazırlayanları ve Post yayınlarını kutluyorum. Okumadıysanız okuyunuz.
Milletimizin yapılacak çok işi, çözülecek çok derdi, tamir edilmesi, kazanılması gereken çok insanı, değeri var. Milletimizin her ferdinin boş konuşmaya, boşa vakit geçirmeye değil çalışmaya, birlikte iş üretmeye ihtiyacı olduğu ancak çoğu insanın bunu dikkate almadığı görülüyor. Karşımızdakini değil kendimizi önemsiyoruz. Onu değil kendimizi dinliyoruz. Sürekli kendisiyle meşgul bir insan ve toplumun, milletin büyümesi, gelişmesi mümkün değildir; sıkışıp kalıyor. Bizden başka da insanlar var. Onların da fikirleri, yetenekleri var. “Neden birlikte bir iş yapamıyoruz?”, “Acaba birlikte ne yapabiliriz?” veya “Birlikte daha başka neler yapabiliriz?” sorularını daha çok sormalıyız diye düşünüyorum. Gaspıralı’nın dediği gibi milleti için, birlikte “Küçük işler yapmasını bilmeyenler büyük işler başaramaz.“
Kaynak: Günboyu