Hedefe kilitlenmeyen, imkânsızı talep etmeyen, rüyalarını ideallerine tahsis etmeyen kişiler içinden idealist çıkmaz.
İdealist başını bir gayeye adamış kimseye denir.
İdealizm ise ülkesinin, milletinin ve nihayetinden insanlığın sorunlarını dava edinmektir.
Siyaset bir idealizm sorunu olduğu kadar bir heyecan, motivasyon, moral ve adanmışlık sorunudur da…
Günümüzde her an eski sorunlara yeni sorunlar ekleniyor, hayat akıyor, dünya değişiyor.
Yeni sorunlara eski çözümler yeterli gelmiyor.
Yeni sorunlar; yeni heyecanlar, yeni yaklaşımlar ve yeni çözüm yolları gerektiriyor.
Tarihin arşivi anlatacak yeni hikâyesi olmayanları bekliyor.
Anlatacak hikâyesi kalmamış, iddia ve idealini bitirmiş her anlamda tatmin olmuş bireylerin topluma verecekleri hiçbir şey yok demektir.
Dün kendilerine göre sorun çözenlerin bugün kendileri sorun haline gelebiliyor.
AKP on beş yıllık iktidarı döneminde doğrusu ve yanlışıyla yapacağını yapmış, söyleyeceğini söylemiş, alacağını almış bir siyasi harekettir.
Türkiye’ye vereceği hiç bir şey kalmamıştır.
AKP kadroları yolsuzluk ve tahakküm dâhil her anlamda tatminin, doyumun ve elde etmenin zirvesine varmışlardır.
AKP; heyecansızlık ve kendi kendini tekrar işaretleri veren hareketine ivme kazandırmak, yeni bir heyecan katmak için Soylu’yu Demokrat Partiden, Kurtulmuş’u Saadet’ten, Yalçın Topçuyu BBP’den transfer etmiştir.
AKP’nin son zamanlarda Bahçeli ve Perinçek’le de dar alanda paslaşmaya girmelerinin nedeni budur.
Muhalefet partileri ise yorgunluktan öte yok oluşla karşı karşıyadır.
İktidar ve Muhalefet oligarkları Türkiye’nin kendilerine mecbur olduklarını düşünmektedir.
Siyasetteki açmazdan çıkış arayan yine iktidar partisi AKP’dir.
Genel Başkan Erdoğan durumu fark etmiş görünüyor!
Şu sözler AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı da olan Erdoğan’a aittir: “Teşkilatlarda yorulan, devam etmek istemeyen dava idrakini yitiren varsa kenara çekilsin, yerini başka arkadaşlara bıraksın.
Yorulanla devam etmek eşyanın tabiatına aykırıdır.”
Bir başka konuşmasında ise Genel Başkan Erdoğan “metal yorgunluğundan” bahsetmiştir.
Asıl sorun AKP’nin Türkiye için anlatacak yeni bir hikâye bulamamasında yatmaktadır.
İktidar yorgun da muhalefet diri ve dinamik mi?
Türkiye’de iktidar metal, muhalefet ise iktidarı hayal etme yorgunudur.
Tükenmiş adamların çepeçevre kuşattığı bir siyaset millete mevcutla yetinmek zorundasın diyor.
Siyasi dinozorlar boşuna çırpınmaktadır!
Türkiye siyasetinin tepesi her biri en az yirmi yılı tamamlamış dinozor liderler tarafından işgal altında tutulmaktadır.
Nitekim Erdoğan, “Uzun görev süreleri nedeniyle bazı insanlar profesyonel deformasyon hastalığına yakalanabiliyor” diye boşuna demiyor.
“Profesyonel deformasyon hastalığı” AKP’nin tabanından çok muhalefetin tepesi için geçerlidir.
Siyasetin tepesindeki dinozorlar aralarında sanki AKP’nin iktidar, diğerlerinin de muhalefete razı olduğu yazılı olmayan bir sözleşme var!
On beş yıldır AKP iktidarı hep kazanan, muhalif partilerin genel başkanları ise seçimi kaybedip genel başkanlıklarını hep muhafaza eden kişiler olmuştur.
Demek ki, bu tür bir iktidar için bu tür bir muhalefet zorunluluktur.
Türkiye’de bir taraf iktidarı (AKP) diğerlerinin de (muhalefet) genel başkanlıkları kazanan bir siyaset oyunu sürekli tekrarlanıyor.
Değişim ve Yenilenme!
İktidar metal yorgunluğunun, tükenmişliğin ve her türlü tatmin olmuşluğun heyecan kaybı demek olduğunun farkındadır.
Heyecan kaybının iktidar kaybı getireceğini de yine Erdoğan hissediyor.
AKP’nin değişim, yenilenme, dirilme ve zindelik cabasının altında bu korku yatıyor.
Muhalefet liderleri ise siyasi hezimetlerini kendi içinde dirilme, canlanma ve harekete geçme çağrısında bulunanların alayını ihraç ederek sorunu çözmeye çalışıyor.
Türkiye’nin geldiği bu aşamada bu iktidara ve muhalefete değil anlatacağı yeni bir hikâyesi, iddiası, ideali ve heyecanı olan kadrolara ekmekten daha fazla ihtiyacı vardır.