Yitik Kuşak – Murat Alperen

Kürsüdeki zait-i ulema kendinden emin ifadeyle pür dikkat dinleyenlere, altın vuruşu yapmak için önce salonda sessizliğin ve dikkatin sağlanması adına eliyle suskunluk işareti yapıyor. Gözleriyle önde oturan badem bıyıklı, sakallı gençlere şefkatle bakıyor, göz ucuyla da ayakta bekleyen kimi ihtilalda doğmuş, kimi ihtilali çocukken karşılamış veya aile fertlerinden birinin kelepçeyle götürülüşüne şahit olmuş, yirmili yaşlardaki hilal bıyıklı ocakçı gençleri süzüyor…
Ve altın vuruş;
“İslam-i Cihat’ın, bizler tesbih tutan, kalem tutan elleriysek ülkücülerde silah tutan elleridir.”
Bir anda salonda alkış kopuyor. Salonun konukları olan genç bozkurtlar, mücahitler ve diğer (sözde) İslamcı gruplar birbirine sarılıyor.
Salondaki hilal bıyıklıların ruhu okşanmıştır.
İslam’ın silah tutan elleri olarak kendilerine gaz veren kişinin, Necip Fazıl’ın hayali olan “Büyük Doğu”nun başlangıç startını verdiğini düşünürler.
Çelik bilekleri, deli yürekleri, beş kurşundan sonra namlusu şişen tabancalarıyla ölüm dahi hiçtir. Yeter ki hedef gösterilsin bu gazla her şey yapmak mubah…
“İslam-i Cihat’ın, bizler tesbih tutan, kalem tutan elleriysek ülkücülerde silah tutan elleridir.”
Bu sesin sahibi Akit-Vakit Gazetesi yazarlarından Abdurrahman Dilipak’tır.
(İnkâr edemez hilal bıyıklarımla ben(de) ordaydım. Şahitlerinden biri de benim)
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı;
Ortadoğu’nun geleceğini asırlık projelerle şekillendiren Okyanus ötesinden gelen emir ile Kara Eylül’de ihtilali yapan solcusuyla, ülkücüsüyle düşünen bir gençliği yok ederek “YEŞİL KUŞAK PROJESİ” kapsamında misyonunu tamamlayan Kenan Evren’inde, sesin sahibinin de mensubu olduğu bu zümrede aramayı bırakın düşünmeye dahi cesaret edemediği bu asıl derin güç “İslam-i Cihat’ın, bizler tespih tutan, kalem tutan elleriysek ülkücülerde silah tutan elleridir.” sloganı ile startı vermiştir.
Hizbullah, Kaplancılar, İbda- C’ciler, Mustafa İslamoğlu’nun Akabe’cileri, Fetullah Gülen’in Nur’cuları, Hüseyin Hilmi Işık’ın ihlâsçıları… yayın organlarıyla, tatlı dilleri, Mevlana yaklaşımları, sahabe hikayeleriyle öncelikle “varoş” diye tabir edilen kenar mahallelerdeki her sokakta, üniversiteler de ve yurtdışında özellikle Almanya, Belçika’da hızla örgütlenirler.
Bosna’da yaşananlar neticesinde Bosnalı Müslümanların mağduriyetiyle bu konuda Türk halkının ve yurt dışında yaşayan gurbetçilerin hassasiyetini çok iyi kullanan, Cuma namazı çıkışı eylemleriyle zengin muhafazakâr halka Müslüman edebiyatıyla ulaşan bu örgütlenmeler, kurdukları yardım dernekleri, topladıkları bağışlarla… Parasal sorunlarını da çözerler, çözmeselerde, proje sahibi her türlü siyasi ve maddi destek zaten verecektir.
Okyanus ötesinden gelen yardım aksasa da bu önemli değildir.
İktidardaki Özal ve perde arkası yönlendirici güç kardeşi Korkut Özal ve işbirlikçileri federatif yapıya geçişteki görevleri ve inandıkları İslami Kürdistanı kurmak için bu süreçte lazım olan maddi, siyasi desteği her zaman gösterecektir.
Vermekte zorundadır.
Abisine Başbakanlığı sağlayan, okyanus ötesi merkezli CIA masası bordolu imam, tarikat lideri, şeyh… ve kürsüde altın vuruşu yapan zata ve ortak idealin ortak kalemşorlarına diyet borçludur.( İstanbul Belediyesinin ve diğer kazanmış oldukları belediyelerin de desteklerini hesap ederseniz bu günkü duygusal güçlerinin sınırsızlığını daha iyi anlarsınız.)
Bu dönemde, PKK Büyükşehirlerin tuvalet taşlarında adı olan fakat kendi hissedilmeyen tuvalet taşı tabelasından başka bir şey değildir.
