Zafer Partisi Seçim İşlerinden ve Tarım, Orman ve Çevre’den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu, Kılıçkaya Baraj Gölü ile Kelkit Çayı, vadisi ve Yeşilırmak’ı zehirleyen facianın su ve toprak kaynaklarımızı muhafaza edemeyen bir yönetişimsizliğin BEKA sorunu haline geldiğini söyledi.
Şahsuvaroğlu, sorumsuz vahşi madencilik ucuz ve göstermelik ceza kesmelerle teşvik edilmektedir ifadelerine yer verdiği başın açıklamasında şunları söyledi:
“Çevre duyarlılığı olmayan, plansız, her şeyimizi yok pahasına satan rantiye ekonomisi ne yazık ki artık BEKA sorunu olmaya başlamıştır. Ormanlarımız, meralarımız, tarım alanlarımız katledildi. Şimdi de vahşi madencilik gereken önlemleri almadan pervasızca işlettiği madencilik tesislerini işgal ordularından daha tehlikeli facialara yol açabilecek şekilde yönettiğinden insan sağlığımız tehdit altındadır. Su ve toprak kaynaklarımız siyanür, çinko ve kurşun gibi ağır metaller içeren atıklarla dolmuştur.
Ilıç, Kütahya, Kaz Dağları, Ergene Havzasından sonra şimdi de Darabul Deresine akıtılan korkunç atıklar hem Kılıçkaya Baraj gölünü, hem Kelkit Çayını ve gözbebeğimiz Yeşilırmak’ı telafisi imkansız biçimde kirletmiştir. Bu yeni katliam, öncekilerden daha vahim ve Çernobil Faciasını hatırlatan boyuttadır. Yandaşlara peşkeş çekilen ulusal varlıklarımız sadece bir sınıfın zengin edilmesi hesabına dayanan bir çıkar ortaklığına malzeme olmakla kalmıyor, yarınki nesillerin de, onların yaşayacağı toprakları da su kaynaklarını da geri kazanımı imkansız bir şekilde yok ediyor. İdare sadece göstermelik ceza keserek görevini yaptığını sunmaktadır. Oysa geri kazanımı artık mümkün olmayan su ve toprak kaynaklarımızın yitip gitmesindeki değer kaybımız ölçülemeyecek boyuttadır.
Milyarlarca dolar da harcanız Darabul Deresi, Kelkit Çayı, Kılıçkaya Baraj Gölü ve Yeşilırmak ile birlikte birinci sınıf tarım arazilerimizi geri getiremezsiniz. Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr Lütfü Şahsuvaroğlu: “Şebinkarahisar Maden işletmesi atık havuz patlama olayının Cernobil Faciası kadar büyük bir skandal olduğunu; çevreye, gıda güvenliğine ve insan sağlığına kesinlikle telafisi imkansız kayıplar verdireceğinin altını çizdi: Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr Lütfü Şahsuvaroğlu, başın açıklamasını şöyle sürdürdü: Giresun’a bağlı Şebinkarahisar ilçesinde 19 Kasım 2021 tarihinde Nesko Madencilik AŞ’ye ait kurşun-çinko-bakır maden ocaklarında kullanılan siyanür atıklarının depolandığı havuzlar patladı.
Miktarı, altın ve gümüş madenciliği kadar olmasa da kurşun ve bakır madenciliğinde de siyanür gibi zehirli ve çok tehlikeli kimyasallar kullanılıyor. Ayrıştırma yöntemi farklı değil. Kayaçlarda bulunan metali ayrıştırmak için çok miktarda su, siyanür, sülfürik asit, nitrik asit gibi çok zehirli kimyasallar kullanılıyor. Doğal olarak bu işlemlerin sonucunda ortaya çıkan zehirli atıkların doğal ortama salınması yasak. Çamur haldeki zehirli atıklar insanları ve doğayı bu inşa edilen barajlarda biriktiriliyor. Ama bu sistemin etkin ve sürdürülebilir olduğunu söylemek zor. Çünkü ne kadar baraj yaparsan yap doluyor. Sonuçta ya taşıyor ya sızıyor ya da patlıyor.
Hikâye hep aynı. En son 19 Kasım 2021 tarihinde Şebinkarahisar’da yaşandığı gibi. Milyonlarca litre zehirli kimyasal önce Darabul deresine, oradan da Kılıçkaya Barajına döküldü. Kılıçkaya Barajı, Kelkit Çayı üzerinde bulunuyor. Gürül gürül akan Kelkit Çayı’yla Çarşamba ovasına kadar gidiyor; Kelkit çayından beslenen onlarca ilçe ve yüzlerce köy ,bağlar, bahçeler, pirinç tarlaları hepsi tehlike altında. Yani yüz binlerce insanı ilgilendiren, hatta bölgede üretilen tarım ürünlerinin tüm Türkiye’ye dağıldığını göz önüne alırsak, Türkiye’yi ilgilendiren bir çevre felaketiyle karşı karşıyayız. Bir çevre felaketi olarak tanımlanan bu olaydan 16 gün sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, “İşletmeye, çevreye verdiği kirlilik nedeniyle 12 milyon lira idari para cezası uyguladığını ve işletmenin faaliyetten men edildiğini duyurdu. Ne var ki patlayan 4.500 ton atığın içeriğine dair bir rapor henüz açıklanmadı. Siyanür olma olasılığı yüksek olan bu atığın Şebinkarahisar üzerinden Kelkit vadisine oradan ise Yeşilırmak havzasına aktığını, balıkçılık, hayvancılık ve tarım arazilerine zarar verdiğini biliyoruz. Üstelik 2018’de de benzeri bir felaket yaşanmış, 8 milyon balık ölmüştü.
Topraklar, bitki örtüsü ve sular zehirlenmiştir. Bu felaket sadece çevre kirliği ile sınırlı olmayıp, yörede yetiştirilen hayvansal ve bitkisel ürünlerin tüketilmesi ile insan sağlığı açısından da kısa ve uzun vadeli risk taşıdığı tartışma götürmez bir gerçektir. Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği bakanlığının yanısıra Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da bölgede gerekli araştırmaları yaparak gerekli önlemleri alması ve oluşan riskleri kamuoyu ile acilen paylaşması gerekirdi. Öte yandan bu işletmenin daha öncesinde rutin denetimlerinin yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir. Sabıkalı işletmelerin devlet tarafından titizlikle takip edilmesi gerektiğini ifade eden Şahsuvaroğlu ülkenin her yanında ormanlarımızı yakan, tarım alanlarımızı amaç dışı kullanan, su ve toprak kaynaklarımızı yok edenlerin istikbalimizie istiklalimizi tehdit etmeye başladıklarından ötürü vatan müdafileri olarak enselerinde olacaklarını, ülkücülerin ve vatanseverlerin asıl böylesi çevre konularında hassasiyet göstereceklerini öne sürdü. Adı geçen holdingin madencilik geçmişi, patlayan zehir barajları, zehirlenen dereler ve birçok skandalla dolu.