Sözlerin, davranışların ve eylemlerin tutarlı olması doğru olmasından çok daha önemlidir. Elbette davranışların hem tutarlı hem de doğru olması istenen bir durumdur.
Doğruyu ve güzeli büyük bir çirkinlik ya da tutarsızlık içinde ortaya koymak, güzele ve doğruya yapılabilecek en büyük kötülüktür. Belagati “muktezayı hale mutabakat sağlamaktır” diye tarif edenler, yılların birikimi olan deneyimlerini çok anlamlı bir biçimde ortaya koymuşlardır. Haklı olmanın da bir zamanı vardır. Sütün mayalanma zamanı olduğu gibi…
Liderlik, zamanı yönetme sürecidir
Tarih zamana endeksli olarak nükseden “yükseliş ve çöküşlerin” hasılasıdır. Aslında eskiyen, pörsüyen, modası geçen ya da değerden düşen zaman değil fikirlerdir. Her dönemin haklılık algısı da farklıdır. Gerçek haklılık zamana ve mekâna meydana okumakla yakından ilgilidir.
Zamanı ve zamaneyi anlamadan hayatı anlamak mümkün değildir. Bu yüzden liderliğin zamanı anlamak, yönetmek ve değerlendirmekten ibaret bir süreç olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Zamanını yönetmesini öğrenen bir liderin öğrenmesi gereken pek fazla bir şey kalmamış demektir.
Liderlerin birbirleri karşısındaki yenilgilerinin fikirlerin zaman karşısındaki yenilgilerinin yanında devede kulak kalır. Zira kaybedilen toprak, elden çıkan beldeler, işgal edilen ülke maliyeti çok ağır olsa da tekrar geri alınabilir.
Ancak kaybedilen zamanı geri getirmek, değerlendirmek ve yeniden kullanmak mümkün değildir. Bu bakımdan zamanı en katı ve en acımasız element olarak niteleyenlerin haklı oldukları söylenebilir. Bütün bu önemine karşın değeri en az bilinen hayati unsurların başında da zaman gelir.
Hükümlerin zamana göre değiştiği, iktidarların zamanla sınırlı olduğu ve yapıların zamanla fonksiyonlarını yitirdiği dikkate alınırsa zamanı dikkati almayan bütün strateji, politika ve süreçlerin iflasa mahkûm olduğu söylenebilir.
Sistemin zayıf karakterli liderlere ihtiyacı vardır!
Top çizgiyi geçtikten sonra peşinden kendini yere atan kaleciden, hedef ortadan kaybolduktan sonra nişan alan avcıdan ve ıslandıktan sonra açılan şemsiyeden hayır gelmez. Zaman ne kadar önemli ve değerli ise zamanlamada bir o kadar önemlidir.
Siyasette, ekonomide, yönetimde ve girişimcilikte zamanlamanın önemi tartışılamayacak derecede büyüktür. Sözlerin, eylemlerin ve atılımların zamanını iyi ayarlamak başarının “olmazsa olmaz” şartlarındandır. Zamansız, zeminsiz, düzensiz söz ve eylemlerin amacının aleyhine sonuçlar üretmesi kaçınılmazdır.
Aslında kurumların üst kademelerine kadar yükselmiş “devlet adamı” niteliğindeki yetersiz kişiliklerin hangi doğal ya da sosyal hata sonucu olarak oraya yükselebildiğini oturup tartışmak gerek. Sistemin mevcut haliyle işlemesi için zayıf, beceriksiz, yeteneksiz ve şahsiyetsiz yöneticilere ihtiyacı vardır.
Lider şimdiki zamanı değil geleceği yönetir!
Liderlik için şimdiki zamanın haklılığını kazanmak yeterli değildir. Haklılığı gelecek zamanlara taşabilen liderler topluma ivme kazandırabilirler. Son derece kaygan bir siyasi zeminde bunu başarmak oldukça zordur.
Geleceği yönetmeye kendisini adamış bir liderin ise ilk yapacağı şey öncelikle kendisiyle olan kavgayı kazanmaktır. Bunun birinci şartının da liderin egosunu, hırsını, duygusallığını ve iktidar duygusunu gemlemekten geçtiği unutulmamalıdır.
Bu anlamda rakibinden değil hırsından, düşmanından değil dostundan yenilen darbeler liderlere ve liderliğe büyük zararlar vermektedir. Kişinin rakibine değil, kendi yanlışına ya da nefsine yenilmesi trajedilerin en büyüğü olmalıdır. Hırs aklın önüne geçince ülküler ve ilkeler önemli ölçüde yara alır.
İnsanların göstermekten çekinmeyecekleri yüzlerinin bulunması bu fani dünyada sahip olunacak en büyük zenginliktir. Bu her fani için geçerli olduğu kadar liderler için iki defa daha geçerlidir. Ar, hayâ, fazilet sahibi insanlar ahlaklarını ve erdemlerini siyasete değil, siyaseti ahlak ve erdemlerine uygun hale getirirler.