Garip olansa, tuvalet taşı tabelası PKK ile bu sesin taraftarlarının güçlenip örgütlenmeleri, eyleme geçişleri de aynı döneme denk gelir.
Uğur Mumcu, Hablemitoğlu, Yavi katliamı, Gaziosmanpaşa, Madımak olayları yakın tarihte yaşanan Dink cinayeti ve yüzlerce yaşanan faili meçhullerin gerçek adresi bu derin YEŞİL gücün,evrimsel sürecinde gariplik yoktur aslında, her ne kadar zıt bir siyaset stratejisi izleseler de,Kenan Evren’ler de, Korkut Özal’da, İhtilali yaptıran ve ihtilal sonrası 28 Şubat kararlarıyla seçilmişlere balans ayarı yapan,Milli Görüş’ü ve Erbakan’ı ikinci kez ihtilallarına kurban edenlerde (28 Şubat’ın Baronları) aslında ortak bir projenin taraftarı, uygulayıcılarıdır.
(28 Şubat,Türkiye’deki tarikatların hepsini hedef alırken Fetullah Gülen ve Cemaatinin maddi ve siyasi güçlenmesindeki en önemli faktördür.Nitekim 28 Şubat’ın baş aktörü Cevikbir Paşa bunun ödülü olarak Fetullah Gülen cemaatinin finans kaynağı Fetullahçı Çalık grubunda danışmanlık görevi ile yüksek maaşla görev almıştır…)
Renkleri yeşilde olsa sarı kırmızı yeşilde olsa Sam Amca’nın “Yeşil Projesi” kontrolünde Sam Amcanın yeşil dolarının etkisinde yeşermişlerdir.
Ortak “derin hedef” Federatif yapıya dayalı İslam devletidir.
Kontrollerindeki ılımlı bir İslam devleti aracılığıyla tüm İslam devletlerini kontrol edebilmek için bu devlet Sam Amcaya gereklidir.
Okyanus ötesi gücün yeşil projesi ve 44 maddelik manifestoyla ilan edilen,
Türk-İslam sentezinin batıya uyarlanmış şekli olan “Türk-İslam-Batı Sentezi”nin, henüz daha aysbergin görünen kısmıyla ilgilenen altı bile olduğunun farkında olmayan, buzdağının altındaki iğrenç senaryolardan bihaber, içinde bulundukları ortamı saf duygularıyla yorumlayan bu gençler, nereden bilsinler ki; Necip Fazıl’la özdeşleştirdikleri bu hayalle, Zait’in söyleminin hiç bir alakası olmadığını…
Türk siyasi tarihinde kara bir motif olarak yerini alan Çorum olayları, Maraş Olaylarıyla ve hak etmedikleri şiddete uğrayan, Alevi kardeşlerimize-kandaşlarımıza yapılan insanlık dışı eylemlerin gerçek müsebbibi bu odaklar “Yeni Osmanlıcı” reçeteleriyle Yeşil kuşakla ülkücüler arasında köprü kurmakla görevleriyle şeriatçı ülkücü kavramlarıyla geçmişte olduğu gibi tekrar ülkücüler içine sızmıştır.
Ülkücü camiada, ülkücü motifleriyle, Ülkücüleri basamak olarak kullanan,“Şeriatçı ülkücüyüm” diyenlerin söylemlerine bir örnek;
Bir gün ülkeye şeriat hâkim olacak.
Anayasası İslam anayasası olacak, İslam Anayasasının
Egemen olduğu Federal Yeni Osmanlı’da Kuran’la birlikte
Ezilmiş Kürdistan halkına hakları iade edilecektir.”
Akit gazetesi yazarı Mehmet Pamak
Yaklaşık 16 yıl evvel Akit gazetesindeki köşe yazısı
Bu ve buna benzer söylemlerle bu gaz verme seansları 1980-1987 yıllarında günlerce Türkiye’nin her yerinde devam eder. Birçok ülkücü gencinde bu seanslar da beyinleri yıkanır.
Taraf dergisi, Zaman, Türkiye Gazetesi, Cemalettin Kaplan’ın Anadolu Federe İslam Devletinin yasak yayınları ve broşürleri, seminerlerle vb. şekilde Anadolu’nun saf Müslümanlarına ve genç ülkücülere ulaşırlar.
Ülkücü harekete sızmaları, ABD’nin İstihbarat servisinde Müslümanlarla ilgili masasındaki görevleri gereği, yapmış oldukları eylemlerin müsebbipleri, bizzat kendileriyken ülkücüleri olayların müsebbibi göstermeleri, ne 80 öncesi yaşanan olaylarda ne 80 sonrası yaşanan olaylarda,ne de şimdi Cumhuriyet yönetiminin değiştirerek Federatif yönetim şekline çevirme amaçları ne ilkdir, günümüzde yaşanan süreç göstermiştir ki ne de son olacaktır.
