Türkiye’de günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovalıyor ama her şey yerli yerinde duruyor; değişen bir şey yok!
Zamanın geçmesine rağmen hiç bir şeyin değişmemesi ya memleketin havasından suyundan ya da Türk Milletinin ruhsal genetiğinden. Bana sorarsanız her ikisininde etkisi vardır derim.
Yıl 1992… Bundan tam 22 yıl önce, bugün olduğu gibi Aydınlar Ocağı, milli meseleler üzerine toplantılar düzenliyor.
Rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar, toplantının açılışını şöyle yapıyor: “… Milli Kültür politikasındaki yanlışları konuşmak üzere buraya toplanmış bulunuyoruz. Deveye boynun neden eğri demişler, nerem doğru ki demiş… Doğru bir tarafı oldumu ki; yanlışını konuşalım? Hangi tarafından tutacağız, hangi yanından meseleyi ele alacağız, hakikaten zor bir hadise”.
Prof. Dr. Ayhan Songar’ın, yaşadıklarımıza ilişkin değerlendirmesi günümüz içinde geçerlidir. Hatta ben çok eskilere giderek sizlere 19. ve 20. yüzyılların başından da buna benzer değerlendirmeleri örnek olarak verebilirim.
Yine aynı toplantıda Aydınlar Ocağı’nın günümüzdeki Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal: “… Son günlerde sık sık tekrarlanan çoğulculuk, Anadolu’da çok kültürlülük, ırkçılık suçlamaları maksatlı bir şekilde sürdürülmektedir. Değişik bir tipte mefhumlar anarşisi ile karşı karşıyayız. Yer yer İstiklal Marşı’na karşı çıkılmakta, Türk toplumunun tek bir etnik gruba bağlanamayacağı bilgisizlikleri sergilenmektedir… Bazı çevrelerin “Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadesine belki de bunu Atatürk söyledi diye, peşin hükümle ısrarla karşı çıktıkları ve red ettikleri görülmektedir… Türk kelimesini görmeye bile tahammül edemeyen “Türk Milleti” yerine, “Anadolu Milleti” teklif edenler (yani siyasal dinciler) bazı ateist yazar ve çizer takımıyla aynı çizgiyi paylaşmaktan kendilerini kurtaramamaktadırlar. Bir zamanların hızlı komünistlerinin şimdi hızlı Türk düşmanı, cinsiyet ve mezhep kavgası tahrikçisi olduğunu gördükçe; onlarla işbirliğinden çekinmeyen, aynı bildirileri imzalayan bazılarının nasıl örtülü bir İslamcılık peşinde oldukları daha iyi anlaşılmaktadır. Bu çirkin ve karanlık işbirliği gözlerden kaçacak durumda değildir…” diye bugün değil 22 yıl önce söylüyor. Erkal Hoca, bir tek okullarda kaldırılan andımızı anmamış!
Gördüğünüz gibi iki ilim adamının günümüzde de geçerliliğini koruyan görüşleri bizi düşünmeye zorluyor. Bu insanlar görüşlerini ifade ederken henüz Refah – Yol hükümeti kurulmamış, ortada Recep Tayyip Erdoğan diye bir adam yok, AKP Batı’da henüz bir tasarı (!) halinde ama sorunlar bildik ve tanıdık. Henüz iktidar ve cemaat kavgası da patlamamış…
Bugün bu sorunlar çok daha ağır bir tablo ile Türk Milletinin karşısındadır. Milli kimliğimiz zedelenmiştir. Türk Milleti kendisine saldıranı, parçalayarak yok etmek isteyeni şuursuzca desteklemektedir. Bürokrasi etnik mikro milliyetçilerce ele geçirilmiş, Türk Milletine son darbeyi içten vurmanın hazırlıkları yapılmaktadır. Ama KCK ama cemaat hedef gösterilerek ortaya konan “paralel devlet” iddiaları bunu doğrulamaktadır. Acaba ülkemizde kaç devlet vardır?
İstanbul’da gündüz vakti bir saldırı sonucunda Türk Milletinin bir evladı katledilmekte diğerleri ise öldürme kastı ile yaralanmaktadır. Medya vermese de bu tip korkutma, kaçırtma, taciz, darp, öldürme, yaralama, tecavüz olayları Türkiye’nin dört bir tarafında görülmektedir. Amaç Türk Milletini sindirmek ve hiçliğe razı etmektir. Örnek isterseniz vatan, bayrak ve devlet için PKK ile mücadele etmiş korucuların düşürüldüğü hale bakmanız yeter.
Türk Milleti bütün bu olup bitenler karşısında şuursuzluğun getirdiği bir çaresizlik içindedir. Atatürk’ten bu yana hep kandırılmış ve gelişmeler aleyhine sonuçlar vermiştir. Deniz, Türk Milleti açısından tükenmek üzeredir. Günümüze kadar aslında gayri Türk ve Türk Milletine düşman olan ama kendini Türk Milletinin mensubu ve milli insan vasfında gösterip, Türk Milletini de buna inandıranların maskeleri artık tek tek düşmektedir.
R. T. Erdoğan bir sonuçtur. Onun gelişinin evveliyatını bilmek gerekir. AKP iktidarı, onlarca yıldır Türk Milletine karşı yürütülen mücadelenin taçlandırılmış halidir. Bu sebeple sorunlar olduğu gibi durmakta hatta ağırlaşmaktadır. Bundan dolayı Türk Milletine düşman olanlar ve hatta PKK, bu ve benzeri iktidarların devamı için eleledir. Amaç AKP ve RTE’yi iktidar da tutmak değil Türk Milletinin işini bitirmektir. Türk Milleti bunu bilmeli ve adımlarını ona göre atmalıdır. Gördüğünüz gibi zaman gelip geçmiş biz de yani Türk Milleti olarak hep kaybetmişiz. Bari yerinde saysaymışız!