Mehmet Pamuk: Gidişat böyle sürerse, nüfus artışı 20 yıl sonra sığınmacı ve kaçaklar çoğunluğa geçecek ve söz hakkımız kalmayacak bu da memleketimiz için çöküş olur!
Gözle görülür bir sığınmacı artışı mevcut bunun için herhangi bir sosyal deneye dahi gerek yok. Bu artış, uyum adı altında Gaziantep Kültürü’nü, geleneksel yapısını, ekonomisini ne yazık ki ciddi şekilde etkilemekte. Böyle ilerler ise nüfus artışı 20 yıl sonra Yabancılar çoğunluğa geçecek ve söz hakkımız kalmayacak bu da memleketimiz için çöküş olur!
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın Pamuk, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Daha önce milletvekilliğine de talip olduğunuz kent, Güneydoğu’nun tarım ile bütünleşmiş Sanayi Başkentidir. Birçok şehirde üretilse de fıstık denildiğinde akla gelen şehir Gaziantep’tir. Fakat görüyoruz ki son yıllarda en az sığınmacıların kente akını kadar büyük sorunlardan birisi fıstık ve zeytin üreticilerinin yaşadığı sıkıntılar. Daha önce vermiş olduğunuz bir röportajda fıstık üreticilerinin sahipsiz kaldığından bahsediyorsunuz. Size bir iş insanı ve siyasetçi olduğunuzu göz önünde bulundurarak sormak isterim, seçildiğiniz takdirde bu sorunu nasıl çözüme kavuşturmayı düşünüyorsunuz?
MEHMET PAMUK:
Kesin Çözüm şudur; Geçmişte Güneydoğu birlik vardı, ürüne eğer taban fiyat üzerinden belirlenen tutarın altında bir tutar belirlendiyse, Güneydoğu Birlik satın alırdı mahsul ucuza satılmamış olurdu. Biz Kapanan Güneydoğu birlik yeniden kuracağız.
Fıstık mahsulü toplanmadan, kapitalizmin tuzağı olan “Dekolteli bol mesajlarla fıstık fiyatlarını aşağı çekmek” tamamen çiftçinin zararına bir söylem ve uygulama.
Fıstık çok zor mahsul veren zahmetli bir tarım alanıdır. Mahsul çıkana kadar çiftçi zar zor sürüyor, budama yapıyor, mazot, ilaçlama çok yıpratıyor, bir de toplarken işçilikler nakit. İşlem bitiminde çıkan mahsulü, bekletmeden satmak durumunda çünkü borçları ve ödemeleri bekliyor. El insaf diyoruz.
Hal böyle olunca, hale yani pazara giden yaş fıstık 2 gün içinde satılmadığı takdirde bozulmaya başlar ve tüccarın ve halcinin insafına kalan bu durum karşısında hak ettiği fiyatlara satılamaz duruma getirir. Bunun sonucunda ise çiftçi ya para kazanamaz yâda zarar eder.
Zarar etmemesi için fıstığı kurutup mahsul dönemini geçirmesini ve beklemeye geçmesi lazım. Dolayısı ile yine satmak zorunda.
Geçmişte Güneydoğu birlik vardı, ürüne eğer taban fiyat üzerinden belirlenen tutarın altında bir tutar belirlendiyse, Güneydoğu Birlik satın alırdı mahsul ucuza satılmamış olurdu. Biz Kapanan Güneydoğu birlik yeniden kuracağız.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın Pamuk, coğrafik olarak Suriye sınırına en yakın illerden birisiniz dolayısıyla ilk konaklama alanı Kilis’ten sonra Gaziantep oluyor. Fakat Gaziantep’in cazip şartları nedeni ile buraya gelen sığınmacılar diğer şehirlere yayılmak yerine Gaziantep’i yerleşim merkezi olarak seçtiklerini görüyoruz.
Gaziantep’te bulunan her beş kişiden biri Suriyeli iken, Kilis’te bulunan her üç kişiden biri Türk. Bu demek oluyor ki komşu şehirlerden de Gaziantep’e yoğun bir sığınmacı akını yüksek.