Kürdistan yapılanma, şeriatçı ülkücü yapılanma diyerek hücre yapılanmalarına gidilerek gerçek hedefleri olan, Cumhuriyeti yıkmak için taraftar toplanmakta fazlada zorluk çekmezler.
(Geçmişin sözde MHP’lileri, Mehmet Pamak, Hüseyin Üzmez, Mümtaz’er Türköne,Adnan Baran ve diğerlerinin evveliyatlarını ve evveliyatta yaşanan olaylardaki rollerini araştırırsanız, geçmişlerinden geleceklerine olan süreci, tarihlerle incelerseniz, şu anda nerelerde yazıyorlar ne tür derneklerde görev alıyorlar şu an hangi siyasi oluşumun şakşakcılığıını yapıyorlar araştırsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.)
Gerçekte devleti işgal etmiş olan derin güç görevini en iyi şekilde yapmaktadır.
Kalem tutan eller hızla örgütlenirken tek değişmeyen ihtilali çocuk ruhlarıyla yaşayan ülkücü gençlerin silahla özdeşleştirilen ruh halleridir. Kalem tutmamaları için gereken zemin hazırlanmış sonraki yıllarda yalan seneryolarla “mafya, çete,terörist” diye anılmaları sağlanarak,her silahlı eylemin ardından bir ülkücüyü olayın sanığı olarak gösterme adına çevre kirliliği görülmeleri sağlanmış kötü işlerin vurun abalısı olarak ilan edilmişlerdir.
Ülkücü gençlere uygulanan senaryonun iç yüzünü anlatacak doğru dürüst seminer verecek eğitimci nede ellerinden silahları alıp kalem tutmalarını sağlayacak bir ağabeyleri yoktur. Ocakların birçoğu sahipsizdir. “Şeriatçı ülkücüyüm” diyenler ocaklarda çirit atmaktadır, olmayan kahramanlık hikâyeleriyle ülkücü gençleri ağlarına düşürürler.
1980-2000 yılları ülkücülerin kalem tutmaları gereken yılların heba olmasının sağlandığı yıllardır.
Ocakçılar kimsesiz yılları yaşamaktadırlar.
Ülkücülere kürsülerde kardeşlik nağmeleri yapanların cezaevlerindeki işbirlikçileri de boş durmamaktadır.
Mehmet Sümbül, Adnan Baran ve kürsüdeki zaitle beraber Yeşil Kuşak projesi ile nikâh kıyan günümüzde Tv’lere eski ülkücü motifiyle ortaya çıkan her devrin dansözleri, her dönemin dönekleri Cezaevinde "Türklük için canımızı koyduk, bundan sonra İslam için canımızı koyacağız." diye başlayan bu bir manifesto yayınlarlar.
1982 yılında Cezaevindeki ülkücülere ve Alpaslan Türkeş’e
“Kâfirsiniz tövbe edip imana dönünle…” başlayan tehdit içerikli mektuplar yazmaktadırlar.
Yani Yeşil Kuşakla nikâhlı (sözde)ülkücüler dışarıda genç ülkücüleri tatlı sözleri sahte kahramanlık hikâyeleriyle kandırmakla meşgulken cezaevlerinde de davasının sadık Ülkücü ağabeylerine ve Başbuğlarını tehdit etmekle meşguldürler. Başbuğ’un sayesinde adam olan MHP davasında yargılanmaları veya MHP’nin h,ç bir zaman tasvip etmediği eylemlerde ülkücü kimlikleriyle derin güçlerce kullanılan bu saf, her sesin arkasından koşmayı hüner bilen ülkücülüğü derin bu yapıya hizmet etmek sanmak dışında hayatı boyunca hiçbir ülkücü duruş göstermeyen kimi ağabeyler (!) ise huzuru Anap’ta Özal’ın kolları arasında bulmuş ve her o platformda Başbuğ’un ve ülkücülerin şanlı geçmişini “hata yaptık” tripleriyle Başbuğ’a ve bir zamanlar mensubu oldukları camiaya ihaneti, legalleştirmekle meşguldürler.
Bu güçlerin birçoğunun yıllar sonra MİT’le ve Hanefi AVCI’nın “1990’lı yıllarda, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda İslamcı anlayışta kişiler yönetime gelmiş” itirafında bahsettiği İstihbaratçıların, haber elemanı, ispiyoncusu ya da mensubu olduğu günümüzde artık sır değildir, birçoğu da deşifre olduğu halde ,”ABD’ye hizmet İslam’a hizmettir düsturuyla hareketle kutsal görevlerine devam etmektedirler.
