Bunların sayısı bir hayli fazladır, Türkiye’de olmamanın verdiği rahatlık ile terör propagandalarını yaparlar, terörizme kaynak sağlarlar, akla gelmeyecek yalan ve iftiralar ile genç zihinleri zehirlerler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne kast etmek için illaki dağa çıkmak ya da ellerinde silahlar ile şehirlere inmeleri gerekmiyor, öz beyanları ve bölücü söylemleri dikkate alınmalıdır.
Sorgulanmaya cürret bile edilemeyecek radikal kararlar alınmalıdır, Türk Milleti’nin geleceği her koşulda düşünülmelidir.
En yumuşak şekilde söylüyorum, terör sempatizanlığı yapanların Türkiye’ye girişlerinde alınan yakalama kararı pamuk şeker gibi bir yaptırımdır, gülünçtür utanç vericidir.
Hepsinin yatırımları mevcuttur, bu yatırımlar hedef alınmalı, sadece yakalama kararı değil, iğneden ipliğine kadar mal varlıklarının tümüne el konulsun.
1.Derece yakınlarının memuriyet ve oy kullanma hakları ellerinden alınsın, düşünce özgürlüğü adı altında cesaretleniyorlar, bu düşünce özgürlüğü değil terörizmdir, cesaretleri en ağır şekilde kırılmak zorunda, kendileri Türkiye’ye adım atamayacak olsa bile burada hiçbir mülkiyeti olmamalı, bu topraklara ihanet ederken bu topraktan bir kazanç sağlamamalı.
Hükümetin bunu uygulayacak demir yumruğu olmayabilir lakin, Devletin demir yumruğu vardır.
Ben (A) partisinin Türkiye’yi yöneten hükümetiyim demek yerine, ben Türkiye’yim, ben Devletim diyerek Türk Milletinin çıkarları gözetilmelidir.
Bu uygulamalarda yanacak olan hiçbir kuru, bir Mehmetçik anasının gözünün yaşından önemli değildir.
Sadece düşünmekle yetinen değil, düşündüğünü uygulayan bir Devlet otoritesi şarttır.
Düşünüldüğü zaman nasıl olur denilecek bir uygulama olabilir lakin, çok da güzel olur, gerekirse zorla !