Ülke de iktidar da sıkıştı, çıkış yolu arayışları başladı. Güçlü halk destekli tek parti iktidarının 19.yılında AKP yönetimi her alanda iflas etti. Ekonomi başta ülkeye maliyeti çok yüksek bir hasara neden oldu. Yeni bir anayasa yaparak bir yandan iktidar ömrünü uzatmak, diğer yandan faturayı muhalefete de yansıtarak yol almak istiyor. Ancak tutulan bu yolun, iktidarını idameye yetip yetmeyeceğini göreceğiz, fakat ülkeyi selamete ulaştırması imkânsız. Hep yazar, söyler, savunurum. Sorunun sebebi/parçası olanlar asla çözümün adresi olamazlar.
Dün CB Erdoğan; “Belki de Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışmasının zamanı gelmiştir. Bu çalışmanın milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi, ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir. Cumhur İttifakındaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız hâlinde, önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz.” dedi.
Niyetini biliyoruz da önce kısaca anayasa nedir ne değildir onu kısaca hatırlatalım.
- Anayasa; devletin siyasal sistemini, yönetim biçimini, icra eden temel kurumlarını, vatandaşın hak ve ödevlerini düzenleyen bir toplum sözleşmesi yani temel mutabakat metnidir.
- Toplumun 2/3 nün üzerinde uzlaştığı üst normdur. Diğer bütün yasa ve kuralların, baştan aşağı tüm yönetimin meşruiyet kaynağıdır.
- Zırt pırt değiştirilmediği gibi, tümüyle yeni bir anayasa ancak, savaş, darbe, yaygın iç karışıklık ve kargaşa vb. gibi olaylar/sebepler sonucunda sosyal barışın yeniden tesisi veya köklü rejim değişikliği ihtiyacından doğar. Bizim tüm anayasalarımız da böyle olmuş
Şu hâlde bugün ülkede yeni bir anayasa ihtiyacı var mıdır? Varsa hangi sebep ve ihtiyaçtan doğmuştur? Neyi yeni olacak ve siyasal sistemde neyi yenileştirecektir? Bu sorulara makul ve mukni cevaplar verilmeden tümüyle yeni bir anayasa yapmak gereksiz bir çaba beyhude bir gayret olur.
Her geçen gün hukuk devletinden uzaklaşıp, ihtiyacı açıklanmayan yeni anayasa heyecanı ve gündemi oluşturmak tam bir aldatmacadır. Yeni anayasada ne olacak da hukuk devleti ihya edilecek? Ülke ‘siyasette ahlak, yönetimde adalet’ temelli bir siyasi zihniyete erişmeden, on kez yeni anayasa yapın hiçbir iyileşme olmaz. Bu kafayla daha da kötüye gider.
Düşünün ki 2007’den beri 3 kez referandumlu olarak değişen anayasanın bu kafayla çok kötü tatbikatı ve hukuk devletinin temellerini sarsan sonuçları ortadadır.
2010’da ileri demokrasi sloganlı yapılan değişiklik 15 Temmuz’un yolunu açmıştır. Elbette ki hukuk metinleri darbelerin sebebi ve meşruiyeti değildir, ancak sistemi sigortası olan yargının korumasından çıkardığınızda benzer akıbetler mukadderleşir.
Yeni anayasada neler olacak? Bu ucube sistem değişecek mi? Erkler ayrılığı olacak mı? Hukukun üstünlüğü hâkim kılınacak mı, sistemin sigortası olan yargı, bugünkü siyasallaşmasından kurtarılacak ve bağımsızlaşacak mı? Ve tüm bunlar nasıl sağlanacak?
Bunları her defasında ileri demokrasiye geçiyoruz iddia ve sloganıyla yok edenlerin, şimdi tersini yapacağına neden, niçin ve nasıl, inanalım?
Sorunun anayasadan kaynaklandığı sanmak, sandırmak bu halkı yeniden aldatmaktır. Anayasası olan her devlet anayasal devlet sayılmaz. Anayasa hükümlerine uymayan bir yönetim zihniyetinin anayasayı değiştirmesi, hele de yeni bir anayasa yapması kaideten sakattır. Olana uymayanın değişene uyacağının garantisi yoktur. Sorun anayasada değil, demokrasi fikrine özünde karşı olan kafalardadır.
İyi kanun, kötü uygulayıcı elinde kötü,
Kötü kanun, iyi uygulayıcı elinde iyidir!
Mer’i anayasaya göre dahi istenirse adil bir yönetim pekâlâ mümkündür. (Çok iddialı olacak belki ama bu anayasa ve yasalarla naçizane adilane yönetirim )
Örneğin; İ. Fidan’ı İstanbul C.B.S’dan önce Yargıtay’a, ertelenen ve organize edilen bir seçimden 3 gün sonra da Anayasa Mahkemesine atamak, bu kötü anayasanın zorunluluğundan değil keyfi ve yargıyı dizayncı bir kayırmacılıktan olmuştur.
Örneğin; Boğaziçi Üniversitesine yandaş trol biri anayasa emri olduğu için atanmadı. Rektörü olduğu üniversiteden kendine bir tane yardımcı hoca bulamayan, rektörü istemeyen öğretim üyeleri ve öğrencilerin protestosu Anayasa 26. m. ne göre temek hak ve özgürlük iken üniversitenin kapısına kelepçe de keza bu anayasa gereği vurulmadı!
Modern tüm dünya hukukundaki ‘masumiyet karinesi‘ bizde de anayasal ilke iken, Takipsizlik ve beraat kararı alan KHK’lılar, hukuka açıkça aykırı olarak görevlerine iade edilmiyorlar. Peki sizce bunu da anayasa mı yapıyor?
Hak ettikleri halde emekli edilmeyen EYT’lilerin sebebi anayasa mı?
Muhalif düşünce açıklayanların talimatlı tutuklamaların, herkese söven, tehdit ve hakaret eden yandaşların derhal serbest kalmalarının sebebi bu anayasa mı? Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Ekonomi dip yapmış, kamu ve hane halkı gırtlağına kadar borçlu, fakirleşen ahali açlık, kıtlık korkusu içinde, işsiz gençlik bunalımda. Ülke her alanda kötüye gitmiş. Sebebi kötü yönetim ama şimdi suçu anayasaya yıkıp, muhalefeti de günaha, vebale ortak edip sıyrılma gayretindeler.
Yahu düşünsenize 10 yıl önce tüm vesayetleri yerle bir etmiş ileri demokrasiye geçmiştik. Öncesinden beri ve halen iktidar da aynı, yani hiç değişmedi. Hatta o günden bu yana devletin kılcallarına kadar yerleşti ve adeta dikensiz gül bahçesinde gezmek gibi engelsiz istediği biçimde yönetti, sonuç da ortada. Sorumlu bu anayasa mı, iktidar değil mi? Sorunun sebebi/parçası olanlar, çözümün adresi olamazlar.
Demokratikleşme niyetiniz halis ve bu işte samimi iseniz eğer, öyle çok uğraşmaya ve konuşmaya gerek yok. Boşuna yorulmayın, siyaseti daha fazla yormayın, gündemi de bununla işgal etmeyin. Naçizane tavsiyem; Mayıs-2007 tarihindeki anayasayı el ve oybirliğiyle yürürlüğe koyun yeter. Gerisi tek adam yönetimi mantığından kurtulmakla kendiliğinden hale yola girer.