1990’lı yıllarda, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda (SÖZDE)İslamcı anlayışta kişilerin yönetime gelişi bunların ve yasadışı örgütlerin güçlenmesine sebep olmuştur.
Hizbullah, Kaplancılar, İbda- C’ciler, Mustafa İslamoğlu’nun Akabe’cileri, Fetullah Gülen’in Nurcuları, Hüseyin Hilmi Işık’ın ihlâsçıları… görevdeki istihbaratçıların sınır tanımayan destekleriyle, bir nevi dokunulmazlık zırhına bürünmüşlerdir.
Destek vermek de zorundadır, çünkü emir biat ettikleri okyanus ötesindendir.
Bu dönemde, PKK Büyükşehirlerin tuvalet taşlarında adı olan fakat kendi hissedilmeyen tuvalet taşı tabelasından başka bir şey değilken,
Garip olan, tuvalet taşı tabelası PKK ile bu sesin taraftarlarının güçlenip örgütlenmeleri, eyleme geçişleri de istihbaratta İslamcı kadrolaşma dönemine denk gelir.
Renkleri yeşilde olsa sarı kırmızı yeşilde olsa Sam Amca’nın “Yeşil Projesi” kontrolünde Sam Amcanın yeşil dolarının etkisinde ve Sam Amca’nın kontrolünde yeşermişlerdir.
Solcu ve ülkücüleri tutuklayan, cezaevlerinde emsali görülmemiş işkenceleri yaşatan Kenan Evren ve YEŞİL KUŞAĞIN bu YEŞİL İSTİHBATAÇILARI, ülkücülere, Türk Milliyetçilerine, Erbakan’a, Erbakan’ın gerçek anlamda Milli Görüş gömleği giymiş Milli Görüşçü talebelerine ve solculara gösterdiği hassasiyeti, 1982 yılında tutuklama kararı olmasına rağmen, Bursa Ulu Cami’de vaaz vererek taraftar toplayan Fetullah Gülen’e, içte ve dıştaki Kürtçülüğü İslam’la ve Marks Lenin’le özdeşleştiren Kürtçülere nedense göstermemekte, ihtilalın Yeşil Baronları ülkücülere ve solculara yaşamak hakkı tanınmazken boşalan meydanlarda bu zaitlerin doldurmasını sağlamaktadır. Bursa akademide Hüseyin Velioğlu ve akıncılar MİT’le ve İslamcı istihbarat kadrolarıyla haşır neşirdir.
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, , (Genelkurmayı bile dinleyebilecek cüretteki) ortam dinleme ses kasetlerini asıl organizatörü örgütün bir parçası;
Ortadoğu’nun geleceğini asırlık projelerle şekillendiren Okyanus ötesinden gelen emir ile Kara Eylül’de ihtilali yapan solcusuyla, ülkücüsüyle düşünen bir gençliği yok ederek “YEŞİL KUŞAK PROJESİ” kapsamında misyonunu tamamlayan Kenan Evren ve ihtilal baronlarıdır…
Kenan Evren sonrası, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında iktidardaki Recep Tayip Erdoğan perde arkası yönlendirici güç Fetullahcı GÜLEN ve işbirlikçileri
Federatif yapıya geçişteki görevleri ve inandıkları İslami Kürdistan’ı kurmak için okyanus ötesi merkezli CIA’nin “MİNARET”,”MİNARE” adlı masasından bordolu imam, tarikat lideri, şeyhlerdir.
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, , (Genelkurmayı bile dinleyebilecek cüretteki) ortam dinleme ses kasetlerinin asıl organizatörlerinin organizasyonlarının bir parçası;
Devlet içerisindeki Türk Milliyetçisi-Atatürkçü kadroları, ABD talimatıyla Devletten arındıran Kenan Evren’in boşalttığı devlet kadrolarını (Özal ile başladı) AKP ile dolduran CIA ile direk irtibatlı CIA’den maaş alan CIA kadrolarıdır.
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, , ortam dinleme ses kasetlerinin asıl organizatörlerinin organizasyonlarının bir parçası;
Geçmişte ülkücü hareketle isminin anılmasına rağmen ihtilaldan sonra her dönemin iktidarının kitabını okuyanlar dün huzuru ANAP’ta Özal’ın kollarında, bugün AKP’sinde mevcut Başbakan’ın kollarında arayanlardır. (BBP AKP’nin arka bahçesi olmuştur.)
