Ankara’nın göbeğinde oturan beylerimizin kulakları,çevrelerinde ki yağdanlıkların becerisi ile tıkanmıştı…
Defalarca uyardık, “bakın etmeyin, eylemeyin. Gelin bir kulak lavajı yapalımda şu pisliklerden arının” dedik. Ama dinletemedik.
Biz Türk’ün kalbinden akan Orhun nehrinden kopan bir damla idik. Gonca yürekler VİCDAN’la açsın diye yıllarca uğraştık. Lâkin olmadı, başaramadık. Karşımızda ki yürekler daha doğumları esnasında adeta mühürlenip taşlaşmıştı…
Elbette taşlaşan yüreklerden inanç beklemek sükûtu hayal idi. Beklemedikde hiç bir zaman. Lâkin işin boyutu millete dokununca sesimizi yükseltip, ” İŞİ EHLİNE VERİNİZ” dedik. Ama anlamadılar, bilmediler. Bizim sözümüzdür sanıp tersini yaptılar. Bütün makamlara atadıkları insanlarda “insana sadakati” aradılar yıllarca “devleti liyakatı unutup”…
Seslerini ne ölümüzde duyduk, ne de darp edildiğimizde. Basına verdikleri beyanatlarından öğrendik hep “acılarımızı” paylaştıklarını. “Sen üzülme sayın Bakan, üzerine düşeni yap, yasa tekliflerini meclise gönder” dediğimizde binbir yalanla karşılaştık.
Ceylan derisi makam koltuklarından kalkıpta, bir sağlık personelinin göz yaşlarını silmediler yıllar yılı…
İyisiyle diye başlayan bir cümle kurup veda edeyim dedim size. Ama elimize iyi yaptığınız bir şey gelmedi.
Evet, yıllar yılı bizleri yaraladınız sayın Bakan!!!
Bizleri halkın nazarında itibarsızlaştırmak için elinizden ne geliyorsa yaptınız. “Kapımızda bekleyen son hasta gitmeden mesaimiz bitmeyecektir” dediniz ama sözünüzün arkasında durabilecek hiç adım atmadınız.
Bizden çok uzaktınız sayın bakan, çok…
Bizlerin hastalarımızın sızısı ile yüreklerimizin sızlandığını anlayamacak kadar uzaktınız.
Hakkınızda iyilik dolu cümleler kurmak için kendimi ne kadar zorladığımı bilemezsiniz. Yaptıklarınızı tek tek inceliyor, süzüyor ama yinede bir şey bulamıyorum.
Şu kadro’ya geçirmeler için teşekkür edeyim diyorum ama nafile. Aklıma hemen kadro geçişlerinden sonra yapılan sözleşmeli alımlar gelince dilim lâl oluyor.
Tekrar irdeleyim belki kenarda unuttuğum güzel bir iş vardır diye gözlerimi kapadığım anda sizin şahsi egonuz ile parçaladığınız aileler geliyor gözlerimin önüne. Anasından babasından ayrı minicik balalar.
Rüyalarım parçalanıyor. Size lanet okumamak için gözlerimi açıyorum…
Sonra miniminnacık, pıtırcılığınız Kamu Hastane Birlikleriniz geliyor aklıma. AKP’yi iktidar edenlere hastaneleri peşkeş çekmek için kurdurduğunuz birlikler…
Lanet okuyorum. Susmuyor dilim, şehit Ahmet’in maaşından kesilen vergilerle yapılan hastanelerin,sizin sayenizde satılacağını düşündükçe dilimde beddualar beliriyor…
Artık yoksunuz sayın Bakan…
Gülerek, zil takıp oynayarak sizi uğurlamak istemezdik. Lâkin icraatlarınız bunlara imkan vermedi.
Size defalarca “Ey oğul! unutma ki,yüksekte yer tutanlar,aşağıdakiler kadar emniyette değildir.”
dedik. Ama dinletemedik.
Ne diyelim, “oy istemeyenler” tarafından sağlık çalışanlarının oyları için satıldınız. Neyse bu aranızda ki meseledir. Beni ilgilendirmez.
Devir teslim töreninde helallik istemişsiniz. Ben şahsım adına HAKKIMI HELAL ETMİYORUM. Hesabımızı MAHKEMEY-İ KÜBRA’da göreceğiz artık…
Gün gelip, devran döndüğünde yüce Divan yollarında karşılaşmak dileğiyle…