Cumhurbaşkanı adayları netleşmiş ve vatandaşlarımız da köşkte görmek istedikleri adaylar konusunda düşünmeye başlamışlardır. İlk olarak beş partinin deklarasyon imzaladığı ve Çatı Aday gösterdikleri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ardından HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve son olarak hali hazırda Başbakanlık görevini yürüten AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığı açıklanmıştır. Peki, vatandaşlarımız tercihini kimden yana kullanacaklar veya neye göre tercih yapacaklardır?
Cumhurbaşkanlığı makamı; siyasi erklere eşit mesafede duran, görev ve yetkileri anayasa ile çizilen, devlet kurumları arasında uyumu sağlayan ve Başkomutanlık ünvanı ile de ordunun en üst seviyede temsiliyetini sağlayan bir makamdır. Bu makama seçilecek kişi, gerek geçmişi gerekse söylem ve eylemleri ile bu makamı dolduracak vasıfta olmalıdır. Bu vasıfa sahip bir insanın orada bulunmasını sağlayacak en önemli unsur ise adayın sahip olduğu değerlerdir ve halk da tercihini bu değerler üzerinden yapmalıdır.
Şimdi açıklanan adayların isimlerini bir kenara bırakalım ve sadece sahip olduğu değerler ve söylemler üzerinde duralım. Bu adaylara A, B ve C adayı diyelim.
A adayı; gerek akademik kariyeri, gerekse Türkiyeyi temsil ettiği noktalarda büyük başarılara imza atmış, dünyanın yakından tanıdığı ve bir çok önemli meselede düşüncelerine başvurulan bir isimdir.
B adayı; zamanında terör örgütünün dağ kadrosu içinde bulunmuş, hali hazırda terör örgütünün sözcülüğünü yapan bir partinin eş başkanı ve Türkiye’yi bölme heveslisi bir isimdir.
C Adayı ise; adı hırsızlık ve yolsuzluğa bulaşmış, geçmişiyle alaklı şaibeler barındıran, Türkiyenin bölünme senaryolarına ortaklık eden bir isimdir.
Halkımızın önüne, sahip olduğu değerler bakımından bu üç aday konulduğunda, normal şartlar altında tercih edilecek aday bellidir. Eğer Cumhurbaşkanlığı için oy verilecek aday, karakaşına ve kara gözüne göre seçilmeyecekse bu unsurlar herkes için en önde tutulan unsurlar olmalıdır. Yok kara kaşına, kara gözüne, boyuna, hitabetine göre oy verilecekse onun içinde bir çok isim zikredilebilir. Mesela boyuna oy vereceğimiz aday dünyanın en uzun boylu adamı Sultan Kösen olabilir, hatipliğine oy verilecekse Cübbeli Ahmet Hoca olabilir, kara gözüne oy verilecekse Türkan Şoray ya da karakaşına oy verilecekse Berkin Elvan Cumhurbaşkanlığı için uygun aday olabilirdi. Eğer halkın tercihi bunlar değilde “değerler*” olacaksa adaylar içerisinde oy verilecek kişi ortadadır.
Üç aday üzerinde biraz daha detaylı olarak duracak olursak, Çatı aday Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu; şimdiye kadar kutuplaştıran, ötekileştiren veya ayrıştıran bir söylemde bulunmamış, yapmış olduğu görevlerde Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmiş ve akademik birikimini ülkesinin menfaatleri için kullanmıştır. Ekmeledin İhsanoğlu’nun şu sözleri bizim vardığımız bu kanıya örnek niteliğindedir. “Bir çok yabancı dil öğrendim ama rüyalarımı hep Türkçe gördüm. Bir çok ülkede bulundum ama hayallerimde hep Türkiye oldu.”
Diğer Aday Recep Tayip Erdoğan ise 12 yıllık İktidarı boyunca çatışmadan beslenmiş, halkı kutuplaştırıp cephe yaratarak rant sağlamaya çalışmış, halkın dini duyguları üzerinden oy devşirmeye kalkmıştır. Hatta terör örgütü ve siyasi uzantılarını cesaretlendirerek Cumhurbaşkanlığı gibi müstesna bir makama aday çıkarmalarına vesile olmuştur. Kısacası vatandaşı tekmeletmiş, terör örgütünün başını okşamıştır.
Bir diğer aday Selahattin Demirtaş ise adaylığının açıklandığı gün sarfettiği “devleti küçülteceğiz” sözleri ile zaten niyetini belli etmiştir.
Artık karar Türk Milletinin.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde neyi oylayacağımızı iyi düşünmeli ve elimiz titremeden devletin tepesinde görmek istediğimiz adaya oyumuzu vermeliyiz.
Seçimimizi ya huzurdan, barıştan, kardeşlikten, sevgiden yana; ya da ayrışmadan, bölünmeden, kinden, nefretten ve kutuplaşmadan yana yapacağız.
“Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep beraber kardeş olacağız” diyen birisi kardeşlerini 36’ya bölmeye kalkar mı?
“Biz milletin efendisi değil hizmetkarıyız” diyen birisi hizmetinin karşılığını hırsızlık ve yolsuzlukla almaya kalkar mı?
“Yüzde 50’yi evinde zor tutuyoruz” deyip bir sosyal grubun başka bir sosyal grup üzerinde tahakkümünü sağlayan birisi 77 milyonun Cumhurbaşkanı olabilir mi?
“Özerklik, anadil, ve bölücü başına özgürlük” talep edenlerle kol kola yürüyen birisi ülkenin bölünmez bütünlüğünü sağlayabilir mi?
Halkın yüzde 99’unun müslüman olduğunu bildiği için vatandaşlarını dini söylemlerle taraf haline getirmeye çalışan birisi laiklikten bahsedebilir mi?
“İki tane ayyaşın yaptığı yasa” diyerek Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’e atıfta bulunan birisi, Türkiye’nin temel değerlerine sahip çıkabilir mi?
“Zulme sessiz kalamam” deyip Filistin için İsrail’e sözde kafa tutan birisi, Doğu Türkistan ve Türkmeneli’ndeki zulme karşı çıkabilir mi?
Sayın İhsanoğlu CNN Türk’de katıldığı programda şu sözleri sarfetmiştir: “Sadece CHP ve MHP değil. AKP içindeki değerli milletvekili ve dostlarımda Çatı aday olmam konusunda tekliflerini ilettiler ve bende edeptendir deyip kabul ettim.” Bu sözler Erdoğan’ın adaylığı için tüm milletvekillerinden şantaj yoluyla imza aldığının göstergesidir.
Erdoğan’ın da dediği gibi “değişim tamam sıra dönüşümde.”. Türk Milleti 10 Ağustos’ta iyiye doğru bir dönüşüm başlatacak ve Erdoğan’ın göz boyamalarına karşı Türk Milleti iradesini kullanacaktır. Bunu kullanırken de Erdoğan’ın söylem ve eylemleri arasına hat çekip, vicdan terazisinde tarttıktan sonra seçimini yapacaktır.
İnsanların geleceğe dair vaat ettikleri, mazilerine bakmadan anlaşılmaz. Bu bakımdan Erdoğan’ın mazisi vaat ettikleriyle ters orantılıdır. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için söylem değiştirmiş ve kucaklayıcı, birleştiren, 77 milyona Cumhurbaşkanı olacağından söz etmeye başlamıştır. Sizce yer miyiz?
Yumurtadan tavşanın çıkmayacağını biliyorsak…
*Değerler: Milliyetçi, Muhafazakâr, Manevi değerlere sahip, Laik, Demokratik, Hukukun üstünlüğüne inanan, Cumhuriyetin değerlerini içine sindirmiş.