Soğuk savaşın Marksist/Leninist örgütü olarak PKK “Türkiye’de yaşayan ezilmiş halkların kaderini değiştirmeyi” hedef almış antiemperyalist (!) bir yapı olarak kendini tanımlıyordu. Sözde proleterin, emekçinin, ezilenin, işçinin partisi bir anda Suriye’de ABD’nin teçhiz ve donatımı altında emperyalizm adına vekâlet savaşı yapan aparat haline gelmiştir. Anti emperyalist bir paradigmadan emperyalizmin hizmetkârı bir aşamaya geldi. Soğuk savaş sonrasında bu zihniyet bir anda “anti Türk” kimliğine bürünerek katliamlara başladı.
Türkiye’de iktidar ve varsa “devlet aklı” sonunda bu terör örgütünün amacını, bağlantılarını, ne yapmak istediğini, kimin tarafından kullanıldığını anlamış olmalıdır.
“Çözüm Süreci” adlı oyunda oyuna gelen bu devlet aklı (aslında akılsızlığı) bu defa oyunda kalmak için şimdiler de işi sıkı tutuyor gibi görünüyor.
“Yeni çözüm süreci”
Bir zamanlar “düz ova siyaseti”, “PKK silah bıraksın siyaset yapsın”, “yeni çözüm süreci başlatılmalıdır” türü söylemler yeniden nüksetmiştir. Türkiye terörle mücadelede sonuç almaya başlayınca istihbarat servislerinin kullandığı yerli uzantılar “bu iş silahla olmaz” söylemleri altında barış havariliğine soyunuyorlar.
“Çözüm Süreci”nin “Akil Adamları” ve medyadaki uzantıları yavaş yavaş sahnedeki yerlerine doğru hareketleniyor.
HDP’li vekillerden ikisinin “Silahlı terör örgütüne üye olmaktan” mahkemenin verdiği karar TBMM’de okunarak vekillikleri düşürülünce yeniden siyaset, barış, demokrasi ve dolaysıyla yeni bir çözüm sürecinden bahsedilmeye başladı.
İyi de HDP’li vekillerin böyle bir sorunu yok ki! Onlar terör örgütünün, kitle katliamlarına, insan öldürmelerine gerekçe üretmekle meşguller. Ne diyor HDP’li vekil Kürt sorunu “sürdüğü sürece gerillaya katılım da olacak savaş da olacak çatışmalar da…” Bir diğeri de terörist katilin katlettiği şehitlerin değil de teröristin cenaze törenine katılıyor.
Silah ya da siyaset, barış ya da savaş, şiddet ya da demokrasi yönündeki tercihi adam silahtan, savaştan ve şiddetten yana koyuyor.
Yeni çözüm sürecinden söz edenler size ne oluyor?
PKK emperyalist enstrümandır.
HDP ya da PKK iradesini emperyalist güçlere teslim etmiş edilgen organizasyonlardır. Artık bunu birilerinin anlamaları gerekir.
HDP’nin ipleri PKK’nın, PKK’nın iplerinin de ABD’nin elinde olduğu jeopolitik bir gerçekliktir.
HDP’nin PKK’dan, PKK’nın da Mossad ve CIA gibi istihbarat servislerinden bağımsız hareket edebileceğini düşünmek bölgede olan biteni okuyamamak anlamına gelir.
PKK bölgede ABD vb. adına vekâlet savaşı veren yabancılaştırılmış yerlilerden meydan gelen bir katliam çetesidir.
Daha rafine bir deyişle PKK emperyalist bir enstrümandır.
Suriye’de PYD/PKK’yı onbinlerce TIR silahla kim donatıyor, silahlandırıyor ve yönetiyorsa Kandil’deki PKK’yı, Ankara’daki HDP’yi yöneten güç de odur.
Nitekim HDP’liler de arkalarını ABD’nin komutasında vekâlet savaşı veren PYD gibi güçlere dayadıklarını saklamıyorlar.
İradesi emperyalist güçlerin elinde olan bir terör hareketi kendi varlık nedenine ihanet etmez!
Bu bağlamda HDP “Türkiyelileşsin” ya da PKK “silah bıraksın, siyaset yapsın!”, “yeni bir çözüm süreci başlasın” türünden lakırdılar etmek bir yerlere göz kırpmaktır.
Ortadoğu’da yaşananları ya anlamamak ya stratejik kör olmak ya da fena halde saf olmak demektir.
TSK, Irak’ta ya da Suriye’de operasyona kalktığında Güney Doğu’da dağların hareketlenmesi nedensiz değildir. Türkiye Doğu Akdeniz’e gemilerini gönderdiğinde İdlib ya da Afrin’de bombalı saldırılar da birbirinden bağımsız değildir.
TSK, Libya’da çıkarları aleyhine oynanan oyun bozmaya kalktığında PKK’nın eylemlere başlaması rastlantı değildir. Türkiye çıkarlarını koruma iradesi gösterdiği her durumda PKK, HDP, Ermenistan, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi aynı anda tepki vermesi de mantıksız değildir. Çünkü hepsi aynı merkezden yönetiliyor.