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, , ortam dinleme ses kasetlerinin asıl organizatörlerinin organizasyonlarının bir parçası;
Aslında hayatlarının hiçbir bölümünde (80öncesi ve şimdi meydanlarda ülkücülük taslayan yaşamlarının hiçbir döneminde ülkücü olmayan) 12 Eylül’de işkenceyle dayatılan dosyalardaki suçları, ülkücü olmamasına rağmen kabullenip, bir tesadüfün tecellisi sonucu, MHP ile veya ülkücü dernekler ile ilgili dosyaların cezasını yatıp, hayatı boyunca hiçbir ülkücü duruş sergilemeden ülkücüleşen, idol olup, etrafta “ülkücüyüm” diyerek gezen Kenan Evren’in eniştesine, gelecek uğruna kimliklerini satarak kendi teşkilatların mahremiyetini sırrını veren, onurlu geçmişlerini onursuzca istihbarat servislerine haber elemanı olarak feda edenlerdir.
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, ortam dinleme ses kasetlerinin asıl organizatörlerinin organizasyonlarının bir parçası;
Geçmişlerinde, birçoğu MHP davasından yargılanırken, Mamak Zindanlarında Said-i Nursi’yi peygamber bilip, öpüp alınlarına Kuran-ı Kerim koymaları gerekirken, Risale-i Nur Külliyatlarını öpüp başlarına koyan…
Türk Bayrağı ve Türk değerleri yerine, Said-i Nursi’nin fotoğraflarını yattıkları ranzanın başucuna asıp, başlarına battaniyeyi çekip Said-i Nursi’nin resmine hüngür hüngür ağlayarak rabıta yapan ülkücü kimlikle etrafta kanaat önderi tripleriyle gezen aslında tek ülküleri Said- i Kürd-i ülküsüne sahip olanlardır.
(Mamak Cezaevinde MHP davasından yatan ülkücüler bunun şahididir, rahmetli Muhsin Yazıçıoğlu’nun da bu şekilde Said- Nursi’nin resmine rabıta yapışı cezaevinde diğer ülkücülerle tartışmaya sebep olmuş ve ileriki yıllarda Muhsin Yazıçıoğlu’nun ve arkadaşlarının yollarının ayrılmasının asıl sebebi bu anlatılmayan pek dillendirilmeyen gerçektir. Kaynak: MHP davasından yargılanan Mamak çıkışlı Yeşil Murat lakaplı Murat ÖNER)
Şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, ortam dinleme ses kasetlerinin asıl organizatörlerinin organizasyonlarının kendini deşifre eden bir parçası;
KOM daire başkanlığı döneminde “cımbızlama” metodunu, en iyi şekilde kullanan, belki de Emniyet Teşkilatı’na bu metodu öğreten, kendi iğrençliklerini deşifre ettiği kitabı yazma dışında gerçek bir kahramanlık hikâyesine sahip olmayan Hanefi AVCI ve MHP içerisinde açıklarından dolayı Hanefi AVCI gibi emniyet ve İstihbarat servislerinin kucağına oturan MHP’liler hakkında istihbarat veren, ülkücüleri verdikleri istihbaratlarla filme takan Hanefi AVCI’nın haber elamanları, sonrasında da en insafsız işkenceleri, en iğrenç senaryoları, Kürtçü Fetullah GÜLEN’in (Ermeni Kökenli) has ve öz be öz müridi Kürtçü Abdülkadir AKSU’ya yaranmak için, ülkücüler üzerinde uygulayan Hanefi AVCI’yı işkence yaptığı camianın başına vekil yapmak için MHP’de kulis yapanlardır.
Yukarıda yazarken kesin vurgularla belirttiğim bu organizasyona “hayal ürünü”, “ülkücüler kendini kurtarmaya çalışıyor…” diyenlere, delil soranlara işte delil:
“1990’lı yıllarda, İstihbarat Daire Başkanlığı’nda İslamcı anlayışta kişiler yönetime gelmiştir”
“Başkan Yardımcısı olarak teşkilatın içişlerini tek başıma koordine ediyordum.”
Haliç’te Yaşayan Simonlar / Hanefi AVCI
Sayfa 406
Yaşanmışlıklarımızla şahit olduklarımızın ışığında, Hanefi AVCI’nın kitabının doğru özeti; "Dünyadaki İstihbarat servisleri ülkelerine hizmet eder, bizim ülkemizin istihbarat Servisleri (M.İ.T-Emniyet İstihbarat vs.) dün ABD’nin "YEŞİL KUŞAK" Projesine,bugünde,Kürdistanlı Federatif yapıya zemin hazırlamakta ve bu projelerin karşısında tehlike olarak gördüklerini ,günü geldiğinde entrikalarla bertaraf etmek için, kaset dinleme vs. dosyalar arşivlemekte…” doğru özettir. İlave edilecek çoktur… Bu özette yanlış yoktur.
Hanefi AVCI kitabında, Emniyet 80 ihtilalinden sonra İslamcı kadroların egemenliğinde olduğunu açık beyan etmesi bu tespitlerimin doğruluğunun delili, değil midir?
