Gurbetçilerimizin Türkiye’ye Bakışı:
Genel kabule göre dünyanın çeşitli ülkelerinde 6 buçuk milyon civarı yurttaşımız yaşamakta. Gurbetçilerimiz, ülkemizdeki seçimlere doğrudan etki etmekte. Cumhur İttifakı, Ak Parti’ye önemli oranda oy veren gurbetçilerimizden ciddi bir destek görüyor.
Ak Parti’nin içinden doğduğu Millî Görüş geleneği özellikle Avrupa’da uzun yıllardır teşkilatlı. Ak Parti’nin seçmen havuzunda yer alan tarikatlar ve cemaatler de öyle.
Erdoğan’ın hamasi söylemleri, yaşadıkları ülkelerin sosyal devlet uygulamalarından faydalanırken ‘alt kültür’ olmanın handikapını yaşayan yığınlara hitap ediyor. Bulundukları ülkelerde ‘olağan’ karşıladıkları veya talep ettikleri hakları, Türk Devleti’nin muhaliflere tanımamasından hoşnutluk duyuyorlar.
Avro veya dolar olarak kazanç elde edenler, Türk lirasının değer kaybetmesi nedeniyle daha fazla mal, mülk edinme hakkı buluyor. Mevcut düzende yurttaşları yoksullaşırken, kendileri görece zenginleşiyor.
Yarıda kesilen Suriye Harekâtı, yolsuzluk iddiasıyla görevine veda eden bir eski bakanın büyükelçi atanması, yabancı dil bilmemesine karşın diplomat olarak görevlendirilen yandaşlar, tutarsız ve popülist açıklamalarla yerle bir olan dış politikamız; pek çok gurbetçimiz için önemli görünmüyor.
Pek çok Türk’ün gelişmiş ülkelerde halen uğrayabildiği çifte standartlar ve idari zorbalıklar, Avrupa’da Ülkü Ocakları kapatılırken terörist örgütlerin çeşitli kuruluşlarına gösterilen tolerans gurbetçilerimizce kısmen sorgulanıyor. Fakat kendilerini doğrudan ilgilendiren bu gibi konularda Türkiye’nin diplomasideki eksikliklerini ifade eden gurbetçilerimiz pek fazla değil.
Muhalif gurbetçilerimiz ise Türkiye ile olan ticari – siyasi ilişkilerinde himaye görmüyorlar. Düşünceleri, eleştirileri nazara alınmıyor. Hem bulundukları ülkelerde hem de kendi vatanlarında ötekileştiriliyorlar.
“Bir elin yağda, bir elin balda! Sana ne Türkiye’deki sorunlardan!” gibi çıkışlarla paylanan gurbetçimiz çok.
Öte yandan Türkiye’nin çeşitli imkânları ve referanslarıyla kendisine ‘Batı’ kapısı açılmışken Türk ve Türkiye nefretini muhaliflik kisvesinde icra eden, milletine ve devletine düşmanlık edenler de bulunmakta. Bu grup ise küresel mekanizmalardan nemalanarak vatanlarının karşı propagandasından geçiniyor.
Tüm Gurbetçilerimizi İlgilendiren Konu:
Yandaş veya muhalif fark etmeksizin, yurt dışında yaşayan tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren bir süreç yeterince tartışılmadan başladı. Artık yurtdışında yaşayan tüm gurbetçilerimizin mali verileri bulundukları ülkelere iletiliyor!
Süreci başından itibaren kısaca hatırlatalım: Uluslararası vergi kaçakçılığının engellenmesi, olası kara para hareketlerinin ve terörist faaliyetlerin finanse edilmesinin önlenmesi için Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) yılar öncesine dayanan çalışmalar yapmaktadır.
2011’de ise Vergi Konularında İdari Yardımlaşma Sözleşmesi, OECD öncülüğünde, bu kapsamda imzalandı. Türkiye de 130 ülkeyle birlikte bu anlaşmayı imzaladı. 2017’de Paris’te ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu anlaşmanın uygulama esaslarını belirleyen Finansal Bilgilerin Otomatik Değişimi Anlaşması imzalandı.
