Zafer Partisi Sözcüsü Lütfü Şahsuvaroğlu Gündeme İlişkin Değerlendirmelerde Bulundu

Zafer Partisi Sözcüsü Lütfü Şahsuvaroğlu Gündeme İlişkin Değerlendirmelerde Bulundu

Zafer Partisi sözcüsü Lütfü Şahsuvaroğlu gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Öncelikle 10-18 Eylül 2022 tarihlerinde Sırbistan’ın Belgrad kentinde düzenlenen dünya güreş şampiyonasında şampiyon olan milli takımımızı ve güreşçilerimizi kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

Türk halkı her geçen gün daha fazla yoksullaşıyor. Türk lirası pul oldu. Herkes borçlu. Borç ve geçim sıkıntısı nedeniyle intiharlar artı. Herkes bu kış nasıl ısınacağını ve nasıl aydınlanacağını düşünüyor. Çocuk istismarları, kadına yönelik şiddet tüm hızıyla devam ediyor. Her yerde şiddet, Polis gazeteci dövüyor, hasta sağlık çalışanlarına saldırıyor. Sığınmacılar yüzünden büyük şehirlerin sokakları güvensiz. Gençlerimiz uyuşturucu tehdidi altında sağlık ve eğitim ticarileşti. Dış politikada oradan oraya savruluyoruz.

 

Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir NATO üyesi olarak Şanghay İş birliği Örgütü’ne tam üyelikten bahsettiği günlerde 15 Eylül 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararnamesiyle “Katar askeri hava araçları ve destek personelinin Türkiye’ye konuşlanmasına” karar verildi. Katar, askeri olarak ABD’nin, siyasi olarak İngiltere’nin kontrolünde bir ülkedir. Öyleyse ABD ve İngiltere’nin bilgisi ve onayı olmadan Katar savaş uçaklarının Türkiye’ye gönderilmesi mümkün müdür? Dış İşleri Bakanlığından bu kararın amacı ve ülkemize ne tür katkılar sunacağı konusunda bir açıklama bekliyoruz.

Aynı günlerde Amerika’nın Kıbrıs Rum Kesimi’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldırması ise manidar. ABD bir taraftan güneyde terör örgütlerini eğitirken diğer taraftan Fransa ile Yunanistan’ı silahlandırıyor. Kısaca Türkiye kuşatılıyor. Bütün bu gelişmeler karşısında, Türkiye çok kutuplu bir dünyanın yeniden oluştuğu günümüzde kapsamlı yeni bir dış politika belirlemelidir.

 

Bu İktidar Halk Sağlığı Umursanmıyor. Sağlık siteminin temel direkleri sallanıyor. Doktorlar giderlerse gitsin denilerek değersizleştiriliyor. Hastalar aylar sonrasına randevu alabiliyor, şehir hastaneleri ranta dönüşmüş, tıp fakültelerinin sayısı artmış fakat eğitimin kalitesi düşmüştür. Bizler 2017-2020 arasında üretilen yeni molekül 160 ilacın sadece 24’üne ulaşılabiliyoruz ve bu 24 ilacın da sadece 16’sı geri ödeme kapsamında.  Bu 160 ilacın 41’i onkoloji ilacı ve biz ancak sekiz tanesine ulaşabiliyoruz. Hastalar reçeteli ilaçlarını tamamlayabilmek için eczane eczane dolaşıyor. Hasta mağdur, eczacı mahcup. İlaçlardaki    fiyat artışları ise, her hastanın hem de eczacının kâbusu haline geldi. Enflasyon hepimiz ezdi geçti. Her şey gibi sağlık masrafları da katlandı. Ülke tıbbi ürünlerde merdiven altı ürün cenneti oldu. Şifacılar ve bitkiler ile aldatanlar çoğaldı.

Halk sağlığı kimsenin umurunda değil. Ülkemizde yirmi yıldır uygulanan sağlık politikaları sonuç vermemiş, sağlıkta çöküş başlamıştır. Son örnek Ülkenin her yerinden gelen kanser hastalarının tedavi edildiği yılda yaklaşık 400 bin kişiye poliklinik, 25 bin kişiye ise yataklı tedavi hizmeti veren Türkiye’nin en büyük onkoloji hastanesi olan Ankara Onkoloji Hastanesi kapatılacak olmasıdır. Ankara Onkoloji Hastanesi’nin, Etlik Şehir Hastanesi için verilen hasta garantisi nedeniyle kapatılacağı iddia edildi.