Hanefi AVCI, daha dün Fetullahçıgladio’nun bir kadrolu elemanı değil miydi?
Vatana ihaneti, vatan satmayı, vatan noktasındaki kutsal değerleri çiğneyenleri… tehlike olarak görmeyerek, Türk Milliyetçiliğini, tehlikenin ta kendisi olarak gören 80 ihtilalı ürünü sözde dünün İslamcısı bugünün Fetullahçıgladio’nun profesyonel istihbarat kadroları Ülkücüleri-Türk milliyetçilerini, ortaöğretim çağlarından başlayıp, ölene kadar fişlemiş ve dosyalar tutan bu istihbarat servisleri AKP ile birlikte AKP’nin talimatıyla (MİT direk Başbakana Bağlı) geçmişten beri edindikleri istihbarati bilgileri servis ediyor…
Kasetlerin nereden servis edildiğini hala şüphesi olanlar bu gerçekleri görmeyecek kadar ya kör ya da bu iğrençliğin tarafıdır.
Geçmişte Türkiye Gazetesi-Radikal Gazetesini ve kadrolu istihbarat elemanlarını veya kadrosuz ispiyoncularını (Yazarlarını- b kadrosuz sadece ispiyoncu) kullanan 80 sonrasının bu İslamcı kadroları şimdi Fetulllah Gülen kontrolünde güçlü bir yapı haline gelmiş ve ZAMAN-TARAF-AKSİYON DERGİSİ-YENİ ŞAFAK(Bazılarının günahını almayalım Yeni Şafak ekibinde bu olaylardan oldukça rahatsızlık duyanlarda mevcut) ve malum Fetullahçıların TV’lerini ve internet sitelerini kirli bilgi pompalamada kullanıyor.
Bu kirli bilgi pompalama günümüzde de devam etmektedir.
Canlı şahidi, bizzat kurbanı şahsım ve benimle “Devleti Cebir Şiddet Yöntemi ile yıkmakla görevli Terör örgütü olduğu ideasıyla yargılanan ülküdaşlarımdır.
Şöyle ki;
Genel seçimler öncesi “MHP’nin Diyarbakır’da yapacağı Mitingi kan gölüne çevireceğimiz ideasıyla daha savcı önüne çıkmadan Fetullah Gülen’in emriyle masumiyet karinesi çiğnenircesine tüm dünyaya “Terörist”,”Tetikçi” diye ilan edildik, sonra mı 3.5 ay F tipi Cezaevi ve mahkemeye çıkmadan “pardon siz terörist değilmişsiniz denerek salıverildik.
Tabi bazı arkadaşlarımız erken çıkdı en son beni de bırakmalarındaki sebep Fetullah Gülen’in bizzat kendi emri olduğu bilinen bir gerçektir.
PKK’nın siyasi kanadının temsilcilerine hayranlığı ile meşhur, PKK çizgisindeki Önder AYTAÇ gibi Fetullahçıgladio kadrolarında, bu pompalamadaki rollerini küçümsememek, Nagehan ALÇI, Rasim Ozan KÜTAHYALI gibi televizyonların yeni gözde yazarlarının, MHP’ye ve Atatürk aşıklarına saldırışlarını, şöhret meraklarına, erozyona uğramış kişiliklerine bağlamak, bir tesadüfün tecellisi olarak görmek saflığına da düşmemek lazım.
Önder Aytaç’ın PKK hayranlığına delil mi?