2011’de imzalanan ana metin TBMM’den geçti. Fakat o dönemde bu anlaşmanın içeriği yeterince tartışılmamıştı. Kamuoyunca ve konunun muhataplarınca anlaşılmadan ülkemiz bu anlaşmayı kabul etti. 2017’de ise bu anlaşmanın uygulanması esaslarına dair bir sözleşme düzenlendi. Düzenlenen sözleşme Meclis’ten geçmedi. Direkt Erdoğan tarafından onaylandı. Asıl çerçeve metin olan uluslararası anlaşma Meclis’ten geçtiği için, çerçeve metnin uygulanma esaslarına yönelik düzenlenen 2017’deki anlaşmanın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasında esasen hukuka aykırılık bulunmuyor.
Getirilen Düzenlemelerin Özü Nedir?
Kişilerin yurt dışındaki finansal bilgilerinin, yaşadıkları ülkenin resmi mercilerine bildirilerek gereğinde soruşturulabilmesi öngörülüyor. Örneğin Almanya’da yaşayan bir şahsın Türkiye’deki finansal durumu Almanya’ya, Türkiye’de yaşayan bir Alman’ın Almanya’daki finansal verileri Türkiye’ye bildirilecek.
Türkiye geçen zaman zarfında taraf olduğu bu anlaşmalara uymakta acele etmedi ve pek bilgi paylaşmadı. Letonya ve Norveç mercilerinin ısrarları neticesinde, geçmişte sadece bu 2 ülkeye Türkiye’deki Letonya’da ve Norveç’te yerleşik kişilerin finansal bilgilerini iletmiştik.
Türkiye’nin anlaşmayı sürüncemede bırakmasında pandemiyi bahane etmesi rol oynamıştı. Fakat bu yıl pek çok ülkeden gelen ısrarlar sonucunda Türkiye nihayet 54 ülkeye istenen finansal bilgileri göndermeye başladı.
İngiltere, Danimarka, İspanya, İsveç, İtalya, Finlandiya gibi ülkelere Merkez Bankası tarafından bankalardan 31.12.2019’a dek toplanan yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın finansal bilgileri bu yılın sonuna kadar iletilecek.
Hollanda, Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa, İsviçre gibi ülkeler henüz bu 54 ülke arasında yok. Fakat 2021 itibarıyla bu ülkelere de buralarda yaşayan vatandaşlarımızın finansal bilgilerini ileteceğiz. 31.12.2020’ye dek bu 54 ülke dışındaki ülkelerde yaşayan kişilerin Türkiye’deki finansal verileri de toparlanıp 2021 yılında sunulacak.
Sonuçta yurt dışında yaşayan yaklaşık 6 buçuk milyon Türk’ün tüm finansal kayıtları, banka hesaplarının içeriği, sahip oldukları hisse senetleri ve diğer kayıtlı finansal kıymetleri sunulacak.
Ve 6 buçuk milyon Türk’ten pek azı durumdan haberdar! Kimsenin haberi yok! Bu yurttaşlarımıza seçim zamanı seçmen kartı dağıtıyor, propaganda yapıyoruz. Fakat siyaset üstü böyle bir konuda, finansal bilgilerini paylaşacağımızı izah etmiyoruz.
Finansal Bilgiler Hangi Kapsamda Yollanıyor?
Türkiye’de bankalardaki hesaplar, dövizler, fonlar dâhil yekûn olarak finansal kayıtların toplamı gönderiliyor. Yani her bir yurt dışında yerleşik şahıs için ayrıntılı değil toplam bir mali rapor gidiyor…
Vatandaşımız yaşadığı yabancı ülkeden hak ettiği sosyal bir yardım veya ödenek alıyorsa, vatandaşımızın yapılandırdığı bir vergi borcu varsa, Türkiye’den edinilecek finansal bilgilerinin mahiyetine göre soruşturulup yaptırıma muhatap olması muhtemel görünüyor.
Anlaşıldığı kadarıyla yurt dışında yaşayan vatandaşımızın yaşadığı ülke mercileri duruma göre finansal verilerini edindiği kişilerden belirli taleplerde bulunabilir. Belki de yurt dışında yaşayan bir şahsın imzaladığı kredi sözleşmesinde yazılı hükümlere göre ‘başka kaynağı’ ortaya çıkan şahsın kredisi bankasınca geri çağrılabilir.
Şu anda panikleyerek Türkiye’deki hesaplarını boşaltanlar ve finansmanlarını kayıt dışına kaydıranlar var. Aynı şekilde finansal durumunun izi sürülmesin diye ülkesine kesin dönüş yapanlar veya yurt dışındaki yerleşimini bankalarından gizleyerek hukuka aykırı, gerçek dışı beyanda bulunanlar mevcut.
