AKP Milletvekili İhsan Şener, TBMM’de yaptığı konuşma ile ilgili yazdığım yazılardan dolayı Yeniçağ gazetesine bir tekzip yolladı. Tekzip yayınlandı. Şimdi İ. Şener’in ne dediğini hatırlayalım: “Sonra başka şeyler de var süreç içerisinde, belki bunlar tartışılacak ama mesela Yunan tarihinde bir Ege Savaşı yok. Bunu biliyor musunuz? Mesela, Yunan tarihinde Ege’de Türklerle bir savaş yok. Ama bizim tarihimizin en önemli savaşlarından biri Yunanlılara karşı verilmiş olan savaştır. Biz milli güvenlik akademisinde oralardaki şehitlikleri dolaştık. Bütün şehitlikler temsili. Bunlar çok önemli, birşeye geliyorum, anlayış olarak bir yere gelmek istiyorum. Burada Ankara Hükümetinin meşruiyeti için bazı şeyler yapıldı süreç içinde. O zamanki İngiliz sefirinin telgrafları var, İngiltere’ye çektiği telgraflar. Bunlar bütünleştiği zaman başka tartışacağımız şeyler çıkıyor.”
Diyelim ki Ümit Özdağ, İ. Şener’i yanlış anladı. Aynı toplantıda bulunan MHP Milletvekili ve Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu nasıl anlamış ve orada Şener’e cevaben ne demiş: “Vallahi ben de hayretler içerisinde kaldığımızı belirtmek istiyorum şimdi.(…) Yani siz şehitlikleri dolaşmış olabilirsiniz, o şehitliklerin sembolik olduğunu da görebilirsiniz ve Yunan ordusu Polatlı’ya hiç gelmedi de diyebilirsiniz ama bunların hepsinin kulaktan dolma bir takım bilgiler olduğunu da söylemek isterim. (…)Kulaktan dolma bilgiler o kadar hâkim hale geliyor ki toplum üzerinde, sanki gerçekmiş gibi algılanmaya başlanıyor ve farklı bir boyuta getiriliyor.
Biz, bakın; Yunanistan’la ilgili tarih kitaplarını inceledik Tarih Kurumu’ndayken ben, Bulgaristan’la inceledik çünkü Türkiye’nin komşu devletlerle olan ilişkilerinde tarih çok önemli bir rol oynuyordu ve “resmi tarih” deniyor Türkiye’de ama o ülkelerdeki resmi tarihi bir görseniz şaşarım. Mesela Bulgarlar diyor ki: “İşte Türklerle yaptığımız şu savaşlarda büyük başarılar elde etmemize rağmen Bulgaristan’ı kaybettik.” Şimdi, Yunanlıların buraya çıkmadıkları, tarihte nerede, hangi tarihte yazıyor ki? İnceledik, hepsi yazıyor, büyük başarı elde ettiklerini yazıyor. Onları bir yana bırakın işte, hemen karşımızda Genelkurmay arşivi var, Genelkurmay arşivine gittiğinizde, öbür tarafta Cumhuriyet Arşivi var, bütün belgeleriyle, krokileriyle -ki çoğu yayınlandı bunların- her şeyiyle çok büyük savaş yapıldığını, kaç müfrezeden meydana geldiği, kaç askerden meydana geldiği, ne kadar tank bulunduğu, her şeyin kaydı var ve Yunan belgelerinde de var bunlar, İngiliz belgelerinde de var sadece bizde değil diğer arşivlerde de var.
Şimdi, bakın, bu türden söylentilerle hareket edecek olursak zaten şu içinde bulunduğumuz, araştırdığımız konularda da yanılgılara düşeriz,(…) belgelenmeyen hiçbir şeyi gerçek kabul etmemek gerekir. Şimdi, orada mezar yok ama, şehit yok ama oradaki şehitlerin nerede olduğunu biz çok iyi biliyoruz, zaten kefensiz yatan insanları da biliyoruz biz ama şurasını söyleyelim: İşte, abartılmış bir takım kelimelerden, sözlerden kaçalım ama kaçarken de bazı aslı olmayan konuları gündeme getirmeyelim. (…)Güneyde Fransızlarla mücadele edenler düzenli ordular değildi, yine çetelerdi, yani Adana’da, Antep’te, Maraş’ta mücadele edenler yine çetelerdi. (….) O zamana kadar derme çatma orduyla mücadele edilmiştir. Onun için de Yunanlılar ta Polatlı yakınlarına kadar gelmiştir, o gördüğünüz tepelere kadar. Bunların hepsi tüm Yunan arşivlerinde kayıtlı, hem İngiliz arşivlerinde kayıtlı hem de Türkiye Cumhuriyeti arşivlerinde kayıtlıdır. Yani “bu yok diyemezsiniz”, belgeleriyle, her şeyiyle, krokileriyle, karşılıklı, çift taraflı yayınlanmıştır, tek taraflı da değil. (…)
Burada, bir şeyi değerlendirirken sanki hiç tarih yoktu, Milli Mücadele yoktu, biz kendi tarihimizi uydurduk. Bu uydurma tarih meselesine gerçekten hayretler ediyorum. Bu konuda hiç araştırması olmayan herkes resmi tarih deyip duruyor. Bana bir, iki tane konu söyleyin resmi tarihle ilgili de ben onun cevabını vereyim hiç olmazsa. Yok öyle bir şey.”
İ. Şener cevap veriyor: “Tabii, benim söylemediğim şeylere de cevap verildi. Yani ben kimin söylediğini bilmiyorum size söyleyeni de, ben söylemedim çünkü o söylediklerinizi. Güneydoğu’da işte Gaziantep’te, Maraş’ta olan hadiseler çok farklıdır, Ege’de olanlar çok farklıdır. Ben de Yunan arşiviyle ilgili çalıştım Hocam onu söyleyeyim yani rahmetli Sadık Ahmet’le birlikte çalıştık.”
Bütün bunları bir tarafa bırakalım. İ. Şener’e bir önerim var. İstediği televizyon kanalında kendisinin seçeceği bir moderatör ile bu konuyu tartışmaya ben hazırım. Diğer taraftan dava da devam eder.