Bunun farkında olarak seçim çalışmalarınızda bu soruna ciddiyet ile eğildiğinizi çalışmalarınızda dile getiriyor ve sığınmacılara iş yeri ruhsatı vermeyeceğinizi belirtiyorsunuz.
Mevcut Belediye Başkanı’nın 2016 yılında CNN TÜRK’e verdiği bir röportajda
“ Biz kendi vatandaşımızı, işçimizi, esnafımız koruyabilmemiz için bunları kayıt içerisine almamız gerekiyor.
Bunun çözümün içerisindeki arkadaşlarımız bize söylüyor. Zaten haksız rekabetin önlemenin yolu askeri ücretle birisi çalışırken diğeri yarım ücretle çalışırsa benim kendi işçimi korumam için onu kayıt içine almam gerekiyor.
Dolayısıyla biz Çalışma Bakanlığı ile yaptığımız çalışma hayatı ile ilgili kısımda bir iş yerinde açık iş varsa yüzde 10 kotayla Suriyeli mülteci çalışabilir diye ocak ayında bir yönetmelik çıkardık. Gaziantep’te Ticaret Odası’na kayıtlı Suriyeli firma sayısı 794 firma mevcut, 38 kayıtlı Suriyeli firmanın Gaziantep sanayisinde üretim yapıyor.” Gibi bir açıklamada bulunmuş.
Ayrıca geçici sığınmacı statüsünde bulunan sığınmacıların iş gücünü, 1960’larda Almanya’ya göç eden Türklerin çalışma şartlarına benzettiğini ifade ediyor. Fakat bir gerçek var ki Almanya’ya giden Türk göçmenler ihtiyaç olan alanlarda istihdam edilmek üzere yola çıkmışlardı artı Türkler sığınmacı statüsünde değillerdi. Türkiye’de istihdam açığı gibi bir sorunun söz konusu olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu durum karşısında Gaziantepli vatandaşlarımızın kaybı nedir bu konuda bizleri aydınlatabilir misiniz?
MEHMET PAMUK:
Gidişat böyle sürerse, nüfus artışı 20 yıl sonra sığınmacı ve kaçaklar çoğunluğa geçecek ve söz hakkımız kalmayacak bu da memleketimiz için çöküş olur!
Gözle görülür bir sığınmacı artışı mevcut bunun için herhangi bir sosyal deneye dahi gerek yok.
Bu artış, uyum adı altında Gaziantep Kültürü’nü, geleneksel yapısını, ekonomisini ne yazık ki ciddi şekilde etkilemekte.
Böyle ilerler ise nüfus artışı 20 yıl sonra Yabancılar çoğunluğa geçecek ve söz hakkımız kalmayacak bu da memleketimiz için çöküş olur!
Sığınmacıların kayıt altına alarak legalleştirmek işlerini daha kolaylaştırmak, çöküşümüz hızlandırmak demektir. Bu uygulamayı savunmak sadece Gaziantep için değil Türkiye Cumhuriyeti için ciddi tehlikedir.
Fatma ŞAHİN Sahadan kopuk yaşamaktadır, geldiklerinde 10 yıl kadar önce uygun ücretlere çalışıyorlardı, şu an böyle bir durum söz konusu değil. Neden derseniz? İşveren SGK yapmıyor bu da çok küçük bir kesimi kapsıyor, çünkü orta ölçekli ve kurumsal şirketler SGK’sız işçi çalıştırmaz.
Gaziantep’in kendi halkının işsizlik sorununa çözüm bulmak yerine neden sığınmacı statüsündeki kişileri gözetelim? Geçici koruma statüsünde geri dönmek üzere ülkemize gelen bu insanlar enflasyonu da etki altında bırakarak Gaziantep’te yaşanılır bir ortam bırakmadılar. Doğudan göç gelmediği gibi, şehirden ucuz bölgelere akış var. Ayrıca sosyal yardım alanlar çalışmaktan kaçıyorlar.