Aha size delil

(Önder AYTAÇ’ın twitter’da kendi yazdığı twitleri)

onderaytac onderaytac
@burhanvan kiniyorum hemde cok cok demokrasi isteyenler demokrasiden nasibini almiyorlar @hasipkaplan

10 Mayıs Favorilere ekle Retweetle Yanıtla

Önder Aytaç’a yazdığım bir makalenin ardından kendi ile twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde küfürleşmemizin sonrasında milliyetçi taban her ortamda “bende ülkücüyüm” diyen Önder Aytaç’a demokratik tepkilerini twitter da yüksek derecede gösterdiği günlerin ardından Akşam gazetesi “Önder Aytaç’a PKK suikast yapacaktı, yapacak tim yakalandı” diye manşetten bir haber sundu,
Sözde yakalanan PKK’lının itiraflarında Önder Aytaç’a suikast yapacaklarını itiraf etmişler vs…bu haberin ardından Önder Aytaç yazdığı makalelerle PKK’ya meydanlar okudu bir anda milliyetçi kimliği bu olayla ön plana çıkarıldı.Twitter’da kanka misali twitleşen Önder Aytaç ve PKK’nın siyasi kanadının sözcüsü konumundaki Hasip Kaplan’ın bu kankalıkların meyvesimiydi bu, yoksa Önder Aytaç’ın devlet içinde dillendirilen PKK ile işbirlikçi Derin yapının bir ferdimiydi de Milliyetçi tabanı aldatmak için böyle zor bir düzmeceyi yaptırıp Akşam’ın manşetlerine taşıttı,tabii bu senaryoya kanan kandı bazı ortamlarda ülküdaşlarım bu manşeti Önder Aytaç’ı savunurken gündeme getirdiklerinde PKK’ya bile senaryo yazdırabilen bu gücün sahibinden bazen bende tırsmıyor değilim…)
Terörle mücadelede sorgumuz esnasında bize kaset olaylarını siz mi yaptırdınız? diye sorduklarında, bu kaset olaylarını yapanlara desteği delilli Önder Aytaç’ın, gücüne bir kez daha şahit olduk, Terörle Mücadelede bana ve arkadaşlarımıza sorulan soruları Önder Aytaç’ın hazırladığı veya hazırlattığı dedikodusunun da realitesi hala hepimizde soru işareti…
Bunlarda sadece diğer yazdıklarına birkaç örnek;

onderaytac onderaytac
RT @omerskar: @onderaytac bir mhp li yönetici bu kasetler bize oy kazandıracak demiş. bende madem öyle po..no filim çevirsinler iktidar gara
10 Mayıs Favorilere ekle Retweetle Yanıtla

onderaytac onderaytac
RT @Furkan_SOKMEN: @onderaytac @RbyvsR @hartaviMHP’yi boş bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya, ya kasetçiye :) kaçarmış :)))) keskeolmasa
10 Mayıs Favorilere ekle Retweetle Yanıtla

onderaytac onderaytac
RT @RbyvsR: @onderaytac @hartavi National Geographic’te güzel belgesel olur bu kasetlerden. Bozkurtların üreme mevsimi :)) bencedee
10 Mayıs Favorilere ekle Retweetle Yanıtla

onderaytac onderaytac
RT @enesdisci: @onderaytac kaset skandallari sonrasi vekil bulmakta zorlanan mhp secimlere katilmama karari aldi:) zor zor zor
10 Mayıs Favorilere ekle Retweetl

onderaytac onderaytac
@_Umitozdag_ hangi kanal hocam vede ne yayini :) son kasetlerden sonra siyaseti birakip televizyoncu mu oldunuz yoksa .-)
10 Mayıs Favorilere ekle Retweetle Yanıtla
onderaytac onderaytac
“@New_Mihmandar: @LutfuTurkkan @onderaytac MHP için Mansur Yavaş Lokum gibi, Engin Alan PÜSKEVİT aday… :)” bence de :)
6 Mayıs Favorilere ekle Retweetle Yanıtla

Önder AYTAÇ’ın tespitlerim noktasındaki twitter’da kendi yazdıklarını görerek, bunları demokrasiye yorup iyi niyetle yaklaşmak için aptal olmak lazım.
Orta da, Türk milliyetçilerine tahammül dahi edemeyen, Kürtçülüğe, Diyalogsal-sempatiksel bir açıdan yaklaşan, şu anda herkesin bir elinde mercek, bir elinde cımbızla her yerde aradığı servis ediliş zamanlaması oldukça düşündürücü olan özel hayatla alakalı kasetlerin, telefon, milletin seçtiği vekilleri-Genelkurmayı… bile dinleyebilecek cürette bir büyük örgüt vardır.
MHP, bu örgütün tarihi sürecinin figüranları ve zamanın Fetullahcıgladiosu Hanefi AVCI ’ya varana kadar, hepsinden davacı olmalı ve kaset organizasyonun başlıca aktörlerinden Hanefi AVCI, bu ülkeyi biraz seviyorsa açılacak davada bu örgütün hünerlerini samimi ikrarla anlatmalıdır.
Cumhuriyet’in geleceği noktasında tek sigorta olan MHP’yi engel olarak gören şer ittifak platformunun-Gladio örgütünün bir kaçını, görevleriyle sıralarsak;
*PKK Medyasının (Mehmet) Keskin yayın organı, Özgür Gündem gazetesi eski Ankara temsilcisi, ismini bile yazdığımda, satırlarımı kirleneceğini düşündüğüm zat Mustafa Erdoğan
Görevi:
Kürtçülükle dansı sentezleyerek, kıvrak danslarıyla, kürtçülüğü sanatsal boyuta taşımak.
*Dansçının kardeşi, yine ismini bile yazmakla, satırlarımın kirleneceğini düşündüğüm zat, Yılmaz ERDOĞAN
Görevi:
Kürtçülükle tiyatroculuğu ve şiiri sentezleyerek,Kürtçülüğü solculukla özdeşleştirip, ülkemin saf solcularını-Atatürk devrimcilerini, çaktırmadan kandırıp organize etmek, Kürtçülüğü devrimsel boyuta taşımak. “Devrim” hikâyesine, Türklerin soyunun kurutulmasına zemin hazırlamak.