Esnaf kepenk Kapatıyor

Korona sürecinde sıkıntıya düşen esnaf henüz yaralarını sarabilmiş değil. Çareyi bankalardan kredi kullanmakta bulan KOBİ’lerin borcu, bu yılın ilk yedi aylık döneminde 484 milyar lira arttı. Buna rağmen esnaf masraflarını çeviremiyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) verilerine göre 2021 yılının ilk 8 ayında 49 bin 506 esnaf kepenk kapatmıştı. 2022’nin ilk 8 ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artışla 60 bin esnaf daha kepenk kapattı.

Sağmal inekler kesime gidiyor

Tarım Bakanlığını uyarmaktan dilimizde tüy bitti. Ama üretici kimsenin umurunda değil. Üreticiler ağlarken Ulusal Süt Konseyi vicdanınız rahat mı merak ediyoruz. Üretici sizden 1 litre çiğ süt satarak 1,5 kg yem alabilecek bir fiyat beklerken siz çiğ süt fiyatını 7,5 lirada sabitlendiniz. Bu fiyatla 1 kg bile yem alınamıyor. Tarım Bakanlığı 20 kuruşluk primi artırmadı. Süt tozu ihracatı kısıtlandı. Bütün bunların sonunda Üretici içi kan ağlayarak süt ineklerini kesime göndermeye devam ediyor. Tarım Bakanı ise önce tarım diyeceğine siyaseti öncelemiş ahiret üzerinden seçim propagandası ile meşgul. Seçilmiş olsa neyse üstelik atanmış. Kirişçi kullanılan oyun ahirette sorulacağını söyledi. Bizden hatırlatması ahirette sorular çalınmıyor. Bakan sınava iyi hazırlanmalı.

Eğitim-Öğretim Yılı Sorunlu Başladı

Öğrenciler, öğretmenler, veliler mutsuz. Binlerce aile servis ücretlerini, kırtasiye ve diğer okul   masraflarını karşılamakta zorlanıyor. Çocuklarına günlük harçlık   bile vermiyorlar Milyonlarca çocuk ve genç yetersiz besleniyor. Sosyal Devlet isek okullarda ücretsiz beslenme programının derhal hayata geçirmeliyiz.

Dört üniversite öğrencisinden biri yurt bulamıyor,100 bin genç, üniversiteyi kazandığı halde kayıt yaptıramadı. İlgili Bakanlıklar ne yapar? Bakanlık sadece bakmak mıdır?

Öğretmenler, ne “ağlak” ne de “çapulcu” değiller. Sadece aynı okulda, aynı koridorlarda aynı işi yaptıkları halde uzman, aday öğretmen, başöğretmen, sözleşmeli, ücretli öğretmen diye ayrıştırılmak istemiyorlar.

Salgında eğitimden uzaklaşan milyonlarca öğrenci ekonomik gerekçelerle sınıfına dönemedi. Eğitim-öğretim yılı eksik başladı. Milyonlarca çocuk krizin etkisiyle okula ara vermek zorunda kaldı. MEB istatistiklerine göre 5-17 yaş grubunda 1 milyon 201 bin çocuğun okul kaydı olmadığı belirtildi. Gezici tarım işçilerinin çocukları ise halen yaşadıkları yerden uzaklarda tarlada çalışıyorlar. Her ne sebeple olursa olsun eğitimden mahrum kalan çocukları okula kazandırmak Milli Eğitim bakanlığın öncelikli görevi olmalıdır.