Çözüm politikalarımızı, yıllarca sorunlarının çözümlenmesini bekleyen bekleyen kendi halkımızın üniversitelere, kamuda çalışmalara, meslek öğrenmeleri için teşvik ederek mesleki eğitim alanlarına yönlendirmek üzere kuracağız. Su akar yolunu bulur. Yabancı dün işçimiz değildi bugün de ihtiyacımız yok ve olmayabilir. Biz kendimize yeteriz.
Suriyeli Şirket sahiplerine gelecek olursak;
Ticaret Odası Başkanı Tuncay Yıldırım, Kendini Milliyetçi olarak gösteriyor ancak, mevcut iktidarın arka kapısı gibi davranıyor. Zafer Partisi Randevu istiyor bekletiyor, ama yabancı şirketler randevu talep ettiği takdirde hemen veriliyor. Bunun yansıra yabancı firmaları övgü ile anlatırken, Türk işletmelerinin kapatılmasını yatırımcıların yatırımlarının kötüye gitmesi nedense araştırılmıyor. Bu nedenle Milli değerlerine ve yerli yatırımcılara destek çıkacak bir başkan göreve getirmeli.
Ayrıca şunu da altını çizerek belirtmek gerekiyor Biz Almanya gibi istihdam açığımız var diyerek dünyaya anons yapmadık!
Böyle bir iş gücüne ülkece ihtiyacımız yok vasıfsız ne olduğu bilinmeyen üstelik terör örgütü mensubu çıkabilen sığınmacıları ülkemizde istihdam etmek gibi bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz mevcut değil!
Öncelikle biz sığınmacıların iş yeri ruhsatını iptal edip asla onay vermeyeceğiz.
İş yerlerimizi kaybediyoruz! İş dinamiği olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarının kalkınmasına değil aksine yerli yatırımlarımızın işlerimizin baltalanmasına neden oluyor bu istihdamlar. Almanya’da Alman Devleti’nin zararına gerilemesine neden olacak kendi içlerinde gettolaşacak bir grup kuramaz ve çalışamazsınız.
Oysa bizde durum öyle değil kendi alışveriş ağlarını kuruyor kendi aralarında alışveriş yapıyor ve gruplaşıyorlar.
Sayın Genel Başkanımız Ümit Özdağ’a sorulan bir soruyu hatırlatayım;
“Gitmek istemeyenler ne olacak?”
Ümit Özdağ: “Gerekirse zorla!”
Tabi ki silah zoru ile gitmeyecekler ama Suriye Yönetimi ile anlaşarak herkes kendi toprağına dönmek zorunda.
Sığınmacı olarak başvurdular ve misafirliğin kısası makbuldür diyoruz.
Bizler bizi seçen hizmet bekleyen Türk Milleti’nin ihtiyaçlarını gidermek üzere göreve başlayacağız.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Belkıs/Zeugma, Gaziantep’in Nizip ilçesinin sınırları içerisinde Büyük İskender’in generallerinden I. Selevkos Nikator, MÖ 300’de, Büyük İskender’in, Fırat Nehri’ni geçtiği yerde, Selevkeia Euphrates ismiyle bir kent kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apama’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu iki kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır. Kent, MÖ 31’den itibaren Roma’ya bağlanarak adı geçit-köprü anlamında “Zeugma” olarak değiştirilmiş günümüze kadar bu isimle gelmiş muazzam bir tarihsel zenginliktir.
Bildiğimiz üzere muhteşem bir tarihsel mirasa ve bununla birlikte kültürel zenginliği bulunan Gaziantep aynı zamanda Bakırcılar Çarşısı Bayazhan gibi değerlere sahip. Turizm noktasında Gaziantep hak ettiği noktada mı? Sizce Gaziantep Belediyesi bu zenginliklerin yeterince üzerinde duruyor mu? Siz Belediye Başkanı olduğunuz takdirde bu alanda çalışmalarınız neler olacak?