*Çirkinlikleri ve kitapları ile ünlü, soylarının nereye dayandığı şüpheli, ülkeyi ALTtAN ALTtAN, devrimsel boyutta oyan, soy isimleri bu satırlarda şifreli, çirkin baba ve çirkin oğlu.
Görevleri:
Baba başka, oğul başka kanallarda, ülkemin Kürt değil hainlik ve ihanet sorunu varken, bu sözde sorunu, “Kürt sorunu” diye adlandırıp, çözüm bulmaya çalışırmış gibi görünerek, Kürtçülük, Hainlik,İhanet… sorunlarını, sözde devrimci çözüm sentezlemeleriyle, Türk düşmanı istihbarat servisleri raporlarıyla, ülke ülke gezerek, Türklere yapılan soykırımı uluslararası arenada haklı göstermek…
Türklere yapılan soykırımda görevli bu aydınların, bir kaçının bile kısa, orta ve uzun vadede yapmakla mükellef oldukları görevleri, yazmakla bitmez.
Bu zihniyetlerin, Devlet kadrolarında kemikleşerek, kendini artık devlet yerine koyması sonucu
Üç Türk Milliyetçisi Atatürk-Bayrak-Vatan aşığının, yan yana gelişinin, örgüt suçundan yargılanmalarına sebep oluşu, suçun nevii sebebiyle, adını soyadını bile mahkemenin Fetullahcı kadrolarınca tespitinin altı ay sürmesi. Türk Milliyetçisi Atatürk-Bayrak-Vatan aşığıysan, bu altı ayı da tutuklu…yani, ülkücüleri-Türk milliyetçilerini,zaten potansiyel suçlu olarak gören Fetullahcı kadrolarca, suçluluğun-suçsuzluğun kesinleşmemiş de olsa, Mahkemenin devamı sürecinde,“Tutukluluğunun devamına” karar verilmesi.
Bebek katiline açılan davaların, TCK ‘da ki numarasına dahi tahammül edemezken, Türk Milliyetçisi Atatürk-Bayrak-Vatan aşığı ülkücüleri aynı kefeye koyarak,
Aynı numaranın dava dosyana yapıştırılması…
Kendi cennet vatanımızda, cehennem hayatı yaşamamıza sebep olan Türk Milliyetçisi Atatürk-Bayrak-Vatan aşıklarına, filmin senaristlerince yazılan senaryonun, yönetmenlerince oynattırılan oyunun iğrençliğini, farklı yer ve zamanlarda, yaşamamız ve görmemiz sebebindendir ki, ikiden fazla Türk Milliyetçisi Atatürk-Bayrak-Vatan aşığı yan yana gelmemeye dikkat ediyoruz.
Yaşananlar bizlere, bedeli dedelerimizin, atalarımızın kanı olan kendi ülkemizde, ülkenin gerçek sahibi değil de,bu ülkenin ‘’işgalci azınlık zencileriymişiz ’’ gibi,sürgün psikolojisiyle yaşamayı, gözlerimizle konuşmayı,konuşmadan duygularımızı ifade etmeyi de öğretti.
İkiyken üç olmamız gerektiğini birbirimize hiç söylemedik.
Ortak bir karar da değildi.
Ama
Sanki aramızda sözleşmişçesine, gizli bir protokol yapmışçasına, bu tavır içgüdüsel olsa gerek, kendiliğinden gelişti.
İki kolu olan bu örgütün;
Birinci kolu, illegal tutumlu PKK ve uzantılarıdır.
İşte bu sözde aydın zübükler; örgütün ikinci kolu, psikolojik savaş birimleridir.
Legal ortamda illegaliteyi meşrulaştırmakla görevli, milletin mahremiyetine girerek porno kasetler çekmekle görevli bu ikinci kolun alt birimleri, aslında silahlı kollardan daha tesirli ve daha organizedirler. AKP’li finansörleri bile vardır.
Organize şubelerine kadar her alanda şubeleri mevcuttur.
S.Kürdici soykırım(Türk’lere) Şubesi
* Partizani İslami Kürdistan Soykırım (Türk’lere) Şubesi
* Arap Kürtislam (Abant)Platformcu Soykırım (Türk’lere) Şubesi
* Eğitimden Eski Sorumlu Van Soykırım (Türklere) Şubesi
* İçişleri Disiplin Diyarbakır Soykırım (Türklere) Şubesi
* Disiplin İçişlerine Özde Bağlı Belediyesi Soykırım (Türklere) Şubesi
* Mir(Ağa)Tırlar Aranmasın Uyuştu

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!