İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’nda müdür olarak atanan İngilizce bilmeyen Gülmira Kuruoğlu’nun, 17 yıldır kurumda görev yapan İngiliz vatandaşı Nadine Freda Kemp’in iş akdini feshettirirken, 25 yıldır Türkiye’de eğitimci olarak yaşamını sürdüren bir diğer İngiliz eğitimci Nigel Paul Ashley’i de emekli olmaya zorladığı ortaya çıktı. Kuruoğlu’nun iki yabancı uyruklu eğitimciden boşalan kontenjanı da İngilizce bilmeyen kız kardeşi E.S.’yi işe alarak doldurduğu öne sürüldü.
Rektörlüğünü AKP’li Fatma Seniha Nükhet Hotar’ın yaptığı İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde skandallar bitmiyor. İngilizce bilmemesine rağmen İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’na müdür olarak atanan Rus Dili ve Edebiyatı alanında uzman Gülmira Kuruoğlu, İngiliz vatandaşı öğretim görevlisi Nadine Freda Kemp’in iş akdini, kanser tedavisi gördüğü bir dönemde ve emekliliğine 1,5 yıl kala feshetti. Kemp konuyu yargıya taşırken, bir diğer İngiliz vatandaşı akademisyen Nigel Paul Ashley de yönetimden ‘baskı’ gördüğü için emeklilik kararı aldığını söyledi. Yüksekokul Müdürü Gülmira Kuruoğlu’nun Kemp ve Ashley gibi anadili İngilizce olan eğitimcilerden boşalan kontenjanı da Rus Dili ve Edebiyatı mezunu olan ve İngilizce bilmeyen kız kardeşi E.S’yi işe alarak doldurduğu iddia edildi.
KEMP: SÖYLEDİKLERİ GİBİ BİZDEN ‘KURTULMAK’ İSTENİYORDU
40 yıllık öğretmenlik hayatının 28 yılını Türkiye’de ve 17 yılını Dokuz Eylül Üniversitesi’nde geçirdiğini belirten Nadine Freda Kemp, “Son yönetimin gelişi ile çalışma barışım bozuldu ve ardı arkası kesilmeyen soruşturmalara maruz kaldım. Yaşadığımız sorunları anlatabilmek için İngilizce bilmeyen yüksekokul müdürü ile iletişim kurmaya çalıştık. Sözel ve yazılı tüm girişimlerimiz anlayamadığımız bir biçimde düşmanca karşılandı. Yöneticilerimizden birinin şahsen kullandığı şekliyle bizden ‘kurtulmak’ isteniyordu. İş yerinde yaşadıklarım nedeniyle zaten kritik aşamada olan sağlığım iyice bozuldu. Emekliliğime 18 ay kala ve öncesinde haber verilmeksizin sözleşmem yenilenmedi. Öğretmenlik kariyerimin sonuna yaklaştığım bu süreçte bu haksızlıklara ve saygısızlıklara uğramaktan dolayı çok üzgünüm” dedi.
AV. GÖKTÜRK: İHTARNAME ÇEKTİK HALA CEVAP ALAMADIK
Nadine Freda Kemp’in avukatı Ahmet Serkan Göktürk “Nadine Hanım işyerinde son iki yıldır büyük sıkıntı ve sorunlar yaşadı. Yönetimle gerçekleştirdiğimiz görüşmelere rağmen yapıcı ve olumlu bir ortam yaratılmadı. Gelinen noktada müvekkilime sürekli gerçek dışı olaylarla disiplin ve para kesme cezaları verilerek en sonunda sözleşmesi de feshedildi. Kanser rahatsızlığı olan 65 yaş üstü ve Türkiye’de 28 yıl emeği olan bir kişiden bahsediyoruz. İnanılmaz bir mağduriyet yaşıyor şu anda. İhtarname çektik hala cevap alamadık. Diğer yabancı eğitim görevlilerine karşı da baskı giderek arttı” diye konuştu.
ASHLEY: AMAÇ BAŞKA ÖĞRETMENLER ALMAKMIŞ
Türkiye’de 25 yıldır eğitimci olarak yaşamını sürdürmüş olan Nigel Paul Ashley de “Son zamanlarda yönetimin düşmanca tavrı ile karşılaştık. Yüksekokul müdürü, beni ve bazı başka meslektaşlarımı aylardır süren soruşturmalar silsilesinin hedefi haline getirdi. Son gelişmelerden anladığım, bu soruşturmaların amacının yıllarca burada çalışmış, anadili İngilizce olan öğretmenlerden kurtulup yerine anadili İngilizce olmayan başka yabancı uyruklu öğretmenler atamakmış. Bu süreçte yaşadıklarım sonucu sağlığım bozuldu. Çok ciddi bir operasyon geçirmem gerekti. Hiç istemeden de emeklilik kararı almak durumunda kaldım. Annemin vefat ettiği gün bile savunma vermek için okula çağrıldığımı söylesem herhalde neler yaşadığım konusunda empati kurabilirsiniz. İdare maalesef kıdem tazminatımı da ödemedi. Bunları kendi yaşadığım haksız uygulamaların yanı sıra burada yıllardır çalışan yabancı uyruklu çalışanların karşılaştıkları güçlükleri de dillendirmek için anlatıyorum. Umarım çalışan her birey verdiği emeğin karşısında uyruğuna bakılmaksızın hak ettiği değeri görür” ifadelerini kullandı.
AKINCI: TÜRKİYE İLE İNGİLTERE ARASINDA DİPLOMATİK RİSK OLABİLİR
Konuyla ilgili Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Başkanı Ümit Akıncı, “Yabancı Diller Yüksekokulunda yaşananlar, ehliyet ve liyakatin ortadan kalktığı durumda neler yaşanabileceğinin mikro bir örneğidir. Fakat sonuçları itibariyle kurumun yükseköğretimde uluslararasılaşma misyonunu ayaklar altına alacak niteliktedir. Anadili ya da uzmanlık alanı İngiliz Dili olmayan birisinin Müdür olarak atanması; işe alımlar, disiplin soruşturmaları ve hukuka aykırı gerekçeler ile yapılan iş akdi fesihleriyle “gündemden düşmeyen” hukuksuzlukları beraberinde getirmiştir. Yüksekokul, vefat haberi alan emekçiyi aynı gün soruşturma için okula çağırmaktan imtina etmeyen “yöneticilerin” elinde, ciddiyetten uzak keyfilikle bezenmiş bir yapıya bürünmüştür. Müdür olunca, yine Anadili ya da uzmanlık alanı İngiliz Dili olmayan kız kardeşinizi işe aldığınız iddiaları ciddi boyutlara varmışken, ana dili İngilizce olan ve 17 yıldır kuruma hizmet eden, kısacası kamu yararı tartışmasız İngiliz vatandaşı bir üniversite emekçisinin işine son veriyorsunuz. YÖK’ün uluslararasılaşma misyonuna aykırılık bir yana, Türkiye ile İngiltere arasında sosyal güvenlik ve istihdam alanında imzalanmış olan antlaşmalara ve ahde vefa ilkesine atıfla yaşananların diplomatik alandaki risklerine özellikle dikkat çekmek isteriz. Üniversite yönetimini daha fazla skandallar yaşanmadan ve ülkemizin uluslararası prestijini daha fazla zedelemeden inisiyatif almaya davet ediyoruz” dedi.