MEHMET PAMUK:
“İhaleleri yandaşlara verilerek baştan savma yapılan restorasyonlar sonucu ne yazık ki halkın parası çar çur oldu.”
Üzerinde duruluyor gibi görülüyor fakat sadece görüntüde diyebilirim. Tarihimizi korumak için yapıldığı söylenen restorasyonların depremde hepsi tekrar çöktü “tarihi eserler ayakta restoreleri çökmüş” trajikomik bir durum bu.
“İhaleleri yandaşlara verilerek baştan savma yapılan restorasyonlar sonucu ne yazık ki halkın parası çar çur oldu.”
Neden?
Maksat tarihe sahip çıkmak değildi tabi ki.
Yandaş ekiplere maddi kaynak sağlamak üzere uyduruk yapılan müdahaleler ve göz boyamaktı.
Bu Tarihi eserleri şu şekilde sıralayabiliriz;
a) Gaziantep Kalesi Çöktü
b) Bedestenler
c) Hanlar
d) Ökkeşiye Türbesi
e) Mehmet Paşa Cami
f) Kılınçoğlu Cami
g) Kurtuluş Cami
h) Karagöz Cami
i) Ömeriye Cami
j) Halende beklemede kullanılamıyor.
Avrupa birliği kontrol ve kriterlerinde başka firmalara yaptırılan Kendirli Kilisesi’ni yapan Kendirli Kilisesi ise dimdik ayakta, bu durumda bize gerçekleri gösteriyor.
Tarihi eserlerin korunması sadece yenileme ile sağlanmaz. Düzensiz yapılanma, imara ve kentin dokusuna uygun olmayan mimari oluşumlarda bizim dönemimizde ruhsat alamayacak.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın Pamuk, Belediye dendiğinde akla gelen şeyler arasında şüphesiz yol köprü mimari yapılanma akla geliyor elbette bu konularla ilgili düşüncelerinizi alacağız ama sosyal projeleriniz nelerdir? Kentiniz üniversite kenti öğrenciler için bir projeniz mevcut mu? İhtiyaç sahipleri için planlarınız nelerdir? Bunların arasında sadece insanlara hizmet vermeyeceksiniz her kentte bulunan dilsiz canlar için projeleriniz nelerdir kısaca bahseder misiniz?
MEHMET PAMUK:
“Emeklinin eve hapsolma devri bitecek.”
Şükran Hanım, Gaziantep bize teveccüh ederse öncelikle halkın ihtiyaçları talepleri de bizi yönlendirecek tabi ki. Fakat bizlerin yaşam içinde gözlemlerimize dayanarak belirlediğimiz bazı projeler mevcut bunların en önemlisi ülkemizin sığınmacılarında büyük etkisi olan ekonomik dar boğazda yoksulluk içinde olan vatandaşlarımızı “alan eli veren el görmeyecek” düsturu ile desteklemek olacak.
Mahallelerimizde aş evleri kuracağız özellikle sokakta yaşayan vatandaşlarımızı tespit edip geçici barınma mekânları tanzim edip sosyal yardımlar ile çözüme ulaşmasını sağlayacağız. Ulaşım yüzde elli indirim yapılacak, öğrencilerimiz ve emeklilerimiz için ulaşım çok önemli biz görevde olduğumuz müddet emekli ve öğrenciye ulaşım ücretsiz olacak. Emeklinin eve hapsolma devri bitecek.
Okul alanları ev sokak aralarında olmayacak ve çocuklarımızın ihtiyacını karşılayacak donanımlar ile hizmet edecek, buna ilave olarak kreşlerimiz hizmete girecek. Özellikle gençlerimizi sanatla buluşturmak için ücretsiz bir kart çalışmamız olacak.
Bir başka konu değindiğiniz gibi sorumluluğumuz sadece insanımız ve insanımıza etki eden, bir o kadar korunmaya ihtiyaç duyan dilsiz canlar. Sokak hayvanlarımız için barınakları yaşanabilir hale getireceğiz aşılamalar ve kısırlaştırmalar yapılarak halkımızın güvenliğini de göz önünde bulundurularak aç köpek bırakmayacağız ve bu şekilde ıslahı sağlayarak, hem insanımızı hem hayvanımızı korumuş olacağız.
