Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski Başekonomisti Prof.Dr. Ali Hakan Kara’nın, yüksek faizin varlıklıları daha çok vurduğunu iddia eden 26 Ocak 2025 tarihli X paylaşımı üzerine, bir çiftçinin yüksek faiz deneyimini aktarmak isterim.
Yüksek faiz etkilerini tartışırken yoksulların artan kredi kartı yükünden söz etmeyeceğim; finansal yükler karşısında tarlasını ekip biçmekte güçlük çeken bir çiftçiyi son çare olarak böbreğini satacak noktaya getiren bankacılık sisteminden söz edeceğim.
***
30 yıl profesyonel hayatta yer aldıktan sonra Mersin ili Tarsus ilçesinin Böğrüeğri köyünde babadan kalma 17 dönüm tarlasında badem ve nektarın bahçesi kuran bir çiftçinin, CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) üzerinden Bakan Şimşek’e gönderilen 22 Ocak 2025 tarihli mektubunu özetleyeceğim:
“2022 yılına kadar borçlarımı düzenli ödeyerek Ziraat Bankası’nı arkamda hissederek işlerimi yürüttüm. Ziraat’ten yüzde 19 değişken faizle çiftçi destek kredisi çektiğim halde, bir anda yüzde 58 faiz ödemek zorunda kaldım. Geçen sene traktörümü satarak direnmeye çalıştım. Bahçeden gelen paranın kuruşuna dokunmadan Ziraat Bankası’na verdim. Hazine faizi yüzde 47.5’ye çektiği halde, banka bugün benden yüzde 58 faiz istiyor.”
Yüzde 56 faizle üç yıllığına yapılandırdığı kredinin ilk taksiti olan 76 bin lirayı ödemiş. 52 bin lirası faiz, yüzde 24 bin lirası anapara.
FAİZİNİ 2 PUAN İNDİREBİLMİŞ
Tatil olmasına karşılık cumartesi günü şube müdürü evinden bankaya gelmiş. Çiftçi kredilerini çalışmışlar. Bugün (Pazartesi) diğer kredisini görüşmek üzere bankaya vardığında, değişken faizli kullandığı çiftçi destek kredisinin faiz oranını yüzde 52’ye çekmişler. Tabi yine ödeyememiş. Yapılandırmaya gitmiş.
Böylelikle kalan kredi borcunu, ödeme tarihindeki yıllık faiz oranıyla 2026-2027-2028 yıllarında 3 taksitle ödeyecek.
***
Şimdi bu çiftçi önümüzdeki üç yıl boyunca faizin düşmesini beklemez mi? Bekler. Yüksek enflasyonun ve faiz oranları çiftçinin ödeme gücünü aşıyor.
Hem çiftçiyi desteklemenin hem de gıda enflasyonu düşürmenin yolu; yüksek enflasyonla mücadele yükünü dar gelirlinin sırtından alacak devlet desteklerini ve verimliliği artırmaktan geçiyor.
***
Bu örnekte olduğu gibi faizler yüzde 47.5’e düşerken, çiftçiye yüzde 58; olmadı yüzde 56 faizle kredi kullandırmanın maliyeti ortada: Çiftçinin tarlasını ekmek yerine 1200 lira gündelikle ırgat oluyor.
Böğrüeğri köyünde günde 13 minibüs kalkıyor; 150 km. öteye ırgat taşıyor. Irgatlığa giden köylüler saat 04.00-14.00 arası çalışıyor.
***
Bu durumda “kök nedenden” bağımsız olarak yüksek faiz en çok döviz, altın, hisse senedi gibi varlıklara yatırım yapan zenginlere vuruyor diyemiyoruz.
Çiftçi Türkiye Tarım ve Kredi Kooperatifleri’nden (TTKK) nakit kredi kullanabiliyor mu?
TTKK; 2005 yılından 2022 yılına kadar kamu bankaları ve finans kurumlarında üst düzey yöneticilik yapan Ziraat Bankası eski Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın eski Genel Müdür olduğu bir kurum. Çiftçinin halinden anlar diye düşünüyorum; TTKK’nın çiftçiye nakit kredi ödemesini durduğu söyleniyor.
VARLIKLAR MI, BORÇLAR MI?
Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski Başekonomisti Ali Hakan Kara’nın 26 Ocak 2025 tarihli X paylaşımı:
“Yüksek faiz en çok yoksulları vuruyor gibi yorumlar görüyorum. Bu pek doğru değil. Bizim ülkemizde toplam varlıkların %90’ından fazlasını gayrimenkul, altın, hisse senedi ve döviz oluşturuyor. Yüksek (reel) faiz genelde bu araçların tümünün getirisini olumsuz etkiler. Faizde duran para bunların yanında devede kulaktır. Dolayısıyla yüksek reel faiz toplamda varlıklı grubu daha olumsuz etkiler.”
Özetle “Varlık sahiplerini daha çok etkiler” tezine gelen itirazlara X paylaşımının devamında yanıt veriyor Kara:
“Kredi çeken düşük gelirli kesim faiz altında eziliyor şeklinde yorumlar gelmiş. Bu kesimin ezilmesinin esas nedeni ücretlerin baskılanarak alım gücünün düşmesidir. Semptomla kök nedeni birbirine karıştırmayalım.”
Kara’nın “Faizde duran para bunların yanında devede kulak” cümlesinden de anlaşılabileceği gibi, alternatif yatırım araçlarına etkisini anlatıyor.
ÜCRETLER DÜŞECEK, İŞSİZLİK ARTACAK
Kara’nın paylaşımına takipçilerinden gelen “ücretler düşer, işsizlik artar” itirazlarından bazıları:
Faiz artışlarının çoğunluk üzerindeki üç tür etkisine vurgu yapan Ensar Yılmaz:
“1-Firmalar üzerinde negatif etkisi 2- Net serveti negatif olanlar ve gelir 3- Serveti düşük olanlarda negatif etkisinin büyüklüğü.”
Gelir dağılımındaki bozukluğunu düşündüren açıklamayı hatırlatan paylaşım Sinem Toplan’dan geliyor:
“Varlıklı grubun yaşam konforu gerilemiş olabilir ama temel ihtiyaçlarını sağlıyorlar. Yoksul sayısının artmasına sebep olan işsizlik, yüksek faiz, gelir yetersizliği ayrıca varlık satışlarına mecbur ediyor! Yoksullaşan satıyor, varlıklı alıyor makas yine açılıyor.”
Berkin Çevik’in paylaşımı:
“Bu düşünce (Hakan Kara’nın iddiası) sektörün yeniden düşük faizli krediler ile canlanması için bazı iş dünyası aktörleri tarafından oluşturulan bir algıdan ibaret; hatta bu düşük faizli kredinin yanında yüksek enflasyon da olursa değmeyin parası olanın ve ücretli çalışan olmayanın keyfine…”
Bankalararası Kart Merkezi verilerini hatırlayalım: 2024 yılında 15.8 trilyon TL tutarında 18.4 milyar adet kartlı ödeme işlemi gerçekleşti. Kartlarla yapılan ödeme tutarları yüzde 92 artarken, kredi kartlarındaki tutar artışı yıllık yüzde 99 oldu.
Toplam kart sayısı ise 435.4 milyon adede ulaşarak geçen yıla göre yüzde 10 artış gösterdi.
Bu kadar yüksek oranda kart kullanımı, halkın gırtlağına kadar borca battığını gösteriyor.
Nail Sertoğlu’nun paylaşımı aynen şöyle:
“Azdan az, ÇOK’tan ÇOK GİDER dediniz yani! Ücret alanların genelde VARLIKLI GRUP OLMADIĞININ, KREDİ’yi sadece YAŞAYABİLMEK için çektiklerini de fark etmiş olduğunuzdan eminim.”
ASIL SORUN YOKSUL OLMALARI
Hakan Hoca, yüksek faizden yoksul kesimin etkilenmesini semptom olarak görüyor. Döviz, altın gibi varlıkların yüksek faiz karşısında erimesini ise kök sebebe bağlıyor.
Soykal Yakın’ın çıkarması bu saptamaya yanıt:
“Yani yüksek faiz altında ezilmelerinin asıl nedeni yoksul olmaları (şimdi “ücretlerinin baskılanması yoksul bırakmaz” da demezsiniz herhalde!). Bu da demektir ki yüksek faiz en çok yoksulları vuruyor.”
Eray ise üretilen mal ve hizmetlerin karını belirleyen kira-faiz-ücret üçgenine atıfla “Malum kesim yüksek faizden ettiği zararı veya alamadığı karı ücretli kesim üzerinden telafi eder. Kapiş.”
Faiz tartışmasından çıkıp, enflasyonla mücadelede yapısal reformları konuşmaya bir türlü gelemiyoruz.