 

Biz öncelikle yirmi yıldır iktidarda olan tek adam rejimi   uğraşmak istiyoruz. Ancak altılı masanın öylesine hayati hatalar yapıyor ki onları da size hatırlatmak zorundayız. Her şeyden önce iç politika malzemesi yapılarak kendi seçmen kitlesini birleştirmeye matuf millî güvenlik meselesinde ve dış politikamızdaki paçozluklar hazmedilebilir hatalar değil. Rusya’ya kilitlenmiş Şanghay şemsiyesine sığınmış yandaş medyanın reise biçtiği yeni diş politikanın ciddi bir Avrasya tezi olmadığı sadece daha önce AKP ve MHP’ye oy vermiş seçmene bir yakın gelecek vaadinde bulunmaktan başka bir şey değildir ve sonuçsuz bir girişim olduğu pek açıktır. Diğer cephedeki partilerin ise ABD yaptırımlarına tam bir teslimiyet ihtiva eden dış politika yaklaşımları maalesef bugünkü kuşatılmışlığımızı tescil eden mahiyettedir. Bu anlamda altılı masa sadece dış politikada değil, Cumhuriyet ve Anayasa tarihi açısından da derin bir ittifak içindeler ve bu durum devletimizin istikbali adına endişe verici bir durumdur. Altılı masada bulunan partiler zaman zaman birbirine benzemezler olarak nitelendiriliyor. Aslında hiç de öyle değil. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Yoksa 1921 anayasasında anlaşabilirler miydi? Kılıçdaroğlu hiç de yasaklı olmayan bazı kitapları serbest bırakmak için anayasa mahkemesine başvuracağını söylerken Ali Babacan, partisinin Tunceli il binasının açılışında Tunceli’den “Dersim” diye bahsetti ve Dersim’in devası olacaklarını söyledi.

Borsa Çöktü

Geçtiğimiz günlerde Borsa İstanbul’daki keskin bir düşüş yaşandı. Borsa İstanbul’da yaşananlar çok büyük bir skandaldır. Tasarruflarını yüksek enflasyondan korumak için çaresizce adres arayan küçük yatırımcılar bir kez daha silkelenmiştir. Küçük yatırımcıları korumakla görevli Sermaye Piyasası Kurulu, millet silkelenirken hiçbir şey yapmamıştır. Borsada himaye gören ve küçük yatırımcıyı silkeleyen ve himaye gören bu manipülasyonlar kimdir? Ekonomi Bakanı Nebati buna cevap vermelidir. KKM ile faiz lobilerini abat eden iktidar küçük yatırımcının tasarruflarını yandaşlarına soydurmaktan vazgeçmelidir.

 

Her hafta sizlere bu karamsar tabloları anlatmamızın sebebi hatırlatmamızın sebebi zor bir süreçten geçtiğimiz içindir. İçinde bulunduğumuz durumdan AKP ve onun genel başkanı sorumludur. Dış politika onundur, ekonomi politikasını O belirler, eğitimden, tarımdan sağlıktan O sorumludur. Yangınlar bile O emretmeden söndürülemez. Cemaat denen “Terör Örgütünü” Türk Devletinin içine sokan kendisidir. Açılımın mimarı odur. Güneydoğu illerinde hendek savaşlarında canlarını yitiren Mehmetçiklerden O sorumludur.

Hepiniz Aka Gündüz’ün şiirinden bestelenen Ankara marşını bilirsiniz. “Her bahtı kara”, “Her dara düşen” Ankara’dan   yardım umardı ve Ankara o yardımları yapardı. Şimdi ise Ankara’dakiler bırakın yardım etmeyi dara düşenlere İBAN numarası gönderiyor, yardım istiyor.

 

Biz diyoruz ki; Artık Türk Milleti fıtratında var olan uyanışı gerçekleştirmelidir. Cumhuriyetin 100 yılında yeni zaferlere koşmalıdır. Türk devleti sadece kendi iktidarını düşünen liyakatsiz ellerde çöküyor. Ama Türk Milleti umutsuz olmasın. Çünkü “hudut namustur” diyen, çevre katliamlarına dur diyen, gençliğimizin uyuşturucu ile zehirlenmemesi için yerli yabancı Escobar’lara kafa tutan, 13 milyon sığınmacılar gidecek diyen, tarım seferberliği ilan eden, Devlet Planlama Teşkilatı yeniden kurarak planlı kalkınma dönemi başlatacak olan, köy okullarını ve parasız yatılı okullar yeniden açılacak diyen, gıda ve enerjide dışa bağımlılığına  son verecek olan bir Zafer Partisi var

 

ANCAK TÜRKİYE’NIN KURTULUŞU İÇİN ÇARE VAR.

ZAFERE AZ KALDI.

KARAMSARLIĞA HAYIR, ÜMİT’E EVET

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!