Şehrin göbeğinde pavyon ve eğlence mekânları mücavir alanların dışına taşınarak ruhsatları yenilenmeyecek.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Çeşmelerimizden akan suyu içememek bütün kentlerimizde sorundur. Genelde su arıtma cihazı ya da damacana ile su içme suyu temin ediliyor bu tabi ki çok üzücü. Su cenneti olan bir ülkede çeşmelerimizden çocukluğumuzda olduğu gibi su içemiyoruz. Gaski ile ve çevresel faktörlerle ilgili planlarınız nedir?
MEHMET PAMUK:
Çeşmelerimizden sağlık akacak
Su temel ihtiyaçtır yemeğimiz, temizliğimiz, hayatımız suya bağlı bundan dolayı çeşmelerimizden akan suyumuzda halkımızın içebileceği kaliteyi sağlayıp, sağlıklı bir çizgiye getireceğiz. Kısaca şunu belirteyim “çeşmelerimizden sağlık akacak.”
Bunun dışında çöplerimize değinmek gerek bu noktada belediye olarak kesinlikle çöp vergisi almayacağız artı temizlik üst düzeyde sağlanacak. Değinilmesi gereken bir konuda Para tuzağı EDS ler için çözüm sağlanacak
“Her yağış olduğunda ne yazık ki sokaklarımız caddelerimiz Venedik’e dönüyor. Bu sorun hayatın işleyişini ciddi şekilde etkiliyor. Alt yapıya ciddi bir dokunuş gerçekleştirerek bu sorunu ortadan kaldıracağız.”
Caddelerimiz dünya standartlarına ulaşacak kaldırımlarımız en az 6 metre caddelerimiz dört şerit olacak.
Alt yapı sorunumuz çok ciddi. Her yağış olduğunda ne yazık ki sokaklarımız caddelerimiz Venedik’e dönüyor. Bu sorun hayatın işleyişini ciddi şekilde etkiliyor. Alt yapıya ciddi bir dokunuş gerçekleştirerek bu sorunu ortadan kaldıracağız.
Az önce de değindiğimiz gibi tarihsel dokumuzu zedeleyen yapılanmalara, bunun yanı sıra deprem riski göz ardı edilerek inşa edilen çarpık imarın önüne geçeceğiz.
Kent konseyimizle koordineli bir şekilde çalışmak hedeflerimiz arasında, zira önemli olan Gaziantep’imizin gelişmesi ve sosyo-ekonomik refah seviyesine ulaşmasıdır.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU:
Sayın PAMUK, bilindiği üzere yerel mahalli seçimler çok büyük rant ortamıdır. Ehil ellere geçmediği takdirde maddi ve manevi talan edilen kötüye kullanımı kolay ciddi tehlikeler doğuracak alanlardır. Bu noktada sizler göreve geldiğiniz takdirde ne gibi önlemler alacaksınız?
MEHMET PAMUK:
Bunların hepsinin “Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçileri” olarak üstesinden geleceğiz.
Bakın ortada verimli, gerçek bir hizmet yok ama reklam panolarında ciddi göz boyama var!
İçi boş reklam devri son bulacak!
Bu da yetmezmiş gibi açlık sınırında olan milletimizin rızkından keserek alınan paha biçilmez makam arabaları mevcut.
Menfaate dayalı bir düzende, kapı kulu tavrı mevcut. Çıkar üzerine el etek öpmek söz konusu.
Bunların hepsinin “Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçileri” olarak üstesinden geleceğiz.
ŞÜKRAN KULAKOĞLU: Sayın PAMUK, verdiğiniz kıymetli bilgiler için teşekkür ediyor seçim sürecinde başarılar diliyorum.
MEHMET PAMUK: Rica ediyorum ve güzel temennileriniz için çok teşekkür ediyorum.