Kaygıyla bankasındaki parasını çekip sonradan mağdur olabileceği şekilde eşinin, dostunun, yakın gördükleri şahısların adına yatırıp güya bu denetimden kurtulabileceğini düşünenler olduğu söyleniyor.
Üstelik tüm bu veri avına karşın Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun aleyhine bir durum söz konusu değil. Çünkü Anayasamız’a göre usulüne uygun olarak imzalanmış uluslararası anlaşmalar, milli kanunlarımızla çeliştiğinde Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla geçersizlikleri öne sürülemiyor. Ve tüm vatandaşlarımız uluslararası anlaşmalarla bağlı sayılıyor.
Türk’e Türkiye’deki ailesinden miras kalan bir malvarlığının veya yıllar içinde edindiği taşınmazlarının kira geliri, kayıtlı olduğu ülkesinde evvelce beyan edilmedi diye vatandaşımızın başı ağrıyabilir. Bunlar nazara alınmadan pek çok gurbetçimiz sanki vergi kaçırıyormuş gibi potansiyel suçlu muamelesine tabi tutulabilir.
Ne Yapılmalı?
Terörün finansmanının, uluslararası kara para hareketlerinin, vergi kaçakçılığının önlenmesi elbette önemli! Vatandaşlarımızın beyanlarını hem yaşadıkları ülkelerde hem de Türkiye’de sağlıklı, doğru sunmaları mühim. Fakat sisler içinde başlayan bu veri paylaşımı süreci kesinlikle zamana yayılmalı…
Cumhurbaşkanlığı, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Dış İşleri Bakanlığı gibi mercilere sosyal medyada kamuoyu baskısı hissettirerek vatandaşımızın bilinçlenmesi, vatandaşa yol gösterilmesi ve Türkiye’deki finansman nedeniyle bulunulan, yaşanılan ülkede yaptırımla karşılaşılmayacağının hukuki garantisi talep edilmeli. Konsolosluklarımız vatandaşımıza bilgi vermeli, yol göstermeli. Verilerin aktarılması için ise erteleme olmalı. Çünkü bu haliyle ortada korkunç bir belirsizlik var. İnsanımız adeta yanlış beyan vermeye teşvik ediliyor.
Dahası bizim kurumlarımız; ömrü boyunca bordrolu çalışmasına rağmen yurt dışında dünya çapında servet edindiği iddia edilen politikacılarımızın mal varlıklarının da başta İsviçre ve ABD olmak üzere dünya devletlerinden sorulmasını talep etmeli.
Wikileaks ve Man Adası belgelerine yansıyan ciddi iddialar ortada. Yıllarca Avrupa’nın kalkınması için emek dökmüş, ömür harcamış, Türkiye’ye döviz sokmuş milyonlarca insanımızı adeta tehdit ederken, Türkiye’den yurt dışına siyasilerce aktarılmış olabilecek finansmanın boyutu da titizlikle araştırılmalı.
Milletler Arası Hukuk’ta en önemli ilkelerin başında ‘mütekabiliyet’ yani ‘karşılıklılık’ gelir. Türkiye’de hangi ad, sıfat veya sosyal kamuflajla bulunursa bulunsun; yerleşik yabancılara uygulamayacağımız tedbirlerin ve denetimlerin yabancı devletlerce bizim vatandaşımıza uygulanmasını kabul etmemeliyiz!
Doğu Akdeniz başta olmak üzere özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerle devam eden gerilimin etkisiyle konunun nereye gideceği henüz muallak. Hiçbir otorite, işine geldiği zaman kullanmayacağı hiçbir veriyi toplamaz.
Yakın bir zamanda, uygulamadan doğabilecek sorunlarla birlikte bu polemiğin derinleşeceğini ve pek çok gurbetçimizin tepkisinin yükseleceğini tahmin ediyorum.
Bakalım Ak Parti ve Cumhur İttifakı medyası, gurbetçilerimizin derinleşen kaygılarını dağıtabilecek mi? Bu meselenin bir sonraki genel seçimlerimizde sandığa belirli bir düzeyde yansıyacağını düşünüyor, muhalefetin ise konuya duyarsız kalışına şaşıyorum.