Yeşil Ermenek Kömür Karasına Bulandı

Ermenek’te neler oluyor?

Hemen söyleyeyim size, bol gövde gösterisi yapılıyor. Helikopterler uçup duruyor tepemde. Cumhurbaşkanından Başbakanına gelip giden bitmiyor. Bekliyorduk evet; ama biz bu gövde göstericileri beklemiyorduk.

Biz sadece 18 işçimizi bekliyorduk.

Onların dışında Ermenek’i bilmeyenler, adını duymayanlar bile buraya gelip gittiler bir tek onlar gelmedi, gelemediler, getirtmediler…

Çok merak ediyorum sayamadığım bu helikopterler; hortum, motor veya jeneratör vs. taşıyamaz mıydı?

İstanbul’dan gelen Ahtapot ’un getirdiği düzeneğin küçük bir parçasını da olsa bu tepemde uçan helikopterler taşıyamaz mıydı?

Bir de bugün ne oldu Ermenek’te biliyor musunuz?

Bugün Ermenek’e yirmiye yakın otobüs ve içi polis dolu araç geldi. Bunların üstüne Tomalar filan da gelmez mi!

Helikopter için söylediğimi şimdi bunlar içinde söyleyeceğim. Bu kadar polis ekibi yerine kurtarma ekibi gelse olmaz mıydı?

Tomalar yerine kurtarma araçları gelse olmaz mıydı?

Dedim ki burayı Diyarbakır, Hakkari falan zannettiler herhalde. Yollarını şaşırdılar sanırım.

 O tomaları peşlerinden sürükleyenler size sesleniyorum size:

Bu topraklardan devlete taş atan bir el göremezsiniz.

Ancak ve ancak elleriyle taşı, toprağı kazıyan bir ana görürsünüz!

Biz bugüne kadar Ermenek’i sadece yeşilliğiyle, saflığıyla, ilkleriyle tanıtmak istedik. Karamanoğulları’nın başkenti olduğumuzu göstermek istedik. Bandırmamızı, batırığımızı, tarhanabaşımızı herkese tattırmak istedik. Ermenek’i il yapmak istedik. Ama asla böyle acılarla karşılaşmak istemedik. Kömür bizim aşımızdı, ekmeğimizdi. Kimimizin babası yerin altında kazma vuruyordu kimimizin babası bu kömürü taşıyordu.

Peki, ne oldu?

Yerin 400 metre aşağısıydı.

Havasızdı, her yer karanlıktı.

Kendi elleriyle kazdıkları tünelin mezarları olacağını bilmeden kazmaya devam ediyorlardı. Mecburdular kazmaya çünkü. Bundan bir buçuk ay önce zaten kapalıydı, ekmek kapıları. Onlar torba torba kömür çıkartırlarken torba yasa adıyla, sözümona onları düşünenler torba torba yasa çıkartmışlardı. O düşünenler yüzünden patronları ekmek kapılarını kapatmakla tehdit etmişlerdi onları. Mecbur kaldılar, patronlarına karşı sarı şapkalarını takmaya, kömür karasına bulanmaya…

Kazmayı yine ellerine alalı bir gün olmuştu. İşsiz kalmaktan korkuyorlardı. Tek suçları zengin olmamaları ve siyasetçi olmamalarıydı. Yalan nedir bilmezlerdi. Haram lokma koymamışlardı ağızlarına. Hazır yiyicilerden de değillerdi.

İşte yine sabah vardiyasıyla gelmişlerdi, sımsıcak yataklarından kalkarak karanlıklar diyarına. Aldılar ellerine kazmayı.

Vurdular taşa.

 Oldu sana bir avuç kömür.

Dışarıda da kamyonlar sıra halinde. Nakliyat yapmak için. Şoförler de yerin altındaki arkadaşlarının çıkarttıkları kömürü taşımak için bekliyorlardı. Belki sıradaki kamyon da bizim kamyondu, bilmiyorum.

Yerin altı karanlıktı; fakat gökyüzü de muallaktaktaydı. Güneşli desem güneşli değil, bulutlu desem bulutlu değil. Arada bir atıştırıyordu yağmur, her bir damlasında bir şeyler anlatıyor gibiydi.

Öğle vakti olmuştu. Bir lokma ekmek yeme, bir kaşık çorba içme vakti gelmişti. Aslına bakarsınız daha önce, bu vakitlerde vardiya çalışanları yemeklerini yemek için yerin altından yukarı çıkıp dışarıya çıkıyorlardı ve tertemiz havalarını alıp tekrar aşağı iniyorlardı. Patronları bunu bile onlara çok görmüşlerdi. Maalesef o kadar yorgunluktan sonra yine orada kalarak yemek yemeye çalışıyorlardı.

İçlerinden biri, bir rüzgar esintisi, bir fırtına olduğunu hissetti. Daha sonra bir gaz kokusu gelmeye başladı. Ve ses gelir:

"Gelmeyiiiin, kaçııııın!"

Bu sesi duyan sekiz işçi o panikle kendilerini dışarı atar. Dönüp baktıklarında 18 arkadaşı:

  • OSMAN ÇOKSÖYLER
  • HÜSNÜ ÇOLAK
  • ALİ HAZNEDAR
  • KERİM HAZNEDAR
  • MEHMET TOKAT
  • HÜSEYİN ÇOLAK
  • İSA GÖLBAŞI
  • BAHRİ ÜZER
  • ÖMER CANSU
  • TEZCAN GÖKÇE
  • UĞUR İLHAN
  • HÜSEYİN GÜLTEKİN
  • İSMAİL GÜLSES
  • RECEP ÇİLOĞLU
  • HASAN TUNCER
  • MEHMET ÖZCAN
  • ADEM BAHA
  • MEHMET ÇİLOĞLU’ yu göremezler…

Anlarlar ki bir su baskını olmuş ve arkadaşları geride kalmış. Öldüler mi kaldılar mı bilinmez; inşallah sağ salim duruyorlardır, Allah onları bize bağışlar; fakat onlar o suyu bile bile her gün çalışıyorlardı.

Mecburdular!

Geçen yıl yine bir öğle vakti, yemek yerlerken yine su baskını olmuş. Fakat bu sefer dışarıda yedikleri için kurtulmuşlardı. Buna ne derlerdi: "Bile bile lades!"

Ta kendisi değil mi. Geçen yıl su baskını olmuş, bu yıl su kaçakları, su sızıntıları var. Ve sen hala o işletmeyi çalıştırıyorsun.

Devletim nerde?

Üç ay önce kestiğin 9 bin TL ceza sana yetti mi?

Sorarım sana Bakanım Elvan, Ermenekli Bakanım Lütfi Elvan, bu maden kime ait?

Neye cesaret tekrar bu işletmeye izin verdiniz?

Haklısın, sen sorumlusu değilsin, değil mi?

Enerji Bakanı da Çalışma Bakanı da sorumlu değil!

Tek sorumlu ve sorunlu yerin altındaki 18 işçi değil mi?

Siyasetiniz batsın, politikanız karalar bağlasın!

Daha kaç ay oldu 301 İşçimizi kaybedeli!

2003’te verdiğimiz 10 can size yetmedi mi?

Biraz önce de demiştim ya: "Bile bile lades!"

Dualarınızı eksik etmeyin, Allah yardımcımız olsun…

Biliyorum, umutlar tükeniyor her saatte; fakat umut fakirin ekmeği değil mi!

